SETA > Yorum |
Erdoğan'ın Siyasal Mirası

Erdoğan'ın Siyasal Mirası

Erdoğan iktidarı boyunca Türkiye'nin sosyo-politik gerçekliği değişmiş ve siyasal merkez yenilenmiştir. Devlet ve toplum arasındaki mekanik düzlem ve toplumu devlet anlayışının karşısında ikincil konuma yerleştiren, toplumu disipline eden baskıcı anlayış dönüşmüştür.

AK Parti’nin 2002’den beri iktidarda olduÄŸu yıllar üzerine yapılan analizlerin büyük çoÄŸunluÄŸu siyasi, ekonomik ve toplumsal alanda bir deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸümü merkeze koyar. Bu baÄŸlamda, ErdoÄŸan dönemini eleÅŸtiren metinlerin içeriÄŸine bakıldığında da genelde bu deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸüm sürecinde yaÅŸanan, çoÄŸu zaman siyasetin doÄŸasının ve siyasal konjonktürün dayattığı sorunlar tartışılır. Bu tartışmalar, daha çok kısa dönemli siyasal krizlere odaklandığı için, bütünlüklü olarak son 12 yıllık süre içinde yaÅŸanan siyasal dönüÅŸüm gözardı edilir. Bu anlamda, AK Parti dönemi deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸüm süreci, “ErdoÄŸan siyaseti” üzerinden Türkiye siyasetinin normalleÅŸtiÄŸi ve ihya ve inÅŸa temelinde bir restorasyon sürecine iÅŸaret eder. Bu yazıda, 12. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın 12 yıllık baÅŸbakanlığı döneminde ortaya koyduÄŸu siyasal mirasının çerçevesi çizilecektir. Bu siyasal mirasın muhasebesi, Türkiye’nin kalkınmasına ve geliÅŸmesine yönelik somut icraatlar olduÄŸu kadar aynı zamanda siyasal kültürün ve siyaset kurumunun deÄŸer merkezli dönüÅŸümüne de atıfta bulunarak ortaya konulacaktır.

ErdoÄŸan, iktidara geldiÄŸi zaman ilk olarak, siyasal ve ekonomik krizle boÄŸuÅŸan bir ülkeyi devraldığı için öncelikli olarak “yönetilebilir bir Türkiye”yi hedefledi. AK Parti iktidara geldiÄŸi dönemde, 1990’ların güvenlikçi siyasetinin ve vesayetçi paranoyasının oluÅŸturmuÅŸ olduÄŸu siyasi istikrarsızlık, birbiriyle siyaseten uyumsuz koalisyonların ve kısa ömürlü hükümetlerin yönetilemezlik siyasetinin temelinde ortaya çıkan ekonomik istikrarsızlık ve borç batağı, uzun dönemli siyasal ve ekonomik istikrarsızlığın neticesinde toplumsal ümitsizliÄŸin ortaya çıkardığı bireysel özgüven krizi, terör sorununun giderek derinleÅŸmesiyle güvenlikçi siyasetin ürettiÄŸi toplumsal ayrışmalar ve kimlik krizleri ülkeyi bir kaosun içerisine sürüklemiÅŸti. Bu baÄŸlamda ErdoÄŸan, ilk olarak toplumun ekonomik beklentilerine cevap verebilecek bir ekonomik hedefle ve taviz verilmeyen bir mali politika ile iÅŸe baÅŸladı. Dolayısıyla finans piyasasını kontrol ederek reel sektörü ve üretimi destekleyerek ve en önemlisi de istikrar vaat ederek enflasyonu düÅŸürdü. Güçlü bir ekonomi ile ülkenin her alanda sıçrama yapabileceÄŸine inandı.

Ä°kinci olarak, siyasi alanı ÅŸekillendiren, toplumsal alanı denetim altında tutan tüm vesayetçi yapılarla mücadele ederek siyaset kurumunu güçlendirmeye çalıştı. Bu mücadelenin sonucunda toplumsal ve siyasal restorasyon sürecini baÅŸlatarak “yeni Türkiye”yi inÅŸa etme mücadelesini baÅŸarıya ulaÅŸtırdı. AK Parti, içerideki normalleÅŸmeyi ve siyasal sistemi dönüÅŸtürme siyasetini özellikle iktidara geldiÄŸi dönemde AB’ye uyum politikaları üzerinden hızlandırmaya çalıştı. Hem içeride hem uluslararası sistemde uzlaÅŸma siyasetini önceleyerek toplumsal ve kurumsal mutabakatın saÄŸlanması için yoÄŸun çaba sarf etti.

