12 Haziran seçimlerinin üzerinden bir ay geçmesine raÄŸmen tartışmalar halen devam ediyor. CHP ve BDP’nin yemin etmeyerek meclisi boykot etmeleri sıcak gündemin etkisiyle pek farkında olunmasa da önümüzdeki dönem de uzun süre konuÅŸulacak tarihi bir geliÅŸme oldu. BDP’lilerin CHP’den farklı olarak hem yemin etmeyip, hem de parti grubunu Diyarbakır’da toplamaları gözlerin birkez daha Kürt siyasetine çevrilmesine yol açtı. BDP’nin bundan sonra nasıl bir yol izleyeceÄŸive ne tür bir karar vereceÄŸi kamuoyunun en fazla merak ettiÄŸi soruların başında geliyor. YaÅŸanan krizin derinleÅŸmesi yeni anayasa yapılması ve Kürt sorunun çözümü gibi olumlu bir sürecin kapısını aralayabileceÄŸi gibi sistemi tümden iflasettiren bir sonuç da doÄŸurabilir.
Kürt meselesinde çözüm iradesinin böylesine güçlendiÄŸi bir dönemde yaÅŸananlar, çözümden çok çözümsüzlüÄŸe hizmet ederken bir yandan Ankara’nın ikirciklitutumu, diÄŸer yandan BDP’nin ‘dar ve indirgemeci siyaset’yaklaşımı sorunu derinleÅŸtiriyor. Kürt siyaseti, en büyük çıkışını 36 milletvekili çıkararak 12 Haziran seçimlerinde yaptı ve ‘yeni’ bir geleceÄŸe doÄŸru yola çıktı.
Yeni yolun kaderini hiç kuÅŸkusuz Ankara’nın atacağı adımlar, ülke ve dünya konjonktüründe yaÅŸanacak deÄŸiÅŸiklikler belirleyecek. Özellikle uluslar arası geliÅŸmelerin altını çizmek gerekiyor. Arap baharıyla baÅŸlayan deÄŸiÅŸimin OrtadoÄŸu’da nasıl bir düzen kuracağına henüz karar verilmemiÅŸken, istikbaldeki geliÅŸmelerin Kürt meselesini doÄŸrudan etkileyeceÄŸini ifade etmemiz lazım.
BDP’liler mesajlarını Diyarbakır’dan verirken, CHP’nin de yemin boykotuna gitmesi BDP’nin mesajlarının gölgelenmesine yol açtı. CHP’nin BDP’den gündem çalması, Diyarbakır’dan yükselen sesin geri plana düÅŸmesine neden oldu. Görünen o ki bundan memnun olmayan BDP’liler, dikkati bu konuya çekmek için mesajlarının sertlik dozajını artıracaklar. Ankara’nın yaÅŸananları görmezden gelen tavrı Diyarbakır’daki tansiyonu daha da yükseltirken, aynı zamanda BDP’nin hırçınlaÅŸmasına ve kendi ajandasına kapanmasına sebep oluyor.
BDP, RP’nin yolundan gidebilir mi?
BDP’nin, RP pratiÄŸinde olduÄŸu gibi bir kitle partisine dönüÅŸüp dönüÅŸemeyeceÄŸi ve önümüzdeki seçimde yüzde 10 barajını aşıp aÅŸmayacağı son dönemde yoÄŸun biçimde tartışılıyor. BDP’nin, RP benzeri bir büyüme stratejisi izlemesi farklı bir siyasal geleneÄŸe ve toplumsal tabana yaslanması nedeniyle zor görünüyor. BDP’nin farklı toplum kesimlerine açılmasının sanıldığından zor olduÄŸunu ve ‘usta’ iÅŸi bir siyasal mühendislik gerektirdiÄŸini belirtmemiz lazım. Ancak 2.5 milyon oy almış bir partinin de ‘sekter’ bir anlayışla, ‘<strong >dernek’gibi yönetilmesi de mümkün deÄŸil. BDP ya HEP’in kuruluÅŸundan bu yana gündeminde olan sola açılma stratejisini hayata geçirip yeni bir kitle partisi olacak ya da birkaç seçim sonrasında bu tabanını da kaybedecek ve daha da küçülecek. BDP’nin ‘TÄ°P-SHP’ ruhuna yönelmesi hem HEP geleneÄŸinin geleceÄŸi, hem Kürt sorununun çözümü, hem de Türkiye’nin kaderi bakımından hayati önem taşıyor.
