FETÖ, PKK ve DAİŞ… İsimleri farklı olsa da aynı amaca yönelik saldırılarla Türkiye’yi hedef alan üç terör örgütü. Arka planları ve örgüt profillerindeki farklılaşmaya rağmen özellikle son üç senedir birbirlerini tamamlayıcı mahiyette saldırıyorlar. 15 Temmuz ile başlayan süreçteki senkronizasyonları da dikkat çekici. Aslında 15 Temmuz öncesinde darbe şartları oluşturmak için kurulan birliktelik, darbe girişiminin başarısızlığa uğramasıyla birlikte eşgüdümlü bir kaos yaratma operasyonuna dönüşmüş durumda. PKK Elazığ gibi daha önce saldırmadığı ve milliyetçi damarın güçlü olduğu şehirlere saldırıyor. Doğrudan sivilleri hedef alan saldırılarıyla PKK yeni bir süreç başlatma çabasında. DAİŞ ise daha önce de yaptığı gibi toplumun nirengi noktalarıyla oynamak suretiyle PKK’nın başlattığı sürece destek çıkıyor. FETÖ ise bütün yatırımını bu iki örgütün çıkaracağı kaosa yapmış durumda.
Üç örgütün tek umudu kaos. Anlaşılan DAİŞ’in el kitabı mahiyetindeki “Vahşetin İdaresi” kitabında anlatılan kaos teorisini her üç terör örgütü de hedef olarak benimsemiş. Kitabın yazarı Ebu Bekir Naci, devletleşme süreçlerindeki örgütlerin kaos yaratma ve derinleştirme ve insanlar arasında güvensizlik hissi uyandırmayı bir strateji olarak öneriyor. Naci diyor ki kaosun kol gezdiği yerlerde insanlar sırtlarını dayayacak bir yapı ararlar ve o yapının iyi veya kötü olduğuna bile bakmazlar. Son saldırıların ışığında kaosu yaratma ve derinleştirme görevi DAİŞ ve PKK’ya tevdi edilmiş; bundan nihai anlamda istifade etmeyi uman ise hâlâ Mesiyanik dürtülerle Türkiye’yi kendilerinin yönetmesi gerektiğini düşünen FETÖ.
Gaziantep saldırısı kodları itibarıyla Haziran-Temmuz 2013’teki Diyarbakır ve Suruç ve Ekim 2015’teki Gar Saldırısı’yla benzerlikler taşımakta. PKK’nın Elazığ’da çıkarmaya çalıştığı toplumsal infiali, DAİŞ de hedef olarak seçtiği vatandaşlarımız, şehitlerimiz üzerinden çıkarmaya çalışıyor. 15 Temmuz’da bir Alevi-Sünni çatışması denendi; şimdi de bir başka hassas alan olan Türk-Kürt çatışmasına terör örgütlerini yönlendiren yapı el atmış durumda. Malum DAİŞ, yukarıda bahsedilen saldırılarıyla Türk siyasetini ve seçim sonuçlarını şekillendirmişti. DAİŞ, son saldırılarıyla iyice erimeye başlayan PKK’ya hayat üfleme ve Türkiye’yi terbiye aracına dönüşen PKK-DAİŞ dikotomisini devam ettirme gayretinde.
Suriye’nin kuzeyi ise bütün bu yaşananlarda en kritik coğrafya. Türkiye El-Rai ile Cerablus arasındaki bölgeyi DAİŞ’ten temizlemek için şimdiye kadarki en somut adımını atıyor. Muhalifler Türkiye üzerinden Cerablus’a giriyor. Türkiye havadan destek verebilir. Anlaşılan Rusya ve ABD ile bu konuda bir diyalog yürütülmüş. DAİŞ ise Menbiç’ten sonra Cerablus’u da kaybetmek istemediğinden operasyonu sekteye uğratmak istiyor. Bir taraftan Türkiye’yi tehdit ediyor, diğer taraftan ise Türkiye’nin dikkatini Cerablus’tan Gaziantep’e yöneltmeye çalışıyor. Tabii bu durumdan en fazla memnun olacak aktörlerden birisi de YPG/PKK. Zira onlar Cerablus’u kendileri almak istiyor.
Tabii ki FETÖ, PKK ve DAİŞ kendi gündemleri olan ve birçok açıdan farklılaşan örgütler. Fakat eş zamanlı olarak güç kaybeden bu üç örgüt, ortak fayda ve asgari müştereklerle dikkatlerden kaçmayan bir eşgüdümle ilerliyor. Bu sebepten bu üç örgütle mücadelede de bir eşgüdüm şart.
[Akşam, 22 Ağustos 2016].