ErdoÄŸan’ın siyasal mirasında altı çizilmesi gereken üçüncü önemli bir husus, Türkiye modernleÅŸme tarihinde devlet ve rejim güvenliÄŸi söylemi üzerinden bir yönetim mantalitesi olarak kullanılan ve normal siyasi süreçleri kısıtlayan, sosyo-politik muhalefetin üzerinde de baskı unsuruna dönüÅŸebilen; “iç düÅŸman üretme” üzerine inÅŸa edilen güvenlikleÅŸtirme siyasetini askıya alarak, siyasetin normalleÅŸtirilmesinde üstlendiÄŸi tarihi roldür. Bu baÄŸlamda devletin ötekileÅŸtirdiÄŸi ve çoÄŸu kez güvenlik çerçevesinden baktığı, Ä°slami hareketlerin, Kürtlerin, Alevilerin, Gayri Müslim azınlıkların ve diÄŸer grupların hak ve taleplerini demokratik siyasetin içerisinde tartışılmasını saÄŸlayarak bu meselelerde yüzyıllık biriken sorunların çözümüne yönelik önemli adımlar attı.

DEĞİŞİM SİYASETİ

ErdoÄŸan iktidarında üzerinde durulması gereken dördüncü nokta, Türkiye’nin sosyo-politik gerçekliÄŸinin deÄŸiÅŸmesi ve siyasal merkezin yenilenmesidir. Devlet ve toplum arasındaki mekanik düzlemi ve toplumu devlet anlayışının karşısında ikincil konuma yerleÅŸtiren, toplumu disipline eden baskıcı anlayış dönüÅŸmüÅŸtür. Bu baÄŸlamda bürokratik mekanizmalar ve onlara eklemlenen imtiyazlı sınıfın ayrıcalıklarını ifÅŸa ederek, müesses nizamın dinamiklerinin sorgulanması saÄŸlamıştır. Böylece toplum merkezli bir siyasal kültürün oluÅŸması için yeni bir siyaset tarzı oluÅŸturuldu. Bu yeni siyasal kültürün kodlarına karşı ortaya çıkan meydan okumalara ve üretilen siyasal krizlere karşı proaktif ve kararlı bir “temsil siyaseti” izlenerek siyasal sistem normalleÅŸtirildi. Siyasetin yeniden yapılandırılması paradigmatik bir deÄŸiÅŸim siyaseti üzerinden yürütülerek, siyasetin rotası toplum merkezli bir siyaset sosyolojisine dayandırıldı. Böylece tarihsel bir misyonla, sistemin sürekli maÄŸdur ettiÄŸi toplumsal kesimlerin özgüveni yeniden kazandırıldı.

ErdoÄŸan, Türkiye’nin eski yapılarını ve mantalitesini dönüÅŸtürürken Türkiye’nin demokratikleÅŸme eÅŸiÄŸinin önündeki yasal engelleri kaldırdı. Bu baÄŸlamda, olaÄŸanüstü halin sonlandırılması, devlet güvenlik ve özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, siyasal partilerin kapatılmasının zorlaÅŸtırılması, Kürt ve azınlık haklarına dönük iyileÅŸtirmeler, iÅŸkenceye sıfır tolerans, asker sivil iliÅŸkilerinin demokratikleÅŸtirilmesi, üniversitelerde ve kamu kurumlarında kılık kıyafet serbestliÄŸi, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel baÅŸvuru hakkının getirilmesi gibi daha birçok alanda demokratikleÅŸme adımları gerçekleÅŸtirildi.

ErdoÄŸan’ın kararlılık sergilediÄŸi ve kendi siyasi hayatı açısından en çok risk barındıran alanlardan birisi olan Kürt meselesine dair çözüm arayışı onun siyasal mirasında merkezi bir yere sahiptir. Bu çözüm arayışı, olaÄŸanüstü halin (OHAL) kaldırılması süreciyle baÅŸlatılmış, anadilde eÄŸitimin yapılabilmesine kadar geniÅŸlemiÅŸ ve en son PKK sorunun nihai çözümü için yasal çerçevenin oluÅŸturulmasıyla önemli bir sonuca ulaÅŸmıştır. Ayrıca eski ulus devlet mantalitesi üzerine inÅŸa edilen toplum tasavvurunun sonucu olarak, devlet-millet arasındaki hiyerarÅŸik düzen temelinde ötekileÅŸtirilmiÅŸ her türlü etnik, dini ve kültürel kimlikler üzerindeki baskıların giderilmesi için ErdoÄŸan’ın ayrı bir kararlılık gösterdiÄŸini vurgulamak gerekir. Özellikle Türkiye’de yaÅŸayan gayrimüslim azınlık haklarının iadesi ve iyileÅŸtirilmesine yönelik yasal çerçevenin oluÅŸturulmasını da bu çerçevede zikretmek gerekir.

ErdoÄŸan, kendisinin de birçok kez en önemli icraatlarından biri olarak altını çizdiÄŸi üzere, Türkiye’de dini özgürlüklerin kamusal alanda karşılaÅŸtığı engelleri kaldırmıştır. Bu alandaki en önemli sorunlardan birisi üniversitelere giden öÄŸrenciler baÅŸta olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluÅŸlarında baÅŸörtüsünün yasaklanmasıydı. BaÅŸörtülü kadınlar her hangi bir devlet kuruluÅŸunda görev alamıyor; öÄŸretmenlik dahi yapamıyorlardı. ErdoÄŸan bu anlamda, uzun dönemli bir siyaset izleyerek kurumsal ve toplumsal mutabakatı saÄŸlayarak, baÅŸörtüsünü sadece üniversitelerde yasak olmaktan çıkarmakla kalmadı, baÅŸörtülü kadınların kamu kuruluÅŸlarında da çalışabilmelerinin önünün açılması için de özel bir gayret sarf etti. Yine imam hatiplerin de içinde bulunduÄŸu meslek liselerine giden öÄŸrencilerin üniversite giriÅŸ sınavlarında maÄŸdur olduÄŸu kat sayı engelinin kaldırılması da bu minvalde deÄŸerlendirilmelidir.

ErdoÄŸan’ın baÅŸbakanlığı döneminde iç siyasal alandaki restorasyonda, göz ardı edilmemesi gereken husus, siyaset kurumunun güçlenmesi ve siyasetin itibar kazanmasıdır. Bu konuda vurgulanması gereken nokta, ErdoÄŸan’ın siyaset kurumuna ve aktörlerine karşı anti demokratik bir siyaset üzerinden gerçekleÅŸtirilmeye çalışılan krizlerle mücadele etme becerisidir. Bu krizlerin en önemlilerinden biri, 11. cumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinde cumhurbaÅŸkanı adayı olarak gösterilen Abdullah Gül’ün seçilmesine yönelik ortaya çıkarılan suni engellerdi. Bu kriz sürecinde ErdoÄŸan sadece muhalefet partileri ile mücadele etmekle kalmadı, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay baÅŸta olmak üzere birçok kurumla da mücadele ederek bu krizi yönetti. Cumhuriyet mitingleri ile toplumsal alanda oluÅŸturulan mobilizasyonlarla desteklenen, askerin bir darbe giriÅŸimi olarak dizayn ettiÄŸi 27 Nisan e-muhtırası karşısında direnç göstererek ve geri adım atmayarak kararlı bir tutum sergiledi. Yine 2013 yazında Taksim Gezi Parkı üzerinden kendisine ve partisine karşı yürütülen eylemlere karşı “Milli Ä°radeye Saygı” mitingleri düzenleyerek bu krizi kendi lehine çevirmeyi ustaca baÅŸardı. Bu krizlerden edindiÄŸi tecrübe ErdoÄŸan’ın “17 Aralık süreci” olarak adlandırılan “yargı darbesi”yle mücadelesinden de baÅŸarı ile çıkmasını saÄŸladı. Bu krizlerle mücadele ederken, millet iradesini sürekli gündemde tutarak siyaseti ve toplumu kendi etrafında konsolide eden bir siyaset biçimi geliÅŸtirdi.

UZAK HEDEFLÄ° STRATEJÄ°LER

ErdoÄŸan’ın siyasal mirasında üzerinde durulması gereken diÄŸer önemli husus, seçimleri kazanma üzerine geliÅŸtirdiÄŸi siyaset yapma biçimidir. ErdoÄŸan, AK Parti’nin gündemini Türkiye gündemi haline getirerek siyasal beklentileri iyi bir ÅŸekilde yönetme üzerine odaklanan siyasal bir strateji geliÅŸtirdi. Bu anlamda muhalefeti de kendi söylem alanına çekerek siyasal alanda seçim tartışmalarını kendi projelerinin anlatılmasına yoÄŸunlaÅŸtırdı. Ayrıca her seçimde kendi siyasetini ve kadrolarını yenileme fırsatını elde ederek böylece siyasetin kurumsallaÅŸmasına yönelik bir siyaset kültürünün oluÅŸmasına katkı saÄŸladı. Yine her seçimde oylarını artırarak seçimleri kazanması, uygulamış olduÄŸu siyasetin pekiÅŸmesine ve meÅŸruiyetinin her seçim döneminde yenilenmesine vesile oldu.

ErdoÄŸan’nın siyasal mirasında göz ardı edilmemesi gereken son önemli nokta, uluslararası siyasette oluÅŸturduÄŸu “ErdoÄŸan etkisi”dir. ErdoÄŸan, tasavvur ettiÄŸi dış politika yaklaşımı ile birlikte Türkiye’yi farklı bir konumda dünyaya tanıtarak yeni bir Türkiye imajını uluslararası siyasete sundu. Öncelikle Türkiye dış politikasında varlığını devam ettiren SoÄŸuk SavaÅŸ döneminin çatışmacı ve güvenlikçi bakış açısının terk edilmesinde yeni bir dış politika dili geliÅŸtirdi. Ülkenin dört bir yanının düÅŸmanlarla çevrili olduÄŸuna yönelik tarih ve coÄŸrafya algısı sorunsallaÅŸtırılarak komÅŸu ülkelerle ekonomik ve diplomatik alanda iÅŸbirliÄŸine dayanan bir çerçevenin oluÅŸturulması, ErdoÄŸan dönemi dış politikasının önemli bir çerçevesini oluÅŸturdu. Batı ile iliÅŸkilerde özgüveni yüksek anlayışla AB üyeliÄŸinin gerçekleÅŸmesi için çaba sarf etti.OrtadoÄŸu ve Ä°slam coÄŸrafyasına bir kalkınma biçimi olarak AK Parti metodunu ve modelini sundu. AK Parti’nin Ä°slam dünyasına sunduÄŸu baÅŸarı modeli, söz konusu coÄŸrafyada demokrasi arayışını hızlandırdı.

Öncelikle ErdoÄŸan AK Parti iktidarı ile birlikte Türkiye’nin “düÅŸük profilli” konumunu tam tersine çevirerek “itibarlı” bir deÄŸiÅŸim sürecine sokarak ülkesinin küresel sisteme intibakını saÄŸladı. Türkiye’nin önceki pasif, izleyici rolü ve etkisiz dış politikası proaktif, gündem belirleyici ve kendi bölgesindeki sorunlara daha duyarlı bir dış politika oluÅŸturdu. Böylece DışiÅŸleri Bakanı Ahmet DavutoÄŸlu’nun çerçevesini çizdiÄŸi “vicdani diplomasinin” sürdürülmesinde, hem küresel düzeyde hem de iç politik alanda birçok eleÅŸtirinin hedefi olmasına raÄŸmen, kararlı tutumundan geri adım atmadı. Böylece uluslararası sistemin reformuna yönelik çaÄŸrıları her platformda dile getirerek, sistem içinde temsil kabiliyeti görece daha düÅŸük olan aktörlerin seslerini daha yukarı taşıması için çaba sarf etti.

Sonuç olarak, ErdoÄŸan iç siyasal alanda gerçekleÅŸtirdiÄŸi ihya ve inÅŸa siyaseti ve uluslararası siyasette “ErdoÄŸan etkisi” olarak çerçevelendirilebilecek reel politik siyasetin ötesindeki “ahlaki temelli” siyaset savunusu, ErdoÄŸan’ın siyasal mirasında “ErdoÄŸan siyaseti” olarak adlandırılabilecek bir siyaset paradigmasını oluÅŸturmuÅŸtur. Böylece, ErdoÄŸan bir parti genel baÅŸkanı, baÅŸbakan, cumhurbaÅŸkanı sıfatından farklı olarak daha geniÅŸ bir alanda siyasi bir hareketin lideri olarak kabul görmüÅŸtür.

[Star Açık GörüÅŸ, 30 AÄŸustos 2014]