Vekil transferlerini önlemek için kanun değişikliğine ihtiyaç duyuyor olmamız bile başlı başına bir utanç. Bir partiden seçilen bir milletvekilinin zaman içerisinde partisiyle siyasi olarak ayrışması ve yeni kurulan, kendine daha yakın gördüğü bir partiye geçmesi siyasetin doğasında vardır. Tam da bunun için milletvekillerinin bir partiden istifa edip diğerine geçmelerini engelleyecek bir kanun yok. Ancak milletvekillerin kitlesel halde bir partiden diğerine transfer olması, bir meta gibi alınıp verilmeleri, emanet veya rehin bırakılmaları kabul edilebilir.
Siyasi ahlak vekil pazarına, transferine, rehin bırakılmasına müsaade etmez. Normal şartlarda Türk Milleti'nin temsilcileri ve seçilmiş kişiler olan milletvekillerinin böyle bir muameleyi kabul etmemeleri beklenir. Dolayısı ise şimdiye kadar bu konuda kanuni düzenlemeye ihtiyaç duyulmadı. Kanunen yasak olmasa da milletvekillerinin bulunduğu konumun ağırlığına uygun şekilde davranıp meta gibi alınıp satılmayı kabul etmeyecekleri düşünüldü.
Maalesef geldiğimiz noktada emanet/rehin/transfer milletvekillerini önlemeye siyasi ahlak yetmiyor. Kendileri pazara çıkmayı, vitrinde teşhir edilmeyi, borç alınıp verilmeyi içlerine sindiriyorlar. Siyasi ahlakları bunda bir sakınca görmüyor.
Ahlak yetersiz kalıyorsa devreye mecburen yasal düzenleme giriyor.
Can alıcı nokta da burası. Bu konuda yasal düzenlemeye ihtiyaç oluşması siyasi ahlaksızlığı tescil ediyor.
Böyle olmamalıydı. Kurtuluş Savaşını yöneterek kazandığı Gazi Meclis unvanını, 15 Temmuz gecesindeki direnişi ile pekiştiren Büyük Millet Meclisi'nin itibarını korumak için ahlak kuralları yeterli gelmeliydi. Yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulmamalıydı. Milletvekilleri rehin verilmeyi, vitrine çıkarılmayı, meta gibi pazarlık konusu olmayı ahlaken kabul etmemeliydi. Ama maalesef öyle olmadı!
[Takvim, 5 Haziran 2020]