SETA > Haber |
Avrupa Mülteciler Konusunda Yaptıklarını Sorgulamalı

Avrupa Mülteciler Konusunda Yaptıklarını Sorgulamalı

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Ortadoğu Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Kemal İnat, son günlerde dünya gündemine gelen mülteci krizini değerlendirdi.

SETA Dış Politika AraÅŸtırmacısı Kemal Ä°nat, son günlerde dünya gündemine gelen mülteci krizini deÄŸerlendirdi. Türkiye’nin iki milyondan fazla Suriyeli ve Iraklı mültecinin yükü ile yalnız bırakıldığına iÅŸaret eden Ä°nat, “AB ülkeleri ise ördükleri yüksek duvarlara raÄŸmen kendi topraklarına ulaÅŸabilen az sayıda mültecinin yükünün adil paylaşılmadığı konusunda birbirlerini suçluyor” dedi.

Avrupa’da yaÅŸanan mülteci krizini deÄŸerlendiren Prof. Dr. Kemal Ä°nat, her geçen gün büyüyen mülteci sorunuyla baÅŸ edemeyen Yunanistan’ın, mültecilerin kuzeye geçiÅŸlerine izin verdiÄŸini ve bunun sınırında binlerce mülteci biriken Avusturya ve Almanya’yı ÅŸaÅŸkına çevirdiÄŸini ifade etti. Bu durumun Avusturya ve Almanya’daki artan ırkçı saldırılar sonucu Berlin ve Viyana’nın en son isteyeceÄŸi ÅŸey olduÄŸunun görüldüÄŸüne dikkat çeken Prof. Dr. Ä°nat, “Almanya’da özellikle doÄŸu eyaletlerde neo-Nazilerin eylemleri ülkedeki ırkçılığın vardığı boyutlarını gösteriyor. PEGÄ°DA gibi örgütler ise bunun toplumun deÄŸiÅŸik tabakalarına kadar ulaÅŸan bir hastalık olduÄŸunu gösteriyor. Almanya’nın mülteciler konusundaki politikası Merkel’in baÅŸbakanlığı döneminde sertleÅŸmiÅŸ, Almanya uluslararası hukukun kendilerine sığınma hakkı tanıdığı mültecileri bile sınırlarına ulaÅŸmasını engelleyecek tedbirleri artırmıştı. AB’nin mülteci politikasının ÅŸekillenmesinde de büyük rol oynayan Almanya, sınırlarındaki son mülteci dalgasıyla büyük bir ikilem yaşıyor” ifadelerini kullandı.

Özellikle Suriyeli mültecilerin Türkiye’den Macaristan’a uzanan yol boyunca yaÅŸadıkları sefalet ve acıların Alman medyasına da yansıdığını belirten Ä°nat, bu durum sonucunda mülteciler için sınırların açılması konusunda içeride oluÅŸan baskının mülteci kabul edilmemesi konusundaki hükümet politikalarını zorladığına dikkat çekti. Bu baskı nedeniyle sınırlar açıldığını ve 3 Eylül tarihi itibariyle 4 bin civarında mültecinin ülkeye giriÅŸine izin verildiÄŸini aktaran Ä°nat, ÅŸöyle devam etti: “Ancak bu insanların kabul edilmesi aynı zamanda mülteciler konusunda ülkede var olan tartışmayı da alevlendirdi. Yabancı düÅŸmanı çevreler mülteci yurtlarına yönelik saldırılarını artırırken, mültecilerin yoÄŸun olarak toplandığı Bavyera Eyaleti hükümet yetkilileri, kendilerinin tek başına bu yükle baÅŸa çıkamayacaklarını ve gelen mültecilerin yükünün adil bir ÅŸekilde bütün Almanya eyaletleri arasında dağıtılması gerektiÄŸi çaÄŸrısında bulundu. Alman federal hükümeti de benzer bir çaÄŸrıyı yineledi. Ancak baÅŸta Ä°ngiltere olmak üzere birçok AB üyesi, mültecilere sınırlarını kapattı ve Almanya’nın bu önerisine karşı çıktı. Mülteci sorununa yönelik ortak bir çözüm üretmekten çok uzak görünen AB’nin bu hareketi, sorunun insan onuruna yakışır bir ÅŸekilde çözülmesinin önünde en büyük engeli oluÅŸturuyor” dedi.

Türkiye’nin yaklaşık iki milyon Suriyeli ve Iraklı mültecinin yükünü tek başına omuzladığını ifade eden Ä°nat, sözlerini ÅŸöyle sürdürdü: “Milli geliri 3,8 trilyon dolar olan Almanya 4 bin civarında mülteci nedeniyle dehÅŸete düÅŸüp içeride büyük tartışmalara sürüklenirken, milli geliri 815 milyar dolar olan Türkiye sadece Kobani’den kaçan 180 bin mülteciye kucak açtı ve buna raÄŸmen o insanlar için bir ÅŸey yapmamakla suçlandı. AB ülkeleri ise ördükleri yüksek duvarlara raÄŸmen kendi topraklarına ulaÅŸabilen az sayıda mültecinin yükünün adil paylaşılmadığı konusunda birbirlerini suçluyor. Mülteci yükünün adil paylaşımı kavramından bahseden AB ülkeleri, Türkiye, Lübnan ve Ürdün’ün yükünün de paylaşılması gerektiÄŸini hiç hatırlamak istemiyorlar. Sorunun bölgesel olduÄŸunu ileri süren Batılı ülkeler, bunun insan onuruna uygun bir ÅŸekilde çözülmesi konusunda sorumluluktan kaçıyor. Ancak Avrupa içlerine kadar ulaÅŸan son mülteci dalgası ve Ege Denizi’nde sahillere vuran küçücük bedenler gösteriyor ki, yaÅŸanan bu dramın sorumluluÄŸundan kimse kaçamayacaktır. Türkiye mülteciler konusunda, eksik de olsa elinden geleni yapmaya çalışmakta ve yüksek ekonomik ve sosyal maliyetine raÄŸmen, sınırlarını sığınmak için gelen insanlara hep açık tutmaktadır. Avrupa’nın da artık üzerine düÅŸeni yapma zamanı gelmiÅŸtir. Ancak sahillere vuran çocuk cesetlerinden, mülteciler için bütün yaptıklarına raÄŸmen, devleti ve halkıyla Türkiye’nin de sorumlu olduÄŸunu unutmamamız gerekiyor. SavaÅŸlardan ve çatışmalardan kaçarak ülkemize sığınan bu çaresiz insanlara kucak açma konusunda üzerimize düÅŸenin ne kadarını yaptığımızı kendimize de sormamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

[Milliyet, 9 Eylül 2015]