SETA > Yorum |

Kim Daha Sosyal (Demokrat)?

Sosyal ve demokrat sözcükleri ayrı ayrı düÅŸünüldüÄŸünde, üzerinde geniÅŸ kitlelerin ittifak edebileceÄŸi bir sevimliliÄŸe sahip görünüyor. Sosyal demokrat tamlamasında da belli bir sıcaklık olmasına raÄŸmen, “müttefik kitle” biraz daralıyor. Tamlamayı, Türkiye'deki temsilcisi CHP özeline indirgeyerek kullandığımızda ise geniÅŸ kitle-lerde soru iÅŸaretleri beliriyor. Üstelik merkez saÄŸda kendisini konumlandıran AK Parti'nin bile zaman zaman “herkesten daha sosyal-demokrat” olduÄŸunu dile getirmesi sosyal ve demokrat kavramlarının yeniden sorgulanmasını gerektirebilir. Zira söylem düzeyinde ve hatta uygulamada AK Parti'nin CHP'den daha demokrat olduÄŸu rahatlıkla söylenebilir; sosyallik mevzuunda ise Baykal'ın partisinin KasımpaÅŸalı ErdoÄŸan'ınkinden ileride olduÄŸunu iddia etmek zor. Bunun açıklığa kavuÅŸması için en azından uygulamayı görmek zorunda olmamız bile, Sosyalist Enternasyonal'den dışlanan Baykal için yenilgi sayılmalı.

Sosyal ve demokrat sözcükleri ayrı ayrı düÅŸünüldüÄŸünde, üzerinde geniÅŸ kitlelerin ittifak edebileceÄŸi bir sevimliliÄŸe sahip görünüyor. Sosyal demokrat tamlamasında da belli bir sıcaklık olmasına raÄŸmen, “müttefik kitle” biraz daralıyor. Tamlamayı, Türkiye'deki temsilcisi CHP özeline indirgeyerek kullandığımızda ise geniÅŸ kitle-lerde soru iÅŸaretleri beliriyor. Üstelik merkez saÄŸda kendisini konumlandıran AK Parti'nin bile zaman zaman “herkesten daha sosyal-demokrat” olduÄŸunu dile getirmesi sosyal ve demokrat kavramlarının yeniden sorgulanmasını gerektirebilir. Zira söylem düzeyinde ve hatta uygulamada AK Parti'nin CHP'den daha demokrat olduÄŸu rahatlıkla söylenebilir; sosyallik mevzuunda ise Baykal'ın partisinin KasımpaÅŸalı ErdoÄŸan'ınkinden ileride olduÄŸunu iddia etmek zor. Bunun açıklığa kavuÅŸması için en azından uygulamayı görmek zorunda olmamız bile, Sosyalist Enternasyonal'den dışlanan Baykal için yenilgi sayılmalı.

Sosyal devlet politikaları II. Dünya Savaşı'nın ağır bir travmaya neden olduÄŸu, Batı Avrupa ülkelerinde sömürgeci kapita-lizmin rehabilite edilmesi ve biraz da Sosyalist Blok ülkelerine karşı ideolojik rekabet gücünün arttırılmasıyla baÄŸlantılı olarak geliÅŸti. Devletin, bütçeden vatandaÅŸ ve kamu hizmetleri lehine daha çok pay ayırması ve bireyin doÄŸumdan ölüme kadar her aÅŸamada kendisini güvende hissetmesi “sosyal devlet” kavramının özünü oluÅŸturuyordu.

 

Di-li geçmiÅŸ zaman kullanıyoruz; çünkü bugün sosyal devletin Batı Avrupa'daki en uç temsilcisi sayılan Fransa'da bile, saÄŸcı Nicolas Sarkozy, hızla yayılan küresel kapitalizme ve deÄŸiÅŸen jeo-politik konjonktüre uyum saÄŸlamayı zorlaÅŸtırdığı gerekçesiyle, sosyal politikaların iflas ettiÄŸini ve köklü bir deÄŸiÅŸimden geçirilmesi gerektiÄŸini savunarak iktidara geliyor. Zira sosyal devlet politikalarının devlet bütçesinden, ekonomik üretime katkı yapamayacak kesimlere -iÅŸsiz, niteliksiz eleman, engelli, yaÅŸlı, hasta, çocuk, ev hanımı- daha çok pay ayrılmasını icbar etmek gibi kötü bir huyu var! ÖrneÄŸin, 2003 yazında 10 bine yakın yaÅŸlı ve engelli aşırı sıcaklar nedeniyle hayatını kaybettiÄŸi zaman, Fransız kamuoyunda, saÄŸlık ve sosyal güvenlik harcamalarının azalacağı, çalışanların maaÅŸlarından yapılan kesintilerin düÅŸeceÄŸi ve “üretimsiz” kitlenin nüfus kaybetmesiyle elde edilen tasarrufların yatırımlara yönlendirileceÄŸi gibi ihtimaller, zımnî bir sevindiriklik havasına neden olmuÅŸtu.

