Değişen Türkiye, Değişen Dünya: G20 ve Küresel Yönetişim
I. Oturum Uluslararası İlişkiler Perspektifinden G20 |
|
Moderatör | Doç. Dr. Sadık Ünay – SETA, Ekonomi Direktörü |
Konuşmacılar |
|
II. Oturum Uluslararası Ekonomi Perspektifinden G20 |
|
Moderatör | Doç. Dr. Ahmet Faruk Aysan – TCMB Meclis üyesi |
Konuşmacılar |
|
SETA İstanbul’da “Değişen Türkiye, Değişen Dünya: G20 ve Küresel Yönetişim” başlıklı bir konferans düzenlendi.
İki oturumdan oluşan konferansın I. Oturumunda G20’nin küresel yönetişim için ne anlam ifade ettiği, uluslararası ilişkiler perspektifinden değerlendirildi. SETA İstanbul Ekonomi Direktörü Sadık Ünay’ın moderatörlüğünde gerçekleşen I. Oturuma Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. İbrahim Kaya, İstanbul Şehir Üniversitesi ve aynı zamanda SETA’dan Yrd. Doç. Dr. Talha Köse ve İstanbul Ticaret Üniversitesi ve SETA’dan Yrd. Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın konuşmacı olarak katıldı.
Konferansın moderatörü Sadık Ünay açılış konuşmasında G20’nin genel yapısı, Türkiye’nin dönem başkanlığı ve küresel sistemdeki son on yılın değerlendirmesi üzerine genel bir giriş değerlendirmesi yaptıktan sonra, son 10 yıldaki küresel gelişmeler ve Türkiye’ye yansımaları nelerdir sorusu ile konferansı başlattı.
OKTAV: “İÇERDEKİ İSTİKRAR, DIŞARDAKİ İSTİKRARI SAĞLAMAK İÇİN OLMAZSA OLMAZDIR.”
Konferansın ilk konuşmacısı Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav konuşmasına G20’nin tarihsel gelişim sürecinde ilk toplantısının yapıldığı 1975 yılında Amerika’nın uluslararası sistemde ki gücünü yitirdiği 1970’lerin ikinci yarısına rastladığına dikkat çekerek, sıkı iki kutuplu sistem diye adlandırdığımız uluslararası sistemin artık yerini gevşek iki kutuplu sisteme bıraktığını belirtti. Oktav, 1970’lerin ikinci yarısının Bretton Woods’un sona erdiği, Amerika’nın enerji krizinin ortaya çıktığı ve farklı aktörlerin uluslararası sistemde belirginleşmeye başladığına dikkat çekerek, G20’nin son halini aldığı toplantının 1999 toplantısı olduğunu vurguladı. Uluslararası sistemdeki değişimler paralelinde ortaya çıkan bir takım farklı oluşumlar olduğuna dikkat çeken Oktav, bu oluşumların başında devlet dışı unsurların söz sahibi olması ve başta insan hakları kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarının sistemde belirleyici olmaya başlamasına vurgu yaptı. 2000’lerde ortaya çıkan farklı tabloyu Amerika’nın Birleşmiş Milletler kararı olmadan yaptığı bombardımanlar ile örnekleyerek, hegemon bir güç olarak Amerika’nın tutumuna dikkat çekti. Amerika’nın hegemon güç olması üzerine ortaya çıkan çok sayıdaki makale ve tartışmaya sebep olan üç temel konunun olduğunu ileri süren Oktav, bunları Amerika’nın Ağustos 2015 itibari ile Çin’e olan 1.270 trilyonluk borcu, soğuk savaşın bitmesi ile güç alanı genişleyen Amerika’nın aslında gücünün çok sayıda bölgeye bölünerek zayıflaması ve Amerika’nın bozulan liderlik imajı olarak açıkladı.
Oktav, 2000’li yıllara gelindiğinde Türk dış politikasının devamlılık ve süreklilik arz ettiğine değinerek AK Parti’nin diplomatik ilişkileri ve kültürel bağları işin içine sokarak başarı sağladığını belirtti. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan bir alıntı yaparak içerdeki istikrarın dışardaki istikrarı sağlamak için olmazsa olmaz olduğunu vurgulayarak, Dünya ve Türkiye’de dış ve iç politika ayrımının kalktığını belirtti. Türkiye’nin ahlaki değerlere atıf yaparak dış politikada ki eleştirel söylem ve davranışlarının Türkiye’nin kazandığı kendine güvenden kaynaklı olduğuna dikkat çekerek konuşmasını tamamladı.
KAYA: “G20 PLATFORMU BM’NİN İŞLEVSELLİĞİNİ ENGELLEMEKTEDİR.”
