SETA > Yorum |
Almanya'da Yükseltilen Erdoğan Karşıtlığı

Almanya'da Yükseltilen Erdoğan Karşıtlığı

Avrupa ve Almanya'da yükseltilen Erdoğan karşıtlığının olumsuz sonuçlarından biri de Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecini tartışılır hale getirmeye başlamasıdır.

Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimleri sadece iç gündemimizi işgal etmiyor. Zaten günümüzde siyasetle ilgili hiçbir mesele tümüyle içe ya da dışa ait değildir.

İç siyaset ve dış politika birbirlerini beslerler ve dönüştürürler. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın ilk defa oy verecek olması sebebi ile içteki siyasal kutuplaşma sınırlarımızın ötesine vardı.

Yaklaşık 3 milyon insanımızın yaşadığı Almanya bu kutuplaşmayı en derinden hisseden Avrupa ülkesi belki de.

Başbakan Erdoğan'ın yarın Köln Lanxess Arena'da 30 bin kişiye hitap edecek olması Alman basınında bildik "otoriterlik" tartışmalarıyla karşılandı.

Soma faciasına dair değerlendirmeler eşliğinde Der Spigel "Erdoğan Cehenneme kadar yolun var" başlığını atarken bazı gazeteler Erdoğan'ı "Führer" ilan etmeye kadar gitti.

Sosyal Demokrat Parti, Hıristiyan Birlik Partileri ve Yeşiller'den siyasetçiler Başbakan Erdoğan'ın Köln'e yapacağı ziyareti eleştirdiler.

Ziyaret, Erdoğan'ın seçim mitinglerini Köln'e taşıması olarak değerlendirildi. Yine Alman iç siyasetini kutuplaştıracak bir toplantı olarak nitelendi.

Şansölye Merkel başta olmak üzere Alman devlet yetkililerinden gelen makul açıklamaların içeriğindeki "itidal çağrısı" da gözden kaçmadı.

***

Nedir bu rahatsızlığın kaynağı? Çok açık...

Yurtdışındaki vatandaşlarımızın seçimlerde oy vermesinin dönüştürücü bir yanı olacak. İlk defa bir Türk lider vatandaşlarına yönelik bir seçim toplantısı düzenlemek için Almanya'da.

Artık Almanya'daki Türklerin sorunları seçim meydanlarının propaganda konusu. Cumhurbaşkanları adayları oradaki seçmenlerine hitap etmek zorundalar. Bu zorunluluk Alman siyasetini de gittikçe Türkiyelileştirecek.

Bu yüzden Başbakan Erdoğan'ın Köln konuşmasında Neo-Nazi cinayetlerini yargılamada gösterilen kurumsal ihmali eleştirmesi kaçınılmaz görünüyor.

Neo-Nazilerin cinayetleri artık sadece Alman siyasetçilerin seçim gündemi değil. Türkiye siyasetçileri de Alman güvenlik birimlerinin Neo-Nazilere gösterdiği müsamahayı sorgulayacaktır.

Bu yüzden Erdoğan karşıtlığını yükselten Alman medyası dikkatli olmak zorunda. Türkiye'nin iç siyasetinin kutuplaşmasını otoriterlik tartışması üzerinden ithal ediyorlar. Daha önemlisi Erdoğan karşıtlığının bu ölçüde yükseltilmesi Almanya'daki AK Parti seçmenlerini provoke edecek bir mahiyet taşımakta.

Zira Erdoğan'ın eleştireni kadar seveni de çok. Aynı şekilde AK Parti karşıtlığının üreteceği tepkiler Almanya'daki yabancı düşmanlığını da artırabilir.

Kutuplaşmanın Almanya'ya ithali sürecini Almanya Cumhurbaşkanı Gauck'un Türkiye ziyaretindeki eleştirilerinin hızlandırdığı da hatırlanmalı.

***

Avrupa ve Almanya'da yükseltilen Erdoğan karşıtlığının olumsuz sonuçlarından biri de Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecini tartışılır hale getirmeye başlamasıdır.

Kutuplaşmanın Almanya'ya taşınması Türkiye'deki muhafazakârların Batı şüpheciliğini derinleştirebilir. Zira AK Parti seçmeni nezdinde Batıdaki "otoriterleşme" ve Erdoğan karşıtlığı söylemi "yeni" Türkiye'yi tedip etme gayreti olarak okunmaktadır.

Bu söylemler Türkiye'yi istenen bölgesel ve uluslararası denkleme zorlamanın aracı olarak algılanmaktadır.

AB Müzakere Süreci Türkiye demokrasisine çok şey kattı. Türkiye iç siyasetinden ithal kutuplaşmanın Avrupa üzerinden geri gelmesinin zararları ise çok yönlü olacaktır.

Avrupa'nın ve Almanya'nın itidal çağrısına kulak verm