Merkel'in yaptığı açıklamalar yenilir yutulur cinsten değil. "Artık kendi başımızın çaresine bakmalıyız ve kendi kaderimizi kendimiz belirlemeliyiz" dedi.
Trump ile Washinton'da yaptığı görüşme bir ilk olmuştu Merkel için.
Oldukça soğuk karşılanmıştı. Trump'la yaşadıkları tokalaşma krizi diplomasi tarihinde eşine az raslanır cinstendi. Zaten Trump iktidara gelmeden önce de Almanya gibi NATO müttefiki ülkelerin Amerika'nın sırtından geçinmeyi bırakmaları yönünde açıklamalar yapıyordu.
Her ne kadar artık "NATO modası geçmiş bir örgüttür" iddiasını kenara bırakmış olsa da, Trump Almanya'yı sıkıştırmaya devam edecek. Başta Almanya olmak üzere NATO üyesi ülkelere maliyetleri paylaşma konusunda baskı yapacak.
Almanya için bedava güvenlik günleri son buluyor. Ne demek bu?
Almanya İkinci Dünya Savaşı'ndan beri Amerikan işgali altındaydı. Amerika tarafından korunmaktaydı. Amerikan güvenlik şemsiyesi sayesinde güvenlik kurumlarına ve araçlarına yatırım yapmak zorunda kalmayan Almanya ekonomik güçlenmesini sürdürüyor ve özellikle Soğuk Savaş sonrasında AB içinde ekonomik yayılmasını sürüdüyordu.
Şimdi Trump o şemsiyeyi kaldırıyor.
Merkel ise alelacale cevap veriyor.
"Başımızın çaresi bakarız" diyor. Yani Almanya artık kendi güvenliğini kendi sağlamalı diyor.
İşte burası son derece hassas bir mesele. Almanya'nın kendi güvenliğini sağlaması ancak iki yolla olabilir. Birincisi Almanya bir AB ordusu için bastırabilir ve NATO'ya dayanmak yerine AB'yi NATO'nun alternatifi haline sokmak isteyebilir. Mümkün mü? Neredeyse imkansız. Neden? Çünkü AB ordusu en iyi dönemlerde bile kimsenin yanaşmadığı bir fikir olarak kaldı. Şimdi Brexit gibi kopuşları tetikleyen derin bir krizin içindeki AB ordu fikrini gündeme bile getiremez.
Avrupa ordusu AB ve Almanya için bir ihtiyaç diyebilirsiniz. Fakat ihtiyaç duymak mümkün demek değildir. Çok ihtiyacınız olur fakat ordu kurabilecek kapasiteniz yoktur ve kuramazsınız. Bölünmenin eşiğinde olan AB'de ordu falan kurulamaz.
İkinci seçenek ise Almanya'nın o zaman ben kendi ordumu kuruyorum demesidir. Ve aslında Merkel lafı biraz oraya getirmeye çalışıyor. Mümkün mü peki? Almanya silahlanabilir mi? Yeniden ordu kurabilir mi? Eğer bütün çevre şartlarını göz ardı ederse neden olmasın?
Avrupa'nın en güçlü ekonomisi tabii ki bir ordu kurabilir. Ancak böylesi adımlar atması tüm Avrupa siyasetinin dengelerini alt üst etmek anlamına gelir. Silahlanmış bir Almanya öncelikle Fransa'yı, Rusya'yı ve İngiltere'yi rahatsız eder.
Belki de Merkel'in kafasının içindeki budur. Belki de Trump'ın tavrını silahlanma için meşruiyet kaynağı olarak göstermek istiyor olabilir. Zira Almanya AB'yi uzun süredir kendi lehine kullanıyor. Yunanistan krizinden bu yana Almanya adım adım Avrupa Birliği'ni kendine bağımlı bir ekonomik birlik haline getirecek adımlar atıyor. Avrupa Birliği projesi Almanya'nın ekonomik yayılma prrojesine dönüştü desek çok yanlış olmaz. Almanya artık kendini sadece ekonomik değil siyasi ve askeri bir aktör yapacak olan bu adımı atmakta kararlı gibi.
Bunun sonuçları ise malum.
Avrupa'da bir Almanya sorunu doğar.
Alman yayılmacılığı hissi doğar. Bu yayılmacılık tepki çeker. Halbuki Almanya doksanlardan bu yana Avrupa'da yayılmacılık korkusu yaratmamaya özen gösteriyordu. Ama şimdi biraz frenleri boşalmış gibi. Tuhaf bir acelecilik ve uzlaşmaz bir sertlik dikkat çekiyor. Bunun en iyi örneklerinden biri de Türkiye ile olan ilişkilerinde bulunabilir. Türkiye'ye yönelik üstü kapalı bir savaş yürütüyor. Çeşitli yollardan ambargolar uygulamaya gayret ediyor. Fakat görünen o ki, Almanya böylesi yayılmacı ve revizyonist bir tavır benimsedikçe İngiltere ve Türkiye gibi ülkeleri birbirine yakınlaştırmanın yanında Fransa'yı bile kendinden uzaklaştırabilir.
[Takvim, 30 Mayıs 2017].