Konferansın ikinci konuşmacısı İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. İbrahim Kaya, G20’ye eleştirel bakılması gerektiğini savunarak, bütün büyük savaş ve olaylardan sonra yeni bir dünya düzeni kurmayı amaçlayan galip devletler olduğunu belirterek, G20’nin yeniden yapılanma ihtiyacına cevap vermek amacı ile oluşturulduğunu ileri sürdü.
Bunun yanında G20’nin uluslararası örgüt mahiyetinde olmayan bir platform olduğunu savunan Kaya, kurucu anlaşması olmadığını belirterek, G20’nin karar alınması zor ve demokratik olmayan seçimler üzerinden yürütülen bir platform olduğunu vurguladı. Birleşmiş Milletleri zemininde tartışılıp incelenmesi gereken konu ve sorunların G20 zeminine çekilmeye çalışılmasının Birleşmiş Milletleri işlevsiz kıldığını belirterek, Birleşmiş Milletlerin reforma ihtiyacı olduğu eleştirisini yaparken farklı oluşumlar oluşturmanın bu süreci engellediğini savunarak Birleşmiş Milletlerde bu konuların konuşulması gerektiğini söyleyerek sözlerini tamamladı.
KÖSE: “BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, BÖLGESEL AKTÖRLER İLE UYUŞMA PROBLEMİ YAŞAMAKTA VE YERELDEN UZAK KALMAKTADIR.”
Konferansın diğer konuşmacısı İstanbul Şehir Üniversitesi ve aynı zamanda SETA’dan Yrd. Doç. Dr. Talha Köse sözlerine Amerika’dan Çin’e olan küresel düzey devletlerden, devlet dışı aktörler ve sivil toplum kuruluşlarına doğru olan iki temel güç kaymasından bahsederek başladı. Köse, sistemleri üç ana örnek ile temellendirirken, Viyana sistemini ortaya çıkan sorunları çözmeye yönelik olmasını vurgulayarak, Birleşmiş Milletleri ise herkesin dahil olduğu ancak sorunların çözülemediği bir sistem olarak ele alarak, üçüncü sistemi dönemsel olarak değişiklik gösterebilen bazı devletlerin öne çıktığı bir sistem olarak incelemiştir. Birleşmiş Milletler sisteminin hibrid bir sistem olduğuna dikkat çekerek, bu üç sistemin arasında gidip gelen bir kurgu olduğunu belirtti. Küresel sistemde ki kuraklık, salgın hastalıklar, gıda güvenliği ve insan kaçakçılığı gibi birçok temel soruna değinen Köse, sorunların artık güç gibi devletten devlet dışı aktörlere kaydığını vurgulayarak, küresel sorunların her geçen gün arttığını ve sahada çok fazla aktörün olduğunu söyledi.
Bunun yanında barış inşası konusunda ciddi ihtisas açığı olduğunu belirterek; adalet, güvenlik, gıda, eğitim gibi konularda ki mevcut eksiklerin Birleşmiş Milletler tarafından tam olarak karşılanamadığını söyledi. Birleşmiş Milletlerin bölgelerin yerelleri ile ilgili bilgiden uzak kaldığına ve bölgesel aktörler ile uyuşma sorunu yaşadığına dikkat çekerek, Birleşmiş Milletleri finanse eden 10-15 ülkenin kendi gündem ve yaklaşımlarını dayatmaya çalıştığını ve bunun ciddi bir sıkıntı yarattığını vurguladı. Yereldeki realite ile bu ülkelerin dayatmaya çalıştığı realitenin uyuşmamasına çözüm olarak G20 bünyesinde ufak masalar oluşturularak etkin sorun çözümü için uzmanlarla çalışılması gerektiğini belirti.
YALÇIN: “G20’NİN KALABALIK OLUŞU, YÜRÜYÜŞÜNÜ YAVAŞLATIYOR.”
Konferansın son konuşmacısı İstanbul Ticaret Üniversitesi ve SETA’dan Yrd. Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın G20’nin gereğinden fazla kalabalık bir kadrodan oluştuğunu ve bu nedenden ötürü G20’nin yürümekte güçlük çektiğini değinerek, bundan dolayı yavaş hareket ettiğini belirtti. Yalçın, G7’nin G8’e ve onunda G20’ye evriliyor oluşunun sonucu olarak G20’nin artık işlemez hale gelmiş olması temelinde değerlendirerek, uluslararası ilişkiler dalında uluslararası kurumlar üzerine çok fazla eleştiri olduğunu ve uluslararası kurumların güç dengesinin bir yansıması sonucu olarak ortaya çıktığını bu sebepten ötürü uluslararası kurumların kendisine faktörmüş gibi bakılmaması gerektiğini belirtti.
