SETA > Yorum |
Yurtdışında Türkiye Tartışmaları

Yurtdışında Türkiye Tartışmaları

Türkiye bir hedef saptırma aracı olarak seçilmiş. Kimisi Suriye çıkmazındaki, kimisi Sisi darbesindeki, kimisi Gazze katliamlarındaki ayıplarını örtüp Türkiye'yi hedef tahtasına oturtmak istiyor.

Türkiye birçok meseleye ilişkin pozisyonunu yurtdışında anlatmakta zorlanıyor. Tartışmaların seviyesizliği ve tarafgirliği başları döndürecek cinsten. Türkiye’nin en sağlam pozisyona sahip olduğu konularda bile dışarıda yapılan tezviratın haddi hesabı yok maalesef.

Bunun en büyük sebebi yabancı basında Türkiye tartışmalarının sağlıksız ve dengesiz yürütülmesi. Türkiye’deki müzmin muhalif basının tonunu mumla aratacak cinsten yazılar, yabancı basında oldukça görünür oldu. Türk siyaseti ve dış politikası ile ilgilenen birçok kişiden şöyle anekdotlar işitiyorsunuz: “Hükümeti eleştirmeyen bir yazı yazdım ama yabancı basında kimse basmadı” veya “benden x konusu hakkında yorum isteyen yabancı basın mensubu yorumum eleştiri içermiyor diye yorumumu haberine eklemedi.” Tamam yabancı basının muhalefete daha fazla ses verme arzusunu anlıyorum; fakat gazetecilik etiğini hiçe sayarcasına bir tarafgirlik içerisine girmek de ne oluyor?

GLOBAL MANİPÜLASYON AĞI

Son zamanlarda artan medya tezviratı Türkiye’ye karşı bölgede oluşan statükocu ittifakla doğrudan alakalı. Türkiye’nin değişimi savunan, erdemli her duruşu Türkiye’ye sınır aşırı bir operasyon olarak geri dönüyor. Özellikle dört aktör Türkiye’ye yönelik son zamanlarda artan global manipülasyonda oldukça etkili.

İsrail tahmin edileceği gibi listenin başında. Operasyonun kökenleri İsrail’in 2009’daki Gazze saldırısına kadar uzanıyor. Ardından gerçekleşen Mavi Marmara saldırısı, İsrail’in bağlantılı olduğu medyayı tabiri caizse Türkiye’nin üzerine salmasına sebep oldu. Takip edenler hatırlayacaktır, meşhur “eksen kayması” operasyonu da tam bu bağlamda başlamıştı. Eksen kayması bir tartışma veya bir tespit değildi; bir tehditti. Türkiye’yi Batı dünyasındaki itibarını zedeleme tehdidiyle yola getirme çabasıydı. Türkiye’nin Batı’dan kopup İslamcılaşan ve kendi başına hareket eden bir ülke olduğu teması ilmek ilmek işlendi.

ABD’de yönetime yakın bazı çevreler de listenin önemli aktörlerinden. Medyayı Türkiye’yle çatıştığı konularda Türkiye’yi terbiye etme aracı olarak oldukça etkili kullandı bu çevreler. Eksen kayması tartışmalarının tarafı olduğu gibi İsrail-Türkiye ilişkilerine ilişkin konularda ve en son Gezi olaylarında da tarafını net bir şekilde ortaya koydu. Bu kısmı anlaşılırdı fakat Suriye konusunda da birçok medya operasyonuna imza atmaları, Suriye meselesinde şimdiye kadar sadece kağıt üstünde aynı kampta olduğumuzu gösterir cinstendi. Mısır’daki darbeyle aramızın gerginleştiği Suudi-Birleşik Arap Emirlikleri hattı da özellikle Arap dünyasında Türkiye tartışmalarının keskinleşmesine ve mecrasından çıkmasına sebep oldu. Türkiye’nin sadece İhvan’la birlikte anılması da “eksen kayması” gibi bir tespit değildi. İhvan’a karşı yürütülen bölgesel hatta küresel operasyon paketine Türkiye’yi de sokmaya çalıştılar. Muhammed Dahlan gibi darbe heveslilerini Türkiye’ye de musallat ettiler. BM Güvenlik Konseyi üyeliği için yapılan oylamada aynı hattın Türkiye karşıtı hamlesi de mezkur operasyonun son halkası oldu.

YAVUZ HIRSIZ TAVRI

Listenin yıldızlarından birisi olan İran’ı unutmayalım. Tabii ki Suriye’deki çatışmalar bir dönüm noktası oldu. Suriye’de Esed rejimine verdikleri kanlı destek yetmezmiş gibi üç küsur senedir Türkiye’ye ilişkin tezviratta da sınır tanımadılar. Manipülatif haberden çok yalan haber yaydılar. Şii dünyasını Türkiye’ye karşı kışkırtmaya çalıştılar. Suriye’de akan kandaki sorumluluklarını Türkiye’ye yansıtma gayreti içerisine girdiler. Tam bir yavuz hırsız tavrı sergilediler. Türkiye içindeki müttefikleriyle yalanlar üzerine algı operasyonları çekip durdular.

Bu kilit dört aktörün çabalarını bir araya getirdiğimizde dışarıda yapılan Türkiye’ye ilişkin tartışmalardaki menfi dengesizlik daha da anlaşılır duruma geliyor. Belli ki Türkiye bir hedef saptırma aracı olarak seçilmiş. Kimisi Suriye çıkmazındaki, kimisi Sisi darbesindeki, kimisi Gazze katliamlarındaki ayıplarını örtüp Türkiye’yi hedef tahtasına oturtmak istiyor.

Her şeye rağmen Türkiye’nin kendini anlatmaktan vazgeçmemesi, yeni bir yaklaşım tarzıyla ve daha profesyonel bir şekilde arada kalmış veya samimi bir şekilde Türkiye’yi anlamaya çalışan çevrelere ulaşması gerekiyor. Yılmak yok, anlatmaya devam...

[Akşam, 17 Kasım 2014]