İsrail 2005 senesinde Ariel Şaron’un tartışmalı kararıyla Gazze’den çekilmişti. Çekilme sürecinde İsrail kamuoyu ikiye bölünmüş, çekilme taraftarı maviler ile çekilme karşıtı turuncular arasında sert tartışmalar yaşanmıştı. O günlerde Kudüs’te okuduğumdan tartışmalara birinci elden değme fırsatı bulmuştum. Herkes rengini seçmişti. Çekilme taraftarı olanlar, Gazze’de yaşayan Yahudilerin güvenliğinin sağlanmasının zor ve İsral için güvenlik zafiyeti olduğu argümanından hareketle Şaron’u destekliyorlardı. Karşıtları ise Gazze’den çekilmeyi bir yenilgi ve “vaat edilmiş topraklar”dan feragat olarak görüyorlardı.
İsrail’in mavi ve turuncuya büründüğü günlerde çekilme karşıtları arasında İbranice “unutmayacağız, affetmeyeceğiz” yazılı tişörtler modaydı. Yerleşimciler gösteriler yapıyor, Gazze’deki evlerine kendilerini zincirliyor ve topluca dua ve “beddua” merasimleri düzenliyorlardı. Yerleşimci olmayan ve barış kampında yer almayan bir grup vardı ki onlar çekilmeyi taktiksel bir hamle olarak görüyorlardı. Bu grup İsrail’in güvenlik bürokrasisinin Gazze stratejisini de açık etmekteydi.
GAZZE DİRENİYOR
Gazze’den çekilme bir barış hamlesinden ziyade Filistinlileri kontrol edilebilir ve gerektiğinde müdahale edilebilir iki kuşakta toplama amacını taşımaktaydı. Batı Şeria, Oslo Barış Anlaşması’yla birlikte İsrail’in güvenliğini önceleyen 3 statüye ayrılmıştı. Filistin otoritesiyle yapılan güvenlik anlaşmaları yoluyla Batı Şeria’da kontrol önemli ölçüde sağlanmıştı. Hamas ve İslami Cihad gibi direniş gruplarının güçlü olduğu Gazze’de ise homojen ve gerektiğinde müdahale edilebilir bir düzenleme gerekliydi.
Gazze’den çekilme İsrail’e tam da imkanı sundu. İsrail, çekilme sonrası normalleşmenin en önemli ayağı olan seçimlerde Hamas kazanınca sonuçları reddetti ve 2007’de sınırlarını zaten kontrol altında tuttuğu Gazze’ye yönelik ablukasını resmileştirdi ve genişletti. Bu hamleyle amaç Hamas’ı yani Filistin’de direnişin merkezini çökertmekti. Suikastlar, askeri operasyonlar, ambargo, havadan, karadan ve denizden abluka, seyahat kısıtlamaları vs. geçtiğimiz 7 sene boyunca Hamas’a zor günler yaşattı; fakat Hamas’la birlikte Filistin direnişi sadece hayatta kalmadı aynı zamanda saldırılardan güçlenerek çıktı.
Ablukanın tüm kısıtlamalarına rağmen Gazzeli gruplar silah envanterini genişletti ve roket menzillerini artırdı. Gazze’nin roket envanteri İsrail’in saldırılarına bahane teşkil etti. Oysa roketlerin zarar verme potansiyelinin çok düşük olduğunu en iyi İsrail bilmekteydi. Örneğin, İsrail Savunma Ödülü sahibi Dr. Moti Şefer Haaretz’e yaptığı açıklamada Gazze’den yollanan roketlerin %95’inin zaiyat verme potansiyelinin olmadığını ifade ediyor.
GAZZE'DE ŞARTLAR DEĞİŞEBİLİR
Roketler Gazze’nin İsrail’e seslerini duyurmak için kullandığı ve işgali hatırlattığı bir araca dönmüş durumda. Darbeci Mısır ve işgalci İsrail kıskacında tutulan 360 km2’lik bir şeritin İsraillilere sesini duyurabildiği en etkili araç. Roketler zarar vermese de İsrail şehirlerinde çalan her siren, İsraillilere üstünde yaşadıkları toprağın asıl sahiplerini hatırlatıyor. Lübnan işgaline katılan İsrailli birliklere atılan sinir bozucu roketler gibi Gazzeli gruplar da İsrail’e yönelik psikolojik harp yürütüyor.
Filistin direnişini ve Hamas’ı İsrail’in çizdiği portre üzerinden okuyanlar belki de Ortadoğu’nun siyasi aklı en yüksek hareketini es geçiyorlar. Direnişin İsrail gibi güçlü bir düşmanın saldırılarından güçlenerek çıkması sadece Filistin davasının toprakla ilişkisiyle değil, aynı zamanda direnişin siyasi aklıyla da alakalı.
Bu sebepten, askeri arka planlı ve stratejik bir hamle olarak Gazze’den çekilen ve geçtiğimiz 7 sene boyunca direnişe askeri, ekonomik ve siyasi olarak diz çöktüremeyen İsrail, son Gazze saldırısıyla kullandığı tüm orantısız şiddete rağmen Gazzeli grupların askeri gücünü yine sıfırlayamazsa (bu hiç kolay olmayacak) Gazze’de Hamas’ın ateşkes şartları çerçevesinde yeni bir gerçeklikle yüzleşmek zorunda kalabilir. İsrail ise kendi şartlarında bir ateşkesi dayatmak için Şucaiyye’de olduğu gibi sivil katliamlarına devam edecektir. Biz de “Unutmayacağız, affetmeyeceğiz…”