CHP yine kurultay yaptı. Gerçi bu seferki olağandı ama önemi yok. Nasıl olsa olağan kurultay yaklaşmamış olsa olağanüstü yapacaklardı. Aslında bu kadar sık olmasa da CHP’nin kurultay yapması lazım çünkü parti, başarısız, çağ dışı ve kendini yenileyemiyor. Bu hale gelen bir partinin kurultaylar ile toparlanması ve iktidar alternatifi haline gelmesi beklenir.
Ama CHP kurultayında bunlar konuşulmadı. Kurultay gündemi ne partiyi çakılıp kaldığı %25 bandından kurtarmak ne de programını yenilemekti. CHP kurultayından geriye Kılıçdaroğlu’nun rakamsal olarak yarısına ancak yetişebildiği, nitelik olarak ise mukayese edilmelerinin bile imkânsız olduğu Erdoğan’a ettiği hakaret kaldı: “Diktatör bozuntusu senin için şeref ve namus ne anlama geliyor?”
Gerçekten acıklı bir durum. Acıklı olan sadece Kılıçdaroğlu’nun düştüğü son durum değil aynı zamanda ana muhalefet partisinin uzun bir süredir yuvarlandığı uçurum.
Kılıçdaroğlu’nun niteliksel olarak zayıf liderliği altında CHP bir ergen partisine dönüşüyor; genel başkanı takıldı bir diktatör lafının peşine, gün geçmiyor ki Gürsel Tekin mikrofonları kapalı zannedip birilerine küfretmesin, bir diğer öne çıkan milletvekili İran safında Türkiye’ye karşı savaşmak hülyası görüyor, yolsuzluk yaparken yakalanan belediye başkanları baştan aşağı Atatürkçü kesilirken Sezgin Tanrıkulu partiyi eteğinden tutup hendeğe doğru çekiştiriyor.
Ve bütün bunlar olurken devamlı el yükseliyor. Kim daha iddialı, sansasyonel ve atarlı konuşacak yarışı yaşanıyor CHP’de. Atarlı ergen lise talebelerinin biz derste daha çok gürültü yaptık, sınavda daha çok kopya çektik, tuvalette gizli gizli daha çok sigara içtik yarışı gibi bir yarış... Türkiye’nin geçirdiği dönüşümü anlamaktan aciz kalan CHP veriyor coşkunun gözüne.
Eski darbeleri anınca burnunun direği sızlayan bürokrat seçmenin ve AK Parti’yi darbeyle değil devrimle devireceğini zanneden “demokrat” seçmenin sakalına göre tıraş yapılıyor. Bu yarış CHP’nin tabanını radikalleştiriyor. Daha çok bağıranın, ağzını bozanın, atarlananın ve nabza göre şerbet verenin bir dahaki olağanüstü kurultayda yıldızı parlıyor. Parti popülizmin en bayağı ve ucuz şekline teslim olmuş durumda.
CHP tabanının radikalleşmesi Gezi Parkı şiddet eylemleri ile başladı. Vandallığa, bozgunculuğa öyle methiyeler düzüldü ki CHP tabanının gözünde şiddet meşrulaştı. Ve taban CHP’li politikacılardan hep daha fazlasını ve radikalini istemeye başladı. Radikallik ve şiddet açlığını kim doyurursa onu alkışlamaya, sosyal medyada onu yüceltmeye başladı.
Bilmem CHP yönetimi bunun farkında mı? Kılıçdaroğlu düşük bir ihtimal de olsa bu radikalleşmeyi fark etmiş olabilir. Ancak hesap uzmanı olan Kılıçdaroğlu bu tehlikeli oyunu fark etse bile küçük hesaplar yapıp, kısa vadeli siyasi çıkar için atarlı ergen siyasetine devam edebilir. Henüz siyasetin küçük hesap işi olmadığını kavrayamadı.
Kılıçdaroğlu bir an küçük hesaplardan kafasını kaldırsa karşısında duran büyük tehlikeyi fark edecek. Tabanını bu hızla radikalleştirmeye, tabanın gazına gelip kendisi marjinalleşmeye devam ederse çok değil bir dahaki seçimde oylarını iyiden iyiye HDP’ye kaptıracak. Ne kadar HDP’yi taklit etse de gün sonunda CHP, HDP olamaz ancak bu süreçte radikalleşen CHP seçmeni için HDP iyi bir alternatif olabilir. Kılıçdaroğlu gibi küçük hesap yapanlar “oh olsun CHP’ye” diyebilir. Yalan yok ben de CHP’ye hiç üzülmem ama 7 Haziran’da kazara güçlenen bir HDP’nin başımıza ne belalar açtığı, kan, şiddet ve gözyaşı getirdiği de ortada.
[Bugün, 19 Ocak 2016]