Türkiye-Rusya ilişkilerinde hâlihazırdaki aşırı hararetli ve gergin ortamın, savaş boyutuna evrilmeyen bir krizle atlatılması kuvvetle muhtemel olsa da; yakın gelecekte, benzer hadiselerin yaşanması veya siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda farklı türde kriz, yaptırım, mukabele, caydırıcılık gibi seçeneklerin gündeme gelmesi ihtimal dâhilindedir.
Türkiye çok kısa bir süre Suriye'nin hava sahasını ihlal eden ve dahası Rus operatörleri tarafından düşürüldüğü öne sürülen RF-4E hadisesi üzerine, yeni angajman kuralları çerçevesinde daha katı ek güvenlik tedbirlerini uygulamaya koymuştu ki; 24 Kasım'la birlikte, hudut hattında devriye görevi icra eden F-16'ların sayısı 18'e, gece nöbeti devriye uçuşu yapanların sayısı ise 8'e çıkarıldı. Nitekim yakın geçmişte; Türk-Rus jetlerinin it dalaşına girmesi, Rus uçaklarının radar kilitlemesi ve sınır ihlali yapması gibi bir dizi kritik vaka meydana geldi. Moskova'nın hadiselere verdiği tatminkâr olmayan yanıtlarda; seyrüsefer hatası, hava şartları ya da başlatılması öngörülen teknik incelemeler vardı.
Mevcut aşamada ise karşımızda, Suriye'nin silah tedarikçisi rolünün çok ötesinde; Türkiye'nin sınırlarını ihlal etmekten ya da tır'larını vurmaktan çekinmeyen, Akdeniz'e savaş gemilerini çıkaran ve hatta Lazkiye'ye S-400 füzelerini konuşlandıracak kadar Suriye'deki askeri varlığıyla meydan okuyan bir Rusya var. Büyük resme bakıldığında, NATO'nun Moskova'ya kınama ya da itidal çağrısı veyahut "Ankara'ya destek vermeye hazırız" söylemlerinden öte ne kadar somut adımlar atacağı müphem iken; Türkiye'nin imkânları ölçüsünde mukabelede bulunması yadsınacak bir durum değil... Ancak 24 Kasım'dan geriye kalan belki de en önemli şey; bilhassa S-400'leri hesaba kattığımızda, Türkiye'nin ivedilikle savunma yeteneklerini arttırması ve T-LORAMIDS projesiyle amaçlandığı gibi uzun menzil ve yüksek irtifa hava savunma kapasitesini güçlendirmesi gerektiğidir. Zira 2015 Mart'ında İran menşeli Fateh-110 füzesinin Reyhanlı'ya düşmesine ve akabinde Rusya'nın da artık doğrudan oyuna girip Suriye'deki askeri gücünü bilhassa hava kuvvetleriyle perçinlemesine rağmen; NATO'lu müttefikler "Suriye'den kaynaklı tehdit riskinin azalması" ve "sistem güncellemesi" gerekçesiyle, Patriotlarını geri çekme kararı almışlardı.
[Sabah Perspektif, 28 Kasım 2015]