Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nda (SETA) düzenlenen, "Amerika'nın Ulusal Güvenlik Stratejisi: Kapsamı, Hedefleri Ve Açmazları" konulu panelde konuşan İstanbul Genel Koordinatörü Fahrettin Altun, genel anlamda dünya siyasetinin agresifleştiği bir döneme girildiğini ve agresif bir dünya siyasetinin içerisinde her ülkenin mümkün olduğunca kendi hareket alanını arttırma çabasıyla hareket edeceğini belirtti.
Altun, 2017 yılının Türkiye için kazanımlarla dolu bir yıl olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Özellikle 16 Nisan referandumu, Türkiye'nin elini güçlendirmiş ve siyasal istikrarını sağlamlaştırmıştır. 2017'yi konuşurken 16 Nisan’ı merkeze koymamız gerekir. Çünkü 16 Nisan’da Cumhurbaşkanlığı Sisteminin kabul edilmesiyle Türkiye’nin hükümet krizini çözmesi, Türkiye’nin elini güçlendirmiştir. 2017 yılında Türk dış politikası gündemine etki eden en önemli olay, terörle mücadele olmuştur. Yeni güvenlik stratejimiz, terörün kaynağında bitirilmesi oldu. Bununla ilgili Türkiye sınır ötesi operasyonlara imza attı. Türkiye'nin en önemli gündemlerinden biri de Suriye krizidir. Türkiye'nin Rusya ile birlikte garantör ülke olarak, krizin çözümüne dair önemli adımlar atması yine önemliydi. Fırat Kalkanı harekatı, Katar mücadelesinin boşa çıkarılması, PKK ile mücadelede İran’ın desteğinin alınması, Kuzey Irak’taki referandumla Kürt devleti kurulmasının önlenmesi ve Kudüs krizinin çözümüne dair adımlar atılması Türkiye'nin somut başarıları oldu."
"Önümüzdeki dönemde Amerika süper güç olmaya devam edecek"
Önümüzdeki dönemde Amerika'nın süper güç olmaya devam edeceğini, Avrupa'nın küresel siyasette kırılma yaşamasının, bazı Avrupa ülkelerinin Türkiye ile yakınlaşmasına imkan sağlayacağını ifade eden Altun, "ABD pasifik havzasındaki hegemonyasını Çin'e devretmiş durumda, Akdeniz ve doğu Avrupa’da Rusya'nın hakimiyeti artmış durumda yani ABD bir hegemonya krizi yaşıyor. 'Dünyanın doğulaşması' gibi bir tartışma da başlamış durumda. Yani dünyada yeni bir denge unsuru ortaya çıkıyor Çin'in yükselişiyle. Ve böyle bir gelişme Türkiye'nin işine gelecek sonuçlar doğurabilir. Küresel siyaset sahnesinde yine Avrupa'nın yaşadığı güç kırılması da önemli. Fransa, Türkiye ile yakınlaşma arayışları içinde." değerlendirmesini yaptı.
"Türkiye realist bir dış politika tercih edecek"
Fahrettin Altun, 2018'de Türkiye'nin sert güç kapasitesini öne çıkararak ofansif ama agresif olmayan, realist bir dış politika tercih edeceğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türk Dış Politikası'nın 2002'den beri amacının, bağımlılıklardan kurtulma ve yeni bağımlılıklar oluşturmadan uluslararası siyasette geniş bir manevra sahası kazanmak olduğu söylenebilir. Ulusal güvenlik meselesi 2018'de Türkiye için ekonomik entegrasyondan daha önemli olacaktır. Gerek siyasi, gerek ekonomi, gerekse güvenlik alanlarında Türkiye'ye yapılan müdahalelerin sayısı önümüzdeki dönemde artacaktır. 2013'ten bu yana Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı yıpratma savaşı karşısında somut kazanımlar elde edilmiş ve düze çıkılmıştır. Önümüzdeki dönemde de benzer kazanımları arttırmak, bütün meydan okumaları boşa çıkaracaktır. Türk dış politikasının 2002’den sonraki amacı, bağımlılıklardan kurtulma amacıdır. Bağımlılıklardan kurtulma ve yeni bağımlılıklara kapı aralamamak, yeni dönemde yeni meydan okumamız olacaktır."
"Yeni dönemde ulus-devlet değerleri tekrar gündeme gelecek"
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beril Dedeoğlu ise yeni dönemde ulus-devlet değerlerinin tekrar gündeme geleceğini ve merkezileşmenin söz konusu olacağını iddia ederek, şöyle konuştu:
"Ulus-devletin giderek güçlenmesi ve merkezileşmesi, uluslararası siyasette ittifak ilişkilerinde de değişikliğe-dönüşüme sebep olacaktır. Bir yandan hem ekonomide hem güvenlikte rekabet keskinleşirken, diğer yandan terör örgütlerine verilen destek azalacaktır. İçinden geçmekte olduğumuz durum, ciddi riskler barındırmakta. Ancak bu riskleri daha öngörülebilir kılmak için devletlere bakmak yeterli olacaktır. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde hesaplarımızı ulus-devletin yükselişi üzerinden yapmalıyız."
"Yakın dönemde Amerika pozisyonunu değiştirebilir"
Daily Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Karagöz de ABD -Türkiye ilişkileri üzerinde durarak, 2017 yılında iki ülke arasındaki sıkıntılara dikkati çekti.
Karagöz, "ABD ile anlaşamadığımız konuların başında 15 Temmuz darbesi ve FETÖ gelmektedir. Yakın dönemde de Amerika'nın pozisyonunu değiştireceğini tahmin etmiyoruz." dedi.
Türkiye'nin ABD'ye 'DEAŞ'a karşı mücadelede birlikte hareket edelim' teklifine rağmen, ABD'nin PYD'yi partner seçtiğini hatırlatan Karagöz, konuşmasına şöyle devam etti:
"Suriye savaşında başta Türkiye-ABD aynı pozisyonu almıştı ve öncelikli Esed'in gitmesi vardı. Sonra ise ABD, benim için öncelik DEAŞ’tır dedi. ABD, DEAŞ’la mücadelede PKK/PYD’yi kendine partner seçti. Kudüs’ün başkent ilan edilmesiyle Türkiye ve ABD arasında bir sorun daha ortaya çıkmış oldu. Üstelik Türkiye, uluslararası toplumu arkasında alarak ABD’yi küçük düşürecek bir karara imza attı. Hem İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) toplantısında hem de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) toplantısında. ABD temsilcisinin üyeleri tehdit etmesine rağmen bu karar alındı. Bu işin başını da Türkiye çekiyordu. Bir diğer kriz ise Türkiye S-400 füze savunma sistemlerini aldı. Bu ABD içinde çok ciddi bir reaksiyona sebep oldu. Bu basit bir silah alımı değil, bir eksen kayması olarak görebileceğimiz bir olay. S-400 füze alımlarından sonra ABD içerisinde Türkiye’ye yaptırım yapalım sesleri yükseldi. Böyle bir yaptırım gelirse şaşırmamak lazım."
[AA, 4 Ocak 2018]