1.Türkiye, G-20 Zirvesi arifesinde kamuoyunda “Çin füze ihalesi” olarak bilinen projenin iptal edildiğini duyurdu. Bu hususta ilk neler söylemek istersiniz?
İlk başta medyada sürekli zikredildiği şekilde “Çin füze ihalesi” tabirinin yanlış olduğunu belirteyim. Bu ihalenin resmi adı “Türk-Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi” projesidir ve kısaca “T-LORAMIDS” akronomiyle kullanılır. İkincisi, hiçbir zaman Çin’in ihaleyi kazandığına dair resmi bir deklerasyon yayımlanmamıştır. Buradaki yanılgı, 2012 yılında yapılan teknik puantajlamada Çin’in ilk sırada yer almasından kaynaklıdır. Diğer taraftan 26 Eylül 2013 tarihli toplantısında Savunma Sanayii İcra Komitesi; İcra Kurulunun Çin’in sıralamadaki yerini açıklayınca, doğrudan ihaleyi Çin kazanmış gibi bir algı oluştu. Şayet ihaleyi Çin kazanmış ve bu da yetkili mercilerin imzasıyla tasdiklenmiş olsaydı; ihaleye katılan taraflara zaten tekliflerini yenilemeleri için süre tanınmazdı. Dahası “yurtdışı hazır alım” yöntemiyle çıktığınız bir ihaleyi Çin’e resmen vermiş olsaydınız, 2012’den bu yana sistemin tedarik süreci zaten işlemeye başlamış olurdu.
2.Sizce G20 Zirvesi’ndeki Erdoğan-Obama görüşmesi, bu kararda etkili oldu mu?
İhalenin iptali; ABD’nin baskıları sonucunda ve Obama-Erdoğan görüşmesinden çıkan nihai bir karar değildir. Diğer bir anlatımla bu kararın, G-20 Zirvesi’nden yakın zaman önce ‘ivedilikle’ ya da ‘anlık’ alınmış bir karar olduğu iddiası doğru değildir. Çünkü böylesine ulusal çıkarları ilgilendiren bir meselede, iki taraflı bir görüşme neticesinde karar alındığını düşünmek en baştan hatalıdır. Zaten bu iddia, hem devlet büyüklerinin karar alma geleneğine ve hem de ulusal çıkarlara ilişkin kritik kararların belirleyiciliğindeki rasyonaliteye terstir. Her halükarda Ankara’nın karar alma süreci tek bir aktöre göre değil; birçok aktör, faktör ve parametre bir arada değerlendirilerek, birbirilerine eklemlenmiş kriterler üzerinden şekillenmiştir. Konuya salt bu perspektiften yaklaştığınızda bile; bu kararın siyasi, ekonomik ve teknik açıdan fazlasıyla komplike değerlendirmelerden sonra açığa çıkması gerekir. Aksi istikametten hareketle; T-LORAMIDS projesine 2006’da karar verilmesi, fizibilite ve ön çalışmaların tamamlanmasını müteakip ihaleye çıkma kararının 2008’de netleşmesi, 2010’da ‘Teklife Çağrı Dosyası’nın yayınlanması ve sonradan süre uzatımına gidilmesi, ivedilik bir tarafa, karar için geç bile kalındığı söylenebilir. Bununla birlikte, hatırlanacak olursa, Savunma Sanayii Müsteşarı Prof. Dr. İsmail Demir, 26 Ekim 2015 günü SETA’da düzenlenen panelde T-LORAMIDS ihalesine ilişkin kararda nihai aşamaya gelindiğini ve önümüzdeki günlerde bu kararın kamuoyuyla paylaşılacağını dile getirmişti. Dolayısıyla kararın açıklanması ‘sürpriz’ etkisi yaratmadı. Fakat Ankara’nın kararını açıklama tarihinin, G-20 Zirvesi’ne denk gelmesini, rastlantısal ya da gelişigüzel bir gelişme olarak göremeyeceğimiz için; maksadını ve içeriğini kestiremeyeceğimiz dolaylı mesajların iletilmesi de elbette ihtimal dahilindedir. Velakin bu mesajın tek muhatabının Çin olmadığı aşikardır. Malum NATO’lu mütteffikler ABD, Fransa ve İtalya (Eurosam Konsorsiyumu) da ihaleyi kazanamadılar. Zira ihale komple iptal edildi. Ancak özellikle altını çizmek gerekir ki; T-LORAMIDS projesi değil, yurtdışı hazır alım suretiyle çıkılan ihale kararı iptal edilmiştir.
3.Türkiye’nin ihaleyi iptal kararının arkasında ne gibi nedenler olabilir?
Halihazırda Savunma Sanayii Müsteşarlığı ya da ilgili üst kurumlar tarafından, iptale ilişkin gerekçeli karar açıklanmadığı için ancak tahminlerde bulunabiliriz. Bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor: Türkiye’nin bu ihaleden beklentileri öncelikle nelerdi? Aslında bu soruyu daha açık ve daha doğru bir şekilde şöyle sorabiliriz: Türkiye bu projeden vazgeçmediği halde, ihaleyi niçin iptal etti?
Öncelikle T-LORAMIDS projesi; Türkiye’nin stratejik hava savunma kapasitesini geliştirme ve güçlendirme ihtiyacının farkındalığı neticesinde alınan bir kararla hasıl olmuştu. Böylece hava savunmasında NATO’nun desteğini gözeterek, fakat İttifak’a bağımlı kalmaksızın; Türkiye’nin kendisine ait sistemik, yoğun teknoloji ürünü olan entegre bir ulusal füze savunma sistemine haiz olması amaçlandı. Esasında bu, Ankara’nın savunma sanayiinin geleceğine dönük izlediği, modernizasyon ve millileştirme politikasının bir parçasını oluşturuyordu. Türkiye’nin ihaleye çıktığı dönemden sonra Türk savunma sanayiinin lokomotif kurumlarından büyük hamleler geldi. 2006 yılında tahayyül edilemeyen ya da süre açısından çok uzak bir ihtimal dahilinde gözükürken