HEP geleneÄŸi, 20 yılda 5 partisi kapatılan ve çok sayıda yöneticisi cezaevinde tutulan bir siyasi hareket. Ankara’nın irrasyonel yaklaşımı, Kürt siyasi hareketinin kurumsallaÅŸmasına ve sahici bir parti olmasına izin vermezken, partinin içinde farklı kanatların oluÅŸmasına da müsaade etmedi. RP tecrübesindeki ‘MSP-ANAP’ terkibi, Ä°slamcı hareketin paradigma deÄŸiÅŸtirmesine yol açarken aynı zamanda Türkiye toplumunu da geri dönülmeyecek bir yola sokmuÅŸtu. Ancak yukarıda ifade ettiÄŸimiz gibi BDP’nin ‘etnik kökeni’ öne çıkaran vurgusu ve farklı bir toplumsal tarihe yaslanıyor olması onun böylesi bir ‘açılım’ yapmasına izin vermiyor.
BDP’nin meclise gelip gelmeyeceÄŸi çok aktörlü bir yapının nihai kararı sonunda netleÅŸecek. Bu denklemde milletvekilleri bireysel olarak mecliste olmayı arzularken, partinin mevcut kararında ısrarcı olacağı görülüyor. BDP’ye oy veren taban ise ikiye bölünmüÅŸ durumda. Büyük çoÄŸunluk mevcut koÅŸullar devam ettiÄŸi müddetçe Ankara’ya gidilmemesini ve Diyarbakır merkezli yeni bir ajanda oluÅŸturulmasını istiyor. Azınlıkta kalan küçük grup ise BDP’nin Ankara’ya gidip oradan mücadelesini sürdürmesini arzuluyor. Kandil ise olaya doÄŸrudan müdahil olmayıp, kararı Öcalan’a bırakmış durumda.
BDP, Neye karar verecek?
Bu karmaşık denklemi çözecek ve yeni bir açılım saÄŸlayacak ikiaktör var. Birisi BaÅŸbakan ErdoÄŸan, diÄŸeri ise Abdullah Öcalan. BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ın, BDP’ye elini uzatıp yeni bir baÅŸlangıç yapması ve söylediklerinden geri adım atması oldukça zor. Her ne kadar ErdoÄŸan pragmatik bir lider olsa da BDP meselesinde kısa vade de yeni hamle yapmasını beklemek iyimserlik olur. Bu anlamda ErdoÄŸan üzerinden sorunu çözmek oldukça zor. Ancak bu noktada ErdoÄŸan’ın bizzat kendisinin devreye girmeyip, Cemil Çiçek veya baÅŸka bir isim üzerinden kilidi çözme yoluna gitmesi sürpriz olmayacaktır. ErdoÄŸan’la BDP arasındaki kilitlenme sadece bu krizin çözümü için deÄŸil, Kürt meselesinin çözümü baÄŸlamında da yeniden ele alınması gereken bir konu baÅŸlığını oluÅŸturuyor. Sonuçta, BDP’nin ne yapacağı sorusu, BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ın neye karar vereceÄŸine baÄŸlı.
YaÅŸanan krizi çözecek diÄŸer isim ise Abdullah Öcalan. BDP ne türden bir karar alırsa alsın, halen! bir Öcalan marjının olduÄŸunu biliyoruz. DTP’nin sine-i millete dönme’tartışmalarında bunu net olarak gördük. DTP’nin meclisten ayrılma kararını Öcalan bozdu ve parti kararını deÄŸiÅŸtirmek durumunda kaldı. Bugünde Öcalan’dan benzer bir telkin’olmazsa BDP’nin Ankara’nın tahminlerinin aksine Diyarbakır’da kalmaya devam edecektir. Benim analizim Öcalan’ın ‘BDP’ye uzlaÅŸma’ çaÄŸrısı yapacağı yönündedir. Ankara’nın, ‘sonunda buraya gelecekler’ÅŸeklindeki olayı hafife alan yaklaşımının somut bir dayanağı bulunmuyor. Bu öngörü sadece iyi niyetli bir temenniye daha da ötesi Kürt siyasetine dair eski okumalara dayanıyor.
BDP, bu saatten sonra Ankara’ya gelse de aslında tabanında fazla bir anlam ifade etmiyor. ‘Biz ve onlar’ dikotomisinin hergeçen gün biraz daha yerleÅŸik hale geldiÄŸi bir toplumsal süreçte ‘çözüm’ zor bir noktaya öteleniyor. Bu krizin sonuçları, cari koÅŸullar devam ettiÄŸinde asıl 2014 yerel seçimlerinde görülecek. Sürekli tekrarladığı gibi Kürt meselesi çözülmeden bu türden problemlerin önüne geçmek oldukça zor. Ülkedeki birçok sorununun gelip dayandığı nihai nokta Kürt meselesi. Bu problem çözülmeden ‘yeni Türkiye’den bahsetmek mümkün deÄŸil. Kürt meselesinin çözümü hem Türkiye’nin tarihsel bagajlarından kurtulmasının yolunu açacak hem de Kürt siyasetinin daha ‘sahih ve reÅŸit’bir hareket haline gelmesinin yolunu açacaktır.