 

PARTÄ°LERÄ°N SOSYAL POLÄ°TÄ°KALARI

 

Anlaşılacağı üzere, seçim öncesi vaatler sıralanırken, özellikle sosyal politikalar konusuna gelindiÄŸinde, beyannamelerin rengi grileÅŸiyor; iktidar olunduÄŸunda ise genelde maliye ve ekonomiden sorumlu yetkililerin ikna edici rasyonel hesapları muteber hale geliyor. Çünkü hepimizin, sosyal politikaların en önemli icra sahalarından olan milli eÄŸitimin ilk kademesinden itibaren tanıştığımız kes(k)in bir gerçeklik var: Sayılar yalan söylemez!

 

Önümde AK Parti, CHP ve MHP'nin seçim beyannameleri duruyor. Biçimsel bir analizle baÅŸlarsak, iktidar partisi sosyal politikalara 40 sayfadan fazla yer ayırmış; ana muhalefet 16, MHP ise 20 sayfa civarında. “Sosyal Yapının Güçlendirilmesi” baÅŸlığını taşıyan AK Parti beyannamesinde ara baÅŸlıkları “EÄŸitim”, “SaÄŸlık”, “Çalışma Hayatı”, “Sosyal Güvenlik”, “Sosyal Yardım ve Dayanışma”, “Aile, Kadın, Çocuklar ve YaÅŸlılar”, “Gençlik”, “Özürlüler”, “Huzur ve AsayiÅŸ”, “Din Hizmetleri” gibi konular oluÅŸturuyor. CHP beyannamesinde biraz dağınık olarak yer alan sosyal politikalar “Ä°ÅŸsizlik”, “Çalışma YaÅŸamı”, “Sosyal Güvenlik”, “SaÄŸlık ve Engelliler”, “EÄŸitim ve Kültür”, “Gençlik ve Kadın” ara baÅŸlıklarıyla sıralanıyor. Beyanname boyunca “sözü uzatmayı sevmeyen bir parti” izlenimi uyandıran MHP ise, biraz daha derli toplu olarak, Sosyal ve Kültürel Politikalar baÅŸlığı altında “EÄŸitim ve Ä°nsan Kaynaklarının GeliÅŸtirilmesi”, “Gençlik ve Spor”, “Aile, Kadın ve Çocuk”, “Kültür ve Sanat”, “Çalışma Hayatı ve Sosyal Güvenlik” ile “SaÄŸlık” konularına yer veriyor. Ä°lk bakışta CHP ve MHP'nin “Din Hizmetleri”ne; AK Parti ve CHP'nin de “Spor” konusuna özel bir yer ayırmadığı görülüyor. AK Parti'de ayrıca bir “Kültür” baÅŸlığı açmaya gerek duyulmamış. CHP'nin konuya “Ä°ÅŸsizlik” baÅŸlığıyla giriÅŸ yapması muhalefet stratejisi açısından baÅŸarılı bir hamle.

 

GENEL SAÄžLIK SÄ°GORTASI

 

Tahmin edileceÄŸi gibi, iktidar partisinin en önemli kozu, icra makamında olmanın getirdiÄŸi avantajı kullanarak, özellikle eÄŸitim ve saÄŸlık alanlarında gerçekleÅŸtirdiÄŸi uygulamalardan söz etmek olmuÅŸ. Tüm vatandaÅŸların “Genel SaÄŸlık Sigortası” ÅŸemsiyesine kavuÅŸacak olması ve sürdürülen “SaÄŸlıkta DönüÅŸüm Programı”, okullarda teknoloji destekli eÄŸitim ile öÄŸrencilere nakdî ve aynî yardımların arttırılması, okullaÅŸma oranlarının yükseltilmesi, meslekî eÄŸitimin güçlendirilmesi bunların başında geliyor. Anayasa Mahkemesi tarafından bazı maddeleri iptal edilen “yoksulların primlerinin devletçe karşılanacağı” ve “18 yaÅŸ altı tüm çocukların saÄŸlık güvencesi altına alınacağı” Genel SaÄŸlık Sigortası” sisteminin 2008 yılında hayata geçirileceÄŸi vaat ediliyor. Ayrıca saÄŸlık alanındaki bütün kurumların birbirine entegre edilerek online hale getirilmesi ve kimlik cüzdanı yerine “elektronik kimlik kartı” uygulamasının baÅŸlatılması AK Parti beyannamesindeki önemli ayrıntıları oluÅŸturuyor.

 

Hükümetin bizzat kendi yetkililerince de yeterince baÅŸarılı bulunmadığı iÅŸsizlik konusunda ise, AK Parti beyannamesinde veriler ve rakamlarla zenginleÅŸtirilmiÅŸ bir çözüm önerileri dizisi görmeyi umanlar hayal kırıklığına uÄŸrayabilir. Oysa bürokrasiyi yönetiyor olmanın artısı, en azından istatistikler düzeyinde ikna edici bir iÅŸsizlik ve istihdam politikasının vaat edilmesini saÄŸlayabilirdi. Bunun yerine ÅŸimdiye kadar yapılanların aktarılması, iÅŸsizlik konusunun beyannamede zayıf kalmasına neden olmuÅŸ. Zira mevcut icraatların istihdam ve iÅŸsizlik alanında yol açtığı sonuçlar kamuoyu tarafından biliniyor ve hatta ekonomideki diÄŸer baÅŸarılı alanlara atıfla, belli bir ölçüde hoÅŸ görülüyor.

