Muhalefet ekonomi daha kötüye giderse AK Parti’nin seçimi kaybedeceği beklentisine göre hareket ediyor. Seçimlere kadar döviz kurunun düşmesini değil yükselmesini mümkün kılacak bir siyasi atmosfer için çalışıyor. Siyasi söylemini buna göre kuruyor.
Türkiye’de özellikle son bir kaç seçimdir “ekonomik oy verme teorisi” üzerinden bu alanda birçok aşırı genellemeler yapıldı. İktidarları yönetimden düşüren başat unsurun ekonomik sorunlar olduğu, geçmiş seçimler üzerinden örnekler de verilerek, gerekçelendirilmeye çalışıldı.
Bu aşırı genellemeler yapılırken, “rasyonel seçmen davranışı teorisi”nin çoğu özelliği genelde göz ardı edildi.
Seçmenin oy verme motivasyonunun önemli belirleyicilerden birinin, mevcut durumda ve gelecekte, kendi ekonomik durumuna dair beklentilerin olduğu bir gerçek. Ama bu gerçeklik, bu şekliyle yeterince açıklayıcı değil.
Kısaca şöyle özetleyelim:
Dar gelirli gruplar özellikle mutfak ekonomisinde yaşanan olumlu ya da olumsuz değişimi önceliğine alarak siyasete yaklaşırlar.
Orta gelir düzeyine sahip seçmenler mevcut ekonomik kazanımlarının daha kötüye gitmesini engelleyebilecek ve kurulu ekonomik düzeninin daha iyiye gitmesini sağlayacak bir iktidar beklentisi içindedirler.
Bir işte çalışan işçiler, ekonominin kötüye gitmesi durumunda işlerini kaybetme korkusu yaşarlar.
Genç işsizler ise, iş bulabilmek için bir an önce ekonominin mevcut hâlinden daha iyiye gitmesini beklerler.
Altını bir kez daha çizelim. Seçmenlerin büyük çoğunluğu için oy verme tercihinde bu yaklaşımlar en üst belirleyen olabilir.
Ama seçmenin bu sorulara bulduğu cevaplar ise oy verme tercihini şekillendirirken çok daha önemli.
Ekonomik oy verme teorisini merkeze koyarak seçmen davranışını inceleyenler, seçmenin, ekonominin kötü gidişinden ilk olarak ve doğrudan hükûmeti cezalandıracağını belirtirler. Buradan da genelde mevcut iktidarın kaybedeceği sonucuna varırlar.
Ama mesele bu kadar basit değil. Seçmenlerin büyük çoğunluğu oy verirken aynı zamanda rasyonel bir tercihte bulunur.
Örneğin diğer değişkenleri bir tarafa bırakıp sadece ekonomi ile ilgili unsurlar açısından meseleye bakarsak, seçmen iktidarı cezalandırmayı düşünürken muhalefetin ekonomi programına ve vaatlerine de bakar. İktidarı cezalandıracaksa yerine daha iyi bir alternatifinin gelmesini ister.
Örneğin 7 Haziran seçimlerinde seçmen, AK Parti’yi iktidardan düşürmeyi değil uyarmayı düşünmüştü. 1 Kasım seçimlerine kadar geçen sürede daha iyi alternatifin çıkmayacağını gördüğü için “uyarı oyları” tekrar AK Parti’ye döndü.
Seçmen, mevcut iktidar partisi uzun dönemdir iktidarda ise onun geçmiş ekonomik performansı ile muhalefetin ekonomiye dair gelecek perspektifini bir mukayese eder.
Bu açılardan, 24 Haziran seçimlerine bakalım.
AK Parti 16 yıldır iktidarda. Genç seçmenler hariç toplum, her anlamda bu 15 yıllık dönemde AK Parti iktidarının ekonomi ile ilgili politikalarının başarısını ya da eksikliklerini yaşayarak tecrübe etti. Ekonomik krizlerle yüzleşebilme kapasitesini ve becerisini yakından gördü. Dolayısıyla bu seçimde de AK Parti’nin ekonomi programına ve vaatlerine bu açıdan bakacak.
Seçmen aynı zamanda önümüzdeki seçim için muhalefetin ekonomi yönetimi ile ilgili kapasitesine ve vaatlerine bakacak.
Muhalefet partileri özellikle son bir kaç seçimdir elde olanı dağıtma üzerine bir vaat politikası yürütüyor. Bu seçimlerde de, benzer şekilde şu ana kadar ekonomi ile ilgili söylediği her şey var olanı dağıtma üzerine. Yerine neyi nasıl koyacağına dair somut bir program ortaya koyamıyor.
AK Parti iktidarı muhalefetin ekonomi ile ilgili bu popülist söylemlerini devreye sokacağını bildiği için ilk kez seçim ekonomisi uyguluyor. Özellikle döviz kurundaki yükselişten kaynaklanan sorunların ekonomideki etkisini azaltmak için ekonomik teşvikler, borçların yeniden yapılandırılması ve emekliye ikramiye gibi bir çok alanda yeni paketler açıkladı. Dolayısıyla muhalefetin ekonomi ile ilgili vaat siyaseti merkezli yoğunlaşacağı alanı baştan daralttı.
Sonuç olarak başlıktaki sorunun cevabını şu şekilde verebiliriz:
Seçmen, iktidarı ekonomi politikasından dolayı cezalandıracaksa, oy vereceği muhalefetin iktidara gelmesi durumunda çok daha başarılı bir ekonomi programına sahip olmasını bekler.
Oy verme tercihinde ekonomi önemli bir belirleyen olduğuna göre bu konuda belirsizliği içerecek bir sonuç için yüksek risk almak istemez.
[Türkiye, 17 Mayıs 2018].