Türkiye son yıllarda büyük enerji projeleriyle beraber anılıyor. Bu projeler yalnızca Türkiye için önemli değil. Hem enerji kaynaklarına sahip olan ülkeler için hem de enerjiyi talep eden ülkeler için hayati ve stratejik öneme sahip.
Türkiye coğrafi konumunun kendisine sağladığı avantajı kullanarak, enerjide merkez ülke olma yolunda başlattığı projeleri somutlaştırıyor. Hal böyle olunca da, enerji arz eden ülkeler Türkiye'ye yönelmeye başladı. Neden mi?
Çünkü Türkiye, enerjinin güvenilir ve sürdürülebilir bir şekilde sağlanmasında ve transferinde, enerji arz ve talep eden ülkeler arasındaki köprü ülke konumunda.
Bölgenin ve dünyanın doğal gaz rezervlerine sahip önemli aktörlerinden Rusya'nın, Azerbaycan'ın, İran'ın, IKBY'nin ve hatta İsrail'in enerjideki hedeflerinden başlıcası, Türkiye pazarına girmek ve Türkiye üzerinden uluslararası pazarlara ulaşmak.
Azerbaycan'ın TANAP aracılığıyla doğal gazı Türkiye'ye, TAP aracılığıyla da Avrupa'ya taşıma projesi hızla ilerlerken, bu yarıştan geri kalmak istemeyen Rusya da Türk Akımı projesini gündeme getirmişti.
Diğer yandan, İran'ın enerji potansiyelini kullanmak için ne kadar istekli olduğu unutulmamalı. Yaptırımların kalkmasından sonra, uluslararası pazarlara ulaşmak için ciddi bir arayış görüyoruz İran tarafında. Tabii bir de, IKBY var, IKBY dünya petrol rezervlerinde en ön sıralarda yer alıyor ve küresel pazara açılımını sağlayan tek kapı Türkiye.
İsrail ise enerji denklemine dâhil olmak istiyor. Doğu Akdeniz doğal gazının Avrupa'ya taşınmasında kilidi açacak olan ülke Türkiye. İki ülke arasında uzun süredir devam eden siyasi anlaşmazlık, şimdilik olumlu bir sürece girdi. Tam da bu sebeple, İsrail de Türkiye ile yaptığı yeni anlaşmayla aralarındaki siyasi anlaşmazlığı bitirerek, Türkiye aracılığıyla Avrupa pazarına ulaşmayı amaçlıyor.
Enerji denkleminde bağımlı değişken, hatta değişmeyen tek bağımlı değişken ise Avrupa ülkeleri. Avrupa'daki birçok ülkenin enerji tüketiminde yüksek oranda dışa bağımlılığı var. Türkiye ise enerji arz eden ve talep eden ülkeler arasında jeostratejik konumundan dolayı, AB ülkeleri nezdinde önemli ve stratejik ülke konumunda.
AB ülkeleri bu durumdan pek de hazzetmiyor haklı olarak.
Tüm bu koşullar dikkate alındığında görünen o ki, enerji satrancında hamlelere yön verecek olan motivasyon, alınacak-satılacak enerji miktarı değil artık. Asıl belirleyici olan, enerjinin güvenli ve daha az maliyetli taşınmasına imkân veren, enerji projeleri.
RUSYA, TÜRKİYE'DEN VAZGEÇEMEZ
Rusya ise, enerji denkleminde asıl aktörlerden birisi. Türkiye'nin de en fazla doğal gaz aldığı Rusya, doğal gaz kaynakları bakımından ciddi bir güce sahip. Ancak, içinde bulunduğumuz dönem enerji kaynaklarına sahip olmanın tek başına yeterli olmadığı bir dönem. Rusya da bunun farkında ki, Türk Akımı projesini gündemde tutuyor.Uçak krizi sonrasında rafa kaldırılan proje, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya devlet başkanı Putin'in görüşmesinde öncelikli konu olarak masada yerini tekrar aldı.
Rusya yeni dönemde Türkiye ile çok daha yakın işbirliği içerisinde olacaktır. Büyük olasılıkla, AB ülkelerine ve pazarlarına ulaşma konusunda Rusya'nın daha da hırslanacağı bir dönem yaşanacak. Rusya,Türk Akımı'nı hayata geçirerek, doğalgaz arz eden tüm aktörlerden önce Türkiye pazarına ulaşma ve Türkiye üzerinden doğalgazı Avrupa'ya taşıma çabasında.
Avrupa ülkelerinin Türk Akımı'na en baştan beri karşı çıkmalarının sebebi ise, Türkiye-Rusya yakınlaşmasını istememeleri ve bu yakınlaşma sonrasında Türkiye'nin enerji denkleminde kilit değişken konumuna yükselmesinden duydukları memnuniyetsizlik.
Avrupa ülkelerinin bu memnuniyetsizliğinin haklılık payı da oldukça yüksek. Çünkü Türkiye, içerdeki ve dışardaki tüm şoklara ve müdahalelere rağmen, siyasi ve ekonomik istikrarını koruyarak enerji merkezi olma hedefine adım adım ilerliyor.
Üstelik, Türkiye'nin enerji merkezi olarak kendini konumlandırması sadece Türkiye'yle ilgili değil. Rus doğalgaz şirketi Gazprom'un Başkanı Aleksey Miller de, Türkiye'nin belirlediği enerji merkezi rolünü benimsemişe benziyor.
Miller, Güney Avrupa ülkelerinin gaz talebinde bulunmaları halinde Türkiye'ye başvurmaları gerektiğini söyledi. Bu, tam da bizim açıkça ifade ettiğimiz, ama birçok ülkenin kabul etmediği veya edemediği bir gerçeğin, enerji gücünü elinde bulunduran Rusya tarafından tasdik edilmesi anlamına geliyor.
Bu yüzden tüm aktörler, enerji açısından Türkiye'nin bölgedeki konumunun vazgeçilmezliğini er geç kabul etmek zorunda kalacaklar.
[Yeni Şafak, 8 Eylül 2016].