ABD’de siyahilerle polis arasında birbirini besleyen şiddet, Tedmur’de DAİŞ’in bir Rus helikopterini düşürmesi, Suriyeli muhaliflerin stratejik Kastello yolunu açmak için canhıraş mücadelesi, Esed rejiminin ateşkese rağmen sivillere ölüm yağdırması, Suriyelilere vatandaşlık tartışması, NATO toplantısı ve Cumartesi günü gündeme oturan “Bahoz Erdal” öldürüldü haberleri… Türkiye’nin Rusya ve İsrail’le diplomatik normalleşmesini henüz hakkıyla analiz edemeden dünyada o kadar önemli hadise cereyan ediyor ki… Her biri müstakil analizi hak eden bu gelişmeler sayesinde dünya dış politika gündemi baş döndürücü hızla ilerliyor. ABD’de artık çuvala sığmayan polis şiddeti bir siyahi başkanın döneminde tavan yapmış durumda. Obama Ortadoğu’yu bir yangın yerine çevirdiği gibi ülkesinde de belki de en hassas olması beklenen konuda büyük yaralar açarak görevi bırakmaya hazırlanıyor. Polis siyahi vatandaşlara karşı orantısız şiddet kullanıyor; siyahilere olağan şüpheli olarak yaklaşıyor. İşin acı tarafı ise ülkenin başında bir siyahinin olmasının bile bu ön yargıları kıramamış olması. Bahamalar’ın ABD’ye gidecek vatandaşlarına- özellikle genç erkeklere- seyahat uyarısı yapması da işin vahametini gösterir cinsten. Avrupa’da ırkçılık yükselişteyken, ABD’nin fabrika ayarlarını hatırlatan bu şiddet sarmalı endişe verici.
Nasıl ve neyle vurulduğu tartışıladursun DAİŞ’in Rus helikopterini düşürmesi de önemli gelişmelerden. Suriye’deki çatışmalarda hava unsurlarının dokunulmazlık zırhı her delindiğinde savaşın tabiatı değişiyor. Zira Esed yanlısı güçler tüm planlarını bu dokunulmazlık üzerine kurmuş durumda. Bir helikopter veya bir uçağın düşmesi bile geleceğe dair endişelerinin artması için yetiyor. “Acaba hangi silahla vuruldu ve vuranın elinde aynı silahtan kaç tane daha var?” soruları akılları kemiriyor.
Esed rejimi her zamanki gibi ateşkes ilanına sivil katliamlarıyla karşılık verirken; “Acaba ateşkes Şam lehçesinde farklı bir anlama mı geliyor?” şeklindeki ironik soru ne kadar da anlamlı. Muhalifler Halep’te bir taraftan rejim ve açık destekçileri diğer taraftan da rejimin yoldaşı PKK ile mücadele ediyor. Kastello yolu Halep’teki muhaliflerin dış dünyayla bağlantısı ve ateş altında. Kastello’dan bir iyi, bir kötü haber geliyor. Suriye krizinin genel seyrini Kastello ne kadar güzel özetliyor.
Türkiye’de de vatandaşlık tartışmalarına binaen Avrupa’dan mülhem “Suriyelileri istemiyoruz” kampanyası devam ediyor. Avrupa’da yabancı karşıtı partilerin yükseldiğini gören muhalefet ırkçılığa kayan söylemlerden kaçınmazken, “kime ve hangi şartlarda vatandaşlık?” tartışması yapılamıyor bile. Tüm Suriyeliler vatandaşlık kapsamına girmiyor; bazı Suriyeliler de var ki dünyanın her medeni ülkesinde vatandaşlığı hak ediyor. Somut kriterlere dayanan, nitelik ve ihtiyacı harmanlayan bir uygulama Türkiye’nin selametine olur. Bu konuda popülizmin rasyonaliteyi gölgelemesine izin vermemek lazım.
Şu açık ki NATO en önemli ülkelerinden birisi olan Türkiye’nin güvenliğine yeterince katkıda bulunmuyor; yine de Varşova toplantısı kararlarına bakınca Türkiye dokunuşu dikkatlerden kaçmıyor. Özellikle sınır güvenliğimiz için NATO’nun daha fazla katkı vermesi gereken bir dönem yaşıyoruz. Son toplantıda buna dair işaretler çıktı ama ne ölçüde işlerlik kazanacak göreceğiz.
Ve Bahoz Erdal’ın öldürülmesi, eğer doğrulanırsa, PKK/YPG için büyük bir kayıp. PKK/YPG Suriye’deki önemli bir kurumsal hafızayı ve ilişkiler ağını kaybetmiş olur. Aynı şekilde “YPG/PKK farklı şeylerdir” masalları anlatanlar da iddialarını tamamen kaybederler (bence çoktan kaybettiler). Suriyeli gruplar Bahoz’un Himo Kampı civarında öldüğünü doğruluyor. %100 emin olmamız biraz vakit alabilir. PKK bu süreçte kaybını gizlemek isteyecek, gizleyemeyeceği noktada ise Suriye’de değil Kuzey Irak’ta olduğunu iddia edecektir. Her halükarda Bahoz öldüyse PKK ile mücadelede yeni döneme “hayırlı olsun” demek lazım.
[Sabah, 11 Temmuz 2016]