SETA > Yorum |
Başkanlık Sisteminde Ekonomi

Başkanlık Sisteminde Ekonomi

Başkanlık sistemiyle birlikte güçlenecek siyasi ve ekonomik istikrar, güçlü ve kararlı bir lider önderliğindeki yönetimle birleşince, ülkenin ekonomik alandaki gelişiminin hızlanacağı bilinen bir gerçek.

Demirel ve Özal zamanında sıklıkla dile getirilen başkanlık sistemi, Türkiye’nin yabancı olmadığı bir tartışma konusu. 10 Ağustos tarihinde ilk kez halkın doğrudan katıldığı Cumhurbaşkanlığı seçimi, Türkiye’nin başkanlık sistemini tartışması gerekliliğini gösterdi. 7 Haziran’daki genel seçimler ise, aslında başkanlık sistemine geçişin bir başlangıcı olacaktır.

Başkanlık sistemiyle birlikte güçlenecek siyasi ve ekonomik istikrar, güçlü ve kararlı bir lider önderliğindeki yönetimle birleşince, ülkenin ekonomik alandaki gelişiminin hızlanacağı bilinen bir gerçek.

Bu durumun en güzel örneğini Türkiye 2002’den sonra kendi tecrübesiyle ortaya koydu. Bu tarihten sonra başlayan Türkiye’nin her alandaki değişiminin birçok iç ve dış müdahaleye rağmen devam etmesi, AK Parti ile sağlanan siyasi istikrarla gerçekleşti.

3 genel seçimden de oylarını artırarak çıkan AK Parti’nin ekonomideki tek elden yönetimi, Türkiye ekonomisinin 12 yılda gerçekleştirdiği başarının başlıca gerekçesidir. Özellikle ekonominin hedef alındığı istikrarsızlık oluşturma çabaları, siyasi istikrar sayesinde bertaraf edilebilmişti.

Ancak geldiğimiz nokta, Türkiye’nin 2023’de ulaşmak istediği ekonomik ve siyasi vizyon için yeterli değildir. Ekonomide yeni bir hikâye için yeni bir sistem kurulması elzemdir.

BAŞKANLIK, EKONOMİDE KARAR MEKANİZMASINI ETKİNLEŞTİRECEK

Siyasi ve sosyal uygulamalarda olduğu gibi, ekonomi alanında da yapılmak istenenler birçok kez ertelenmek zorunda kalmıştır. Bu durumun temel sebebi, yürütmenin güçsüzlüğünden kaynaklanmaktadır. 1990’lı yıllarda zirve yapan ekonomik vesayet odaklarının, 2000’li yıllarda Türkiye’nin önünü açacak gelişmelerin engellenmesi için de ciddi bir çaba gösterdiği sır değildir.

Hatırlanacağı üzere, Türkiye ekonomisinin çok iyi bir durumda olduğu, faizlerin tarihi dip noktalarını gördüğü ve IMF’ye borcun bitirilmesinin hemen akabinde Gezi olayları başladı. Yüzyılın projesi olarak kabul edilen TANAP için Azerbaycan’da Bakan Yıldız’ın görüşmeler yaptığı gün Türkiye, 17 Aralık darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı.

Aynı şekilde, 17 Aralık’ta ülke için önemli projeleri yürüten iş çevrelerine yönelik girişimin amacı da bu yatırımları durdurmaktı. Diğer yandan, 3. Köprü, 3. Havalimanı başta olmak üzere Türkiye’nin ekonomik prestijini yükseltecek projelerde, sürekli yargının durdurma kararlarıyla bu projelerin önü kesilmeye çalışıldı.

Yeni Türkiye’ye giden her adımı çeşitli vesayet odaklarıyla engellemeye çalışanlar, gücünü yürütmenin yargı ve yasama karşısındaki güçsüzlüğünden almaktadır. Önce siyasi alanda başlayarak, sonra ekonomiyi etkileme ve baskı altına alma girişimleri, parlamenter sistemin açmazlarından kaynaklanmaktadır.

Ancak, Türkiye’nin özellikle ekonomide yeni bir dönüşümün kapısında olduğu bu dönemde, Yeni Türkiye’nin parlamenter sistemin sebep olduğu uygulamaların gecikmesi ve zorlaşması gibi bir durumla kaybedeceği zamanı ve enerjisi yoktur.

EKONOMİNİN ÇIKMAZ SOKAKLARI İÇİN ÇÖZÜM: YENİ ANAYASA

7 Haziran genel seçimleri, başkanlık sistemi olmak üzere birçok değişimin kapısını açacak bir eşik olarak kabul edilebilir. Seçim sonucunda, Yeni Türkiye’nin siyasi ve ekonomik alanda yapacaklarının garantisi olacak yeni bir anayasa, Türkiye’nin yolundaki tüm taşları temizleyecektir.

Bu noktadan sonra, belirli grupların ekonomiye çıkarları doğrultusunda yön verebildikleri, istedikleri gibi manipüle ettikleri bir sistem yerine, halkın doğrudan katılım sağladığı ve hesap sorabildiği bir sistem kurulması zorunluluktur. Çünkü, ekonomideki yapısal dönüşümün uygulanması sırasında birçok kez kesintiye uğratılması, projelerin ve yatırımların durdurulması Türkiye’nin yaşadığı tecrübeyle ispatlanmıştır.

12 yıldır güçlenerek yoluna devam eden siyasi istikrar sayesinde bu girişimler istedikleri sonuca ulaşmamıştır, ancak Türkiye güçlü bir yürütmenin olmamasından dolayı zaman kaybetmiştir.

2023 hedeflerine ulaşmak isteyen Yeni Türkiye’de başkanlık sistemiyle birlikte böyle bir kayıp yaşanmayacaktır. Bu nedenle, genel seçim sonrasında yürütmenin güçlendiği, halkın siyasi ve ekonomik yönetime doğrudan katıldığı, hesap verilebilirliğin arttığı bir sistem olan başkanlık sistemi Türkiye ekonomisi için de çözüm olarak görülmektedir.

Böylelikle, hem ekonomideki yapısal problemlerini etkin ve hızlı çözebilecek hem de Yeni Ekonomi içi gereken hamlelerini kolaylıkla uygulayabilecektir.

[Yeni Şafak, 30 mart 2015]