Yalçın, bunun yanında bu sistemin materyal zeminde güç farklılaşmalarımızın uluslararası örgütte de bire bir yansıdığına dikkate çekerek, tüm ortakların söylendiği gibi eşit olmadığını ve sistemin Amerika ve Çin arasında ki müzakereler üzerinden yürüdüğünün altını çizdi. Yalçın, Türkiye’nin Batı’yı eleştirirken, küresel sistemin haksızlıklarını dile getirirken böyle bir oluşumun içinden sesleniyor olmasının Türkiye için doğru bir zemin oluşturduğunu vurgulayarak, bu alanda etkin olunmasını Türkiye’nin uluslararası sistemde edinmek istediği rol için çok önemli olduğunu belirtti.
I. Oturum soru cevap bölümünün ardından sona erdi.
[youtube http://www.youtube.com/watch?v=ezqCaCuHHIs]
II. Oturum
II. Oturumda Türkiye’nin G20 Dönem Başkanlığı boyunca vurgu yaptığı kapsayıcı ekonomik büyüme adına G20’nin günümüze kadar gerçekleştirdiği reformların ne derece başarılı olduğu ve küresel ekonomik yönetişimin kalitesini arttırmak adına önümüzdeki dönemde atılması gereken adımlar ele alındı.
TCMB Meclis üyesi Doç. Dr. Ahmet Faruk Aysan moderatörlüğünde gerçekleştirilen II. Oturum katılımcıları Başbakan Başdanışmanı & Eskişehir AK Parti MV Prof. Dr. Emine Nur Günay, Medipol Üniversitesi ve SETA’dan Doç. Dr. Hatice Karahan, Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Burak Saltoğlu ve Prof. Dr. Vedat Akgiray oldu.
Ahmet Faruk Aysan G20 kapsamında tartışmaların bürokratik ortamlarda döndüğüne değinerek bununla ilgili akademi alanında da konuşulması gerektiğine binaen oluşturulan A20 oluşumuna dikkat çekti. Aysan A20 kapsamında gerçekleştirdikleri toplantıları ve burada konuşulan konulara kısaca değinerek konuşmacılara dünya ekonomisi nereye gidiyor ve nereye gitmeli sorusu ile sözü verdi.
GÜNAY: “G20’NİN SORUMLULUĞU ŞİMDİ DAHA FAZLA.”
Konferansın ilk konuşmacısı Prof. Dr. Emine Nur Günay, gelişmiş ülkelerin aslında küresel krizle çoktan baş edemeyeceği ve bu yüzden G20 çerçevesinde yeni bir oluşum olarak ekonomik politikaların belirlendiği ve finansal istikrarın sağlanmaya yönelik bir oluşum olarak bir araya gelindiğini işaret etti. Günay, G20’nin önemine vurgu yaparak G20 ülkelerinin küresel ticaretin %75‘ini, GSYH’nin %85’ini, dünya nüfusunun 2/3 oluşturduğunu belirterek, G20’de alınan kararların doğru uygulanması ile dünya ekonomisi ve siyasetine etki edecek önemli bir güç potansiyelin varlığını vurguladı.
Günay, Küresel daralma nedeni ile farklı bir döneme girdiğimize dikkat çekerek küresel daralmanın talebi ve üretimi düşürürken işsizliği arttırdığına ve mevcut istihdamı korumanın bile tehlikede olduğuna dikkat çekti. Bunun yanında küresel daralmanın Türkiye’ye olan etkilerinin ilkinin enerji ithal ettiğimiz için enerji piyasasında ki fiyat düşüşünden olumlu olduğunu fakat ihracat ve turizmde ki talep azlığının Türkiye’ye negatif etkisi olduğunu dile getirdi.
Günay, yeni bir döneme girildiğini ve bu dönemde gelişmekte olan ülkelerin kendi içlerinde ayrışacağını belirtirken, gelişmekte olan ülkelerin kendi iç dinamiklerine ve kendi sorunlarının çözümüne daha çok odaklanmış bir tablo oluşturacağını vurguladı.
Günay, Türkiye’nin büyümeyi nasıl sağlayacağı konusunda da, kapsayıcı büyüme, inovasyon, ARGE ve teknoloji temelinde olması gerektiğini belirtti. Günay kapsayıcı büyüme konusunda sadece büyüme oranının değil, gelir gruplarının büyümeden aldığı payında önemli olduğunu ve incelenmesi gerektiğine işaret etti. Yani artık sadece ekonomik büyümeden değil ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel, çevresel boyutları olan bir kapsayıcı büyümenin gerekliliğini vurguladı.
