Enerji, birçok ülkenin meselesi. Üstelik enerji konusu, sadece enerjinin arz güvenliği boyutuyla değil, uluslararası ilişkilerde siyasi ve ekonomik etkileriyle konuşuluyor. Ülkeler, uluslararası kurumlar, özel sektör gibi farklı aktörlerin yanında, doğal gaz, petrol, LNG, nükleer ve yenilenebilir gibi çeşitli enerji kaynakları da var enerji kapsamında.
Aslında yüzyıldır devam eden, denklem içinde ağırlıklarını korumaya çalışan veya yerini sağlamlaştırmaya çalışan ülkelerin olduğu bir enerji denklemi mevcuttu. Ancak, ekonomik, politik ve coğrafi şartlar enerji denklemini değişmeye zorluyor.
Değişen şartların başında, doğal gazın artan önemi, küresel ekonomik koşullar ve tabi ki enerji kaynakları bakımından yeni ülkelerin denkleme dâhil olmaları.
Yani, dünya'da “yeni bir enerji denklemi” kuruluyor.
YENİ ENERJİ DENKLEMİNİN DEĞİŞKENLERİ
Yeni enerji denkleminin, yüksek miktarda doğalgaz rezervlerine sahip ülkelerin içine bulunduğu ve Türkiye'yi kuzeyden, doğudan ve güneyden çevreleyen Hazar bölgesi, Ortadoğu ve Akdeniz bölgelerinde kurulacağı açık.Ancak Hazar, Ortadoğu ve Akdeniz bölgelerinde bulunan ülkeler sahip oldukları kaynakları, uluslararası pazarlara taşımak zorundalar. Bu noktada Türkiye, jeopolitik konumuyla, siyasi ve ekonomik istikrarıyla öne çıkıyor.
Türkiye, petrol ve doğal gaz transferinde arz ve talep eden ülkeler arasında güvenli bir rota çiziyor. Bu rota güvenlikli olmasının yanı sıra, ekonomik de aynı zamanda.
Zaten petrol ve doğal gaz fiyatlarının düşmesiyle geliri azalan enerji arz eden yani tedarikçi ülkeler, bir de transfer için yüksek faturalar ödemek istemiyor. Dolayısıyla, Türkiye ile işbirliği bir tercihten ziyade zorunluluğa dönüşüyor.
Dolayısıyla, yeni yüzyıl için Türkiye'nin dışarıda bırakılamayacağı ve denklemde “sabit değişken” olarak yer alacağı bir denklemin kurulma arifesindeyiz. Fakat bu denklem, geçmişte enerjiyi yönlendiren küresel güçlerin hiç istemedikleri ve fırsat geldikçe engelleyecekleri bir denklem.
Çünkü, kurulacak yeni denklem, tüketici ülkeler için enerji arz güvenliğini sağlarken ve tedarikçi, yani enerji arz eden ülkeler için de gelir kaynağı olurken, tek etki alanı bununla sınırlı kalmayacak.
Bölge ülkelerinin siyasi ve ekonomik geleceğinde de etkisini gösterecek. Dış politikadan finans yapısına, yabancı yatırımların yönüne kadar birçok faktör, enerji denklemindeki değişkenlerin denklemi nasıl yönlendirdiklerine göre şekillenecek.
Türkiye'nin son dönemde bu kadar hedefte olmasının başlıca sebeplerinden birisi de bu zaten. Çünkü mesele enerji denkleminin yeniden kurulması değil. Asıl mesele, bu denklemde kimler olacak ve tabi ki bu “kim”ler denklemde ne kadar güçlü olacak?
ENERJİ OYUNUNUN NERESİNDEYİZ?
Son dönemlerde Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada jeopolitik konumunun öne çıkması, Türkiye'yi kurulacak denklemin dışında tutma çabaları çok daha hızlandı. Fakat Türkiye, sahip olduğu avantajlar sayesinde yeni enerji denkleminde güçlü bir aday. TANAP, bu gücü sağlayan önemli bir proje.Hazar, Ortadoğu ve Akdeniz bölgesindeki kaynakları uluslararası pazarlara taşımak için Türkiye'nin öncü olduğu ve TANAP ile somutlaşan Güney Gaz Koridoru, yüzyılın en büyük avantajına sahip ve vazgeçilmez üstünlükleri var.
Diğer taraftan Türkiye, Doğu-Batı ve Kuzey-Güney rotasında enerji kaynaklarına sahip ülkeler ile tüketici ülkelerin merkezinde yer alıyor.
Geçmişte, Türkiye enerji denkleminde yoktu ya da bu denklemde yer alamadı. Ama dönemin şartları Türkiye'nin enerji denkleminde olabilmesi için fazlasıyla elverişli. Bu yüzden, hem Türkiye için de hem de bölgesel istikrar için, enerji denkleminde yer almak ve bu yerin etki alanını genişletmek zorundadır.
Enerji denklemi, Türkiye'yi “enerjinin ticaret merkezi” hedefine ulaşmayı hızlandıracağı gibi, Türkiye'nin ekonomik yapısı içim olmazsa olmaz konumuna gelen finans merkezi olmasını da kolaylaştıracaktır.
En önemlisi ise, enerji denkleminde güçlü Türkiye karşısında, küresel güçlerin Türkiye'ye operasyon çekme güçleri azalacak. Yani bir denklem, birçok değişkenin gerçek yerini bulmasını sağlayacak.
[Yeni Şafak, 17 Ekim 2016].