Rusya Federasyonu Büyükelçisi Andrey Karlov'un Ankara'da bir suikastla katledilmesi son derece profesyonelce planlanmış sansasyonel bir terör eylemidir. Eylem etkisinin artırılması için kameralar, basın mensupları ve dış temsilcilerin gözü önünde gerçekleştirilmiş ve görüntülerin anında dolaşıma sokulabilmesi sağlanmıştır. Bu eylem Türkiye gibi PKK, DEAŞ ve FETÖ ile yurt içi ve yurt dışında kapsamlı mücadele veren bir ülkeyi dış dünyaya güvenlik zaafı ve sorunları olan ve terör örgütleri ile yeterince mücadele edemeyen bir aktör olarak sunmayı ve Türkiye'deki mevcut yönetimi itibarsızlaştırmayı hedeflemiştir. Bunun yanı sıra son dönemde gelişmekte olan ve Suriye'nin geleceğinin belirlenmesi konusunda ortak bir zemine gelmeye başlayan Türkiye-Rusya ilişkilerini de hedef almıştır. Eylemin bir diğer amacı ise Türkiye'yi radikal dinci örgütlerle bağlantılı göstermektir.
Rus büyükelçisinin suikastla öldürülmesi gibi bir terör eylemi Türkiye'nin içinde bulunduğu iç siyasi ortam, Suriye ve bölgede gelişmekte olan olaylar ve Türkiye'nin son dönemde Rusya'ya yakınlaşması, AB ve ABD ile daha mesafeli siyasi pozisyon belirlemesinden ayrı bir şekilde düşünülemez. Eylemin faili olan şahıs hangi grupla ilintilendirilmeye çalışılırsa çalışılsın, yapmış olduğu terör eylemi etkisi itibarıyla çok katmanlıdır. Türkiye ve Rusya'nın diplomatik arenada yakınlaşmaları ve Halep'teki insani tahliye konusunda anlaşmaları Suriye'deki savaşın seyrini değiştirme potansiyeline sahip bir adımdır. Bu hamle Türkiye, Rusya ve İran'ın Suriye'nin geleceğine dair ortak siyasi süreç konusunda anlayış birliğine varmalarıyla pekişmiştir. Bu hamle Suriye'de devam etmekte olan vekalet savaşında ABD ve müttefiki PYD'yi yalnızlaştırma potansiyeline de sahiptir.
Eylemi gerçekleştiren Mert Altıntaş'ın "radikal İslamcı" görüntüsü verebilmek için özellikle çabaladığı ve sloganlarını bu doğrultuda attığı görülmektedir.
Bu görüntü ile tıpkı MİT TIR'larının DEAŞ'a destek verdiğini göstermeye çalışan FETÖ'cü kurgu gibi Türkiye'yi "radikal cihatçı" örgütlere destek olan veya bu örgütlerle mücadele etmeyen bir ülke olarak sunmayı ve uluslararası arenada sıkıştırmayı hedeflemiştir. Türkiye'yi "radikal cihatçı" örgütlerle bağlantılı göstermeye ve Rusya ile karşı karşıya getirmeye çalışan bu kurgu, Türkiye'nin Suriye'de oynamaya çalıştığı yeni rolleri de engellemek istemektedir. FETÖ'nün eylem tarzını yansıtan bu kalleş saldırı sonuçları itibarıyla da FETÖ'nün dış destekçilerinin çıkarlarına hizmet eder görüntüsündedir. Yıllardır Türkiye'yi istikrarsızlaştırmaya çalışan FETÖ'nün ise eylem biçimi olarak yeni bir aşamaya geçtiği söylenebilir. Bu eylemle aynı zamanda destekçilerine halen kullanışlı bir örgüt oldukları mesajını da vermektedir. FETÖ'nün güvenlik bürokrasisinde doğurmuş olduğu zaaflar Türkiye'yi hedef alan diğer terör örgütlerinin de işini kolaylaştırmaktadır. Bu yönüyle FETÖ'nün bu eylemde doğrudan olmasa dahi dolaylı rolü bulunmaktadır.
Türkiye-Rusya yakınlaşması, ABD'nin Ortadoğu'da oluşturmaya çalıştığı siyasi kurguyu altüst etme potansiyeline sahiptir. Türkiye'nin istikrarsız ve aşırılığa açık bir ülke görünümü vermesi ise Türkiye'yi Ortadoğu'da yeni oluşturulmaya çalışılan düzenin dışında tutma çabasının ürünüdür. Son dönemde Türkiye'yi terör üzerinden istikrarsızlaştırma çabaları bölgede oluşturulmaya çalışılan yeni düzenin doğum sancılarıdır. PKK, FETÖ ve DEAŞ gibi birçok aktör Türkiye aleyhinde rol oynayabilir ancak bu örgütlerin senkronize eylemleri Türkiye'yi büyük resimden koparmamalıdır.
[Sabah Perspektif, 24 Aralık 2016].