Günay, kapsayıcı büyümenin amacı yoksulluk, eşitsizlik ve işsizliği engelleyerek, en alt ve en üst sınıflar arasındaki makasın kapanmasını sağlamamızı vurguladı. En az gelişmiş ve en çok gelişmiş ülkeler arasında ki gelir dağılımını çözmezsek bunun ne ekonomik ne siyasal ne de teröre kadar giden boyutu hiçbir şekilde çözemeyiz.
SALTOĞLU: “NİYE POTANSİYEL BÜYÜMEYİ YAKALAYAMIYORUZ ?”
Konferansın ikinci konuşmacısı Prof. Dr. Burak Saltoğlu "Global Ekonomilerde ve Türkiye’de Büyüme’ isimli sunumu ile konuşmasına başladı. Saltoğlu, nasıl bu noktaya geldiğimizi değerlendirirken temel sorunun potansiyel büyüme ve gerçek büyüme arasında ki büyük farktan kaynaklandığını belirterek, eski büyüme rakamlarına dönebilir miyiz sorusu ile sunumuna devam etti.
Büyüme sorununun birçok faktörden kaynaklandığını belirten Saltoğlu, nedenlerini; yüksek borçluluk seviyesi, düşük kamu yatırımları, kredi kanallarında yavaşlama, yavaşlayan inovasyon kapasitesi, demografik sorunlar (azalan ve yaşlanan nüfus), politik belirsizlikler ve finansal düzenleme sorunları olarak sıralayarak büyüme oranların önemine değindi.
AKGİRAY: “AŞIRI FİNANSLAŞMANIN OLUMSUZ YANSIMALARINI YAŞIYORUZ.”
Konferansın diğer konuşmacısı Prof. Dr. Vedat Akgiray, Dünya’nın artmakta olan yüksek ve ödenmeyecek borcundan dolayı potansiyel büyümeden bahsetmenin çok sağlıklı olmadığına değindi. Akgiray, konuşmasında aşırı finansallaşmanın olumsuz durumuna işaret ederek finansın sağlıklı bir zemine oturtulması için “good finance” ve paylaşarak büyüme kavramlarını önemini vurguladı.
Akgiray, konuşmasında artık para politikasının standart işleyişinin çalışmadığına değinerek, para politikasının işlevselliğini eleştirerek merkez bankalarının sorgulanması gerektiğini belirtti.
Akgiray son yaşadığımız Küresel Finans Kriz’inde, düşük enflasyon, düşük faiz ve sağlıklı büyüme formülasyonu ile ekonomiyi çözdüğümüzü zannettiğimizi lakin 2008’de duvara çarptığımızda bunun gerçekçi olmadığını gördüğümüzü vurguladı.
KARAHAN: “ÇİN – ABD MÜCADELESİNİN ARKA PLANI VE G20”
Konferansın son konuşmacısı Medipol Üniversitesi ve SETA’dan Doç. Dr. Hatice Karahan konuşmasına İngilizcedeki tabirlerle üç I’dan bahsederek; Inclusiveness, Implementation ve de Investment yani Kapsayıcılık, Uygulama ve Yatırım’ın önemini belirterek başladı ve implementation teriminin bu üçü içindekilerin en önemlisi olduğuna vurgu yaparak alınan kararların uygulanabilirliğinin sorgulanması gerektiğini vurguladı.
Karahan, Çin ve ABD rekabetinin küresel düzende etkinliğine dikkat çekerek G20’nin sadece bir sahne mi yoksa arka da başka şeylerin şekillendiği bir platform mu olduğu sorusuna dikkat çekti. Karahan, Küresel ekonominin merkezinin Asya’ya doğru kaydığını vurgulayarak, Çin’in Batıya meydan okuması ve Batının finansal hâkimiyetini kırmaya yönelik politikalarından bahsederek, bu anlamda Yuan’ı uluslararası para birimi haline getirerek kendini güçlendirmek istediğini belirtti. Karahan, Çin’in ABD ile mücadelesini geleceğini ekonomisini ve siyasetini etkileyecek temel faktör olarak gördüğünü belirtti.
Karahan, G20’nin küresel düzeni iyileştirmeye yönelik çabalar olarak nitelendirilmesi için, G20 kararların dünya ekonomisinin iyileşmesine ve gelişmesine yapacağı katkıya göre değerlendirileceğini işaret etti.
II. Oturum soru cevap bölümünün ardından sona erdi.
[youtube http://www.youtube.com/watch?v=V9Z7EZEqMuQ]