Koronavirüs tehdidi tüm dünyada giderek tırmanıyor. Vaka ve ölüm sayıları artıyor. İyimser tahminler, yayınlanan ülke vaka sayıları ile her gün biraz daha azalıyor. Kötümserlik gittikçe artıyor.
Virüsün yayılma hızının azalması ile ilgili tarihler yakın dönemden uzun döneme doğru güncelleniyor. Başlarda nisanda düşüşe geçeceği tahminleri ağırlıktaydı. Bu tahminler önce hazirana ertelendi. Şimdi, ağustos ayında bulaşıcılığın gerileyeceği söyleniyor. Hatta 2021 yılı bahar aylarına kadar yayılımın devam edeceği birçok bilim insanı tarafından ifade ediliyor.
Dünyanın süper gücü olan ABD bile virüsle mücadele edemiyor. Dün itibarıyla ABD’de toplam koronavirüs vaka sayısı 189 bin 150, salgında ölenlerin sayısı 3 bin 900’e yükselmişti. Trump kendi ülkesinde “ölümlerin 2 milyonu aşabileceğini duyduğu için sert kararlar almak zorunda kaldığını” söylüyor. Ölü sayısını “100 ila 200 binde tutabilirlerse çok iyi bir iş yapmış olacaklarını” vurgulamaktan geri durmuyor.
Hâlbuki, Ekim 2019’da ABD’nin en önde gelen üniversiteleri, enstitüleri ve düşünce kuruluşlarının ortaklaşa hazırladığı, Küresel Sağlık Güvenliği Endeksi’ne göre “Bir salgına karşı en iyi hazırlıklı ülkeler” listesinde ABD yüz üzerinden 83,5’le birinci sırada gösterilmişti.
İtalya bu süreçte maske üretiminde bile zorlanıyor. Başbakan Conte, 24 Mart’ta televizyona çıkıp İtalyanlara 96 saat içinde moda alanında faaliyet gösteren şirketlerden müteşekkil bir İtalyan konsorsiyumun maske üreteceğini duyurmuştu. Bir hafta geçmesine rağmen üretim sertifikasının bile bürokrasiden gerekli izni alıp düzenlenememesi, İtalyan gazetelerinin en önemli gündem başlıklarından biri.
Bugün için her ülke kendi derdine düşmüş durumda. Küresel bir liderlik yok. Uluslararası kurumlar kendi geleceklerinin ne olacağı ile meşguller. AB şimdiden çatırdıyor. Birlik ülkeleri arasında beklenen dayanışmanın gösterilememesi, Güney Avrupa ülkelerini çileden çıkardı. Şimdi İspanyol ve İtalyanlar, İngilizlerin AB’yi terk etmekle iyi bir iş başardığını düşünüyorlar.
Türkiye şimdilik kriz yönetiminde öne çıkan ülkelerden biri. Sağlık sektöründe altyapı ve ekipman yeterli durumda. İtalyan moda devleri bir haftada maske üretmek için harekete geçemezken, Türkiye’de meslek liseleri, belediyeler ve ordu gibi birçok farklı kurum ilk günden itibaren sağlık ve hijyen ekipmanı üretiyor. Üretilen ekipmanlar yeterli olduğu için farklı ülkelere de yardım gönderiliyor.
Salgın dünya ve ülke ekonomilerini vurdu. Küresel ekonomik devler bile, krizin boyutunu kestiremiyor. Her ülke, siyasi ve toplumsal dinamiklerini de dikkate alarak, krizi mümkün olan en az hasarla nasıl atlatabileceğinin derdinde.
Tüm ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de hükûmet her geçen gün, ekonomi ile ilgili yeni paketler açıklıyor. Ekonomik durumu dezavantajlı kesimlere yönelik doğrudan yardım paketlerini devreye sokuyor.
Ama tüm bunların yanında, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Biz Bize Yeteriz Türkiye’m” üst başlığında devlet-millet kaynaşmasının bir gereği olarak ve sadece gönüllük esasına dayanan bir yardım kampanyası başlattı.
Aslında kampanya ile amaçlanan belli. Bir taraftan gerçekten ihtiyaç sahiplerine yardım etmek isteyen iyi insanlar var. Diğer taraftan bu yardımların gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması güvenilir bir organizasyonu gerektiriyor.
Son yıllarda depremler başta olmak üzere, benzer birçok yardım kampanyası düzenlendi. Her sıkıntılı dönemde hayırsever insanlarımızın ilk düşündüğü konuların başında, ihtiyaç sahiplerine yardım meselesi gelmektedir. Toplumun çoğunluğunun mayasında bu duygu hep var.
Herkes güvendiği kurumlar üzerinden, buna devletin öncülük ettiği kampanyalar da dâhil, yardımlarını bugüne kadar ihtiyaç sahiplerine ulaştırdı. Türk milletinin hayırseverliği bu son kampanyada da bir kez daha görüldü.
Ancak her zaman olduğu gibi, bir kısım çevreler yardım kampanyasının etkisini kırmak için karşıt kampanya başlattılar. Rahatsızlıklarını, içlerindeki kötülükleri “zırnık yok” başlıkları ile sosyal medyadan ifşa ettiler. Maniplatif haberlerle dayanışma duygusunu zedelemek için her yolu denediler.
Bu yardım kampanyasını karalamaya yönelik karşıt kampanya ve üretilen maniplatif içerikler de bir kez daha gösterdi ki, ülke ve insanların geleceği bu çevrelerin hiç umurunda değil. Her dönemde kötülüklerini icra etmekten geri durmuyorlar. Virüs tehdidinin büyüklüğü ile falan pek ilgilenmiyorlar. Dünya da ne olup bittiği umurlarında değil.
Koronovirüse çare bulunsa bile, bu tür vakalara karşı bilim çaresiz. Bunu her gün yaşayarak bir kez daha deneyimliyoruz maalesef.
[Türkiye, 2 Nisan 2020].