SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, Türkiye'nin Suriye'de oluşturulmasını istediği güvenli bölge için terör örgütleri DAEŞ ve YPG'den temizlenen alanların tahkimatının sağlanmasının ardından güneye doğru bir derinlik oluşturulması gerektiğini, bu kapsamda Münbic ve El Bab kentlerinin büyük önem arz ettiğini belirtti.
Acun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Fırat Kalkanı Harekatı'nda gelinen aşamada Türkiye'nin çok kısa bir sürede tüm beklentilerin ötesinde bir başarı sağladığını vurguladı.
Cerablus ve kırsalının DAEŞ'ten arındırıldığını, Azez-Çobanbey-Cerablus arasındaki 90 kilometrelik sınır hattının da terörden tamamen temizlendiğini anlatan Acun, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin çok uzun bir süredir savunduğu güvenli bölgenin oluşturulabilmesi için DAEŞ ve PKK/YPG'den temizlenen alanlarda tahkimatın sağlanması, ardından ise güneye doğru inilerek bir derinlik oluşturulması gerekiyor. Bunun içinde El Bab ve Münbic kentleri önem arz ediyor. Türkiye, sınır hattından 30-40 kilometre kadar güneyde kalan bu iki kentin DAEŞ ve PKK unsurlarından tamamen temizlenerek kontrol altına alınması, sonrasında 90 kilometre boyunda 40 kilometre eninde güvenli bölgenin en azından karadan tesisi sağlanmış olacaktır."
Acun, güvenli bölgenin tesisinin öncelikle bu bölgede yaşayan siviller için büyük önem taşıdığını aktararak, terör örgütleri tarafından evlerinden tehcir edilen insanların bu sayede yeniden ikametlerine dönebileceğini ifade etti.
Suriye'de yaşayan insanların olası bir yerinden edilme durumunda bu kişilerin güvenliği sağlanmış bu bölgede yeni yerleşkeler kurabileceklerini vurgulayan Acun, "Güvenli bölgenin oluşturulması Türkiye'nin ulusal güvenliği açısından da olumlu sonuçlar doğuracak. Bu hat üzerinden Türkiye'ye terör ihraç edilmesinin ve PKK'nın elindeki kantonları birleştirerek sürdürülebilir bir 'hayat alanı' inşa etmesinin önüne geçilecektir." dedi.
"TÜRKİYE BÖLGE TERÖRDEN ARINDIRILINCAYA KADAR KALACAK"
Türkiye'nin terörden arındırılmış güvenli bölge oluşturmadan bölgeden ayrılmayacağı öngörüsünde bulunan Acun, temizlik harekatının başarıya ulaşmasının ardından konvansiyonel güçlerin geri çekileceğini bildirdi.Acun, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ancak Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve diğer Suriyeli muhalif unsurları bölgede desteklemek amacıyla, özel kuvvetlerin unsurlarıyla bölgede kalmaya devam etmesi muhtemel. Nihayetinde YPG'nin ABD hava desteği olmadan sahada etkili bir güç olmadıkları, Cerablus'ta yaşanan çatışmalarda TSK ve ÖSO'ya karşı direnç gösteremedikleri görüldü. DAEŞ'in ise Bab kentini de kaybetmesiyle bu bölgede tehdit unsuru olmaktan çıkacağını öngörebiliriz."
UÇUŞA YASAK BÖLGE
Azez-Cerablus-El Bab-Münbic hattında oluşturulmak istenen güvenli bölgenin tesisi için uçuşa yasak bölgenin "olmazsa olmaz" unsurların başında geldiğine dikkati çeken Acun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın G20 Liderler Zirvesi'nde konuyla ilgili Putin ve Obama ile görüşme yaptığını belirtti.Acun, "Sayın Erdoğan, bu konuda görüşmeler gerçekleştirerek sonuç almaya çalışıyor. Özellikle Rusya'nın bu konudaki tavrı belirleyici olacaktır. Rejim güçlerinin bu bölgeyi hedef alması Rusya üzerinden engellenebilirse de-facto olarak uçuşa yasak bölge ve dolayısıyla güvenli bölge oluşturulabilir." ifadesini kullandı.
TÜRKİYE VE RUSYA İLİŞKİLERİNDEKİ NORMALLEŞME
Can Acun, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin yeniden normalleşmeye başlamasının ardından bu gelişmenin Suriye'ye de yansımalarının olduğunu bildirdi.İki ülkenin Suriye'nin toprak bütünlüğünün temini noktasında anlayış birliğine vardıklarına işaret eden Acun, şunları kaydetti:
"Bu çok önemli bir gelişme çünkü Türkiye'nin PYD/YPG'ye yönelik operasyonlarının da bir şekilde önünü açan bir gelişme oldu. Nihayetinde Rusya'da PYD'nin ABD eliyle bölgede bir terör kuşağı-koridoru oluşturmasını kendi bölgesel stratejisine bir tehdit olarak okuyor. Ancak iki ülkenin genel Suriye vizyonlarının tamamen örtüştüğünü söyleyebilmek ise çok zor, Rusya hala sahada aktif olarak Esed rejimini desteklerken, muhaliflerin de büyük kısmını terörist olarak görüyor ancak Rusya'nın artık Esed'siz bir çözüm noktasında eskisi kadar rezervi olmadığına yönelik de bazı işaretler var."
[Röportaj, Eşber Ayaydın] [Anadolu Ajansı, 7 Eylül 2016].