 

Peki, ana muhalefet ve onun muhtemel koalisyon ortağı olarak sunulmak istenen MHP'nin seçim beyannamelerinde sosyal politikalar ne durumda? Baykal'ın partisi çok fazla ayrıntılandırılmayan sosyal güvenlik kısmında, “saÄŸlık sisteminin tek çatı altında toplanması” ve “genel saÄŸlık sigortası” gibi AK Parti'nin zaten vaat ettiÄŸi ve hâlihazırda uygulamakta olduÄŸu alanlara deÄŸinerek, “tekrara düÅŸmek”ten kurtulamamış. Yine de haksızlık etmemek gereki-yor: CHP, 9000 gün olan iÅŸçiler için emeklilik prim ödeme sayısını 7000 güne indireceÄŸini, emeklilik aylıklarına 2008'den itibaren uygulanacak olan yüzde 30'luk “sosyal güvenlik destek primi” kesintisini de yeniden yüzde 10'a çekeceÄŸini belirtiyor. Ancak nüfus kâğıdıyla saÄŸlık hizmeti vaadi, AK Parti'nin “elektronik nüfus kartı” vaadiyle kıyaslanınca, nasıl denir, teknolojik olarak sanki biraz ilkel kalıyor.

 

Listeler açıklandığında hemen hemen bütün partiler engelli milletvekili adaylarına yer vermeme eleÅŸtirisine maruz kalmıştı; MHP, beyannamede de bu tavrını devam ettirerek ÅŸaşırtıyor: Engelli veya özürlü tanımı altında herhangi bir ara baÅŸlık bile bulunmuyor. MHP beyannamesinde konuya dair, bir yerde “AB'nin Türkiye'yi özürlü bir ülke gibi görmesi”, diÄŸerinde de “özürlü çocukların -engelliler sadece çocuklardan ibaretmiÅŸ gibi- aile yanında korunup yetiÅŸmesi” ifadeleri göze çarpıyor. AK Parti ve CHP, aday listelerindeki “özürlü” durumu telafi etmek istercesine, beyannamelerde konuya geniÅŸ yer ayırmışlar; fakat iki parti arasında pek çok alanda olduÄŸu gibi burada da, en azından dil düzeyinde, tartışmaya yol açabilecek bir üslup farklılığı dikkat çekiyor. AK Parti, engelli vatandaÅŸların çoÄŸunlukla tepkili olduÄŸu ve devlet diline de yerleÅŸen “özürlü” sözcüÄŸünü kullanırken, CHP daha dikkatli davranarak “engelli” demeyi tercih ediyor.

 

Sonuç olarak, bugün Anayasa'da yer alan sosyal devlet ilkesi, ekonomik olarak geliÅŸmiÅŸ Batılı demokratik ülkelerde bile yeniden tanımlanmaya ve sorgulanmaya çalışılıyor. Böylesi bir ortamda, devasa hizmet sektörünün ağır yüklerini taşımaya çalışan ve henüz kamu yönetiminde elektronik yönetim modeline geçememiÅŸ, “geliÅŸmekte olan” bir Türkiye açısından sosyal politikalar yaman bir çeliÅŸki olarak ortaya çıkıyor: Hem toplumsal restorasyon için uygulanması zorunlu, hem de yetersiz devlet bütçesiyle kamu açıklarını kapatmakta sıkıntıya neden olacağı için sorunlu.

 

BEYANNAMEDE DE MUHALEFET

 

Buna raÄŸmen, 22 Temmuz'da Meclis'e gireceÄŸi tahmin edilen üç partinin seçim beyannamelerine bakıldığında, sosyal devlet politikaları bakımından CHP ve MHP'nin muhalefet partilerinden beklenen dirilik ve ataklığı yeterince gösteremedikleri, bunun yerine beyannamede de “muhalefet yapmaya” devam ettikleri görülüyor. AK Parti ise, “yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” havasında; icraatlarını anlatıyor ve sorunlara teknik açıdan daha hâkim olduÄŸu izlenimi uyandırıyor. BaÅŸbakan ErdoÄŸan, kongre konuÅŸmasında, ikinci dönemlerinin “sosyal restorasyon” dönemi olacağını söylemiÅŸti; bakalım bu restorasyon, beyannamede belirtilen somut baÅŸlıklarda olduÄŸu gibi, özellikle AK Parti tabanının hassas olduÄŸu hak ve özgürlüklerle ilgili toplumsal yaralara da teÅŸmil edilebilecek mi?

Sosyal-demokratlık diyerek ideolojik bir kavrama gönderme yapmış olmayalım; ama sosyallik, demokratlıkla birlikte var olduÄŸu ve bütün toplum kesimlerine hakkaniyetli biçimde dağıtılabildiÄŸi ölçüde anlam kazanıyor.