Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazartesi Türkiye-AB Zirvesi'ne katılmak üzere Varna'daydı. Cumhurbaşkanı yola çıkmadan önce "AB'ye tam üyelik stratejik hedefimiz olmaya devam ediyor" açıklamasını yaptı. Zirve sonrasında düzenlenen basın toplantısında ise "küresel bir güç olma iddiasındaki AB'nin Türkiye'yi genişleme politikalarının dışına itmesi vahim bir hata olacaktır" diye konuştu. Esasında Cumhurbaşkanı'nın her iki vurgusu da Türkiye-AB ilişkilerindeki sorunlu ve isteksiz tarafın Türkiye olmadığını net olarak ortaya koyuyor. Türkiye her şeye rağmen Avrupa ülkeleriyle ortak çıkar perspektifiyle ilişkilerini sürdürmek için yoğun çaba içinde. Bu çaba sürecek. Avrupa ülkeleri de bir yıl öncesine göre çok daha pozitif bir noktada. Türkiye'nin Avrupalı ülkelerle ikili ilişkilerinde ekonomik ilişkilerin iyileştirilmesi yanında, bölgesel güvenliğin teminine katkı sunulması ve göçmen akınının önüne geçilmesi önemli ittifak alanları. Birçok Avrupa ülkesi bu bağlamda Türkiye'yle ilişkilerini iyileştirmeyi zorunlu görüyor. Fakat kendi başına bir aktör olarak AB liderlik edemiyor, inisiyatif alamıyor. Bırakalım Türkiye'nin tam üyelik sürecini hızlandırmayı, vize serbestisi ve Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi gibi meselelerde yapıcı bir tutum takınmıyor. Yaşadığımız bu belirsizlik çağında Avrupa ülkelerinin giderek daha fazla Türkiye'ye ihtiyaç duyacağı kanaatindeyim. Mesele sadece Türkiye'yi Rusya'ya kaptırmak falan değil. Türkiye gücünü günden güne tahkim ediyor ve kolay kolay vazgeçilebilir bir ülke olmadığı, hatta ve hatta Avrupa'nın güvenliğinin Türkiye'nin güvenliğinden geçtiği günden güne netlik kazanıyor.
[Sabah, 28 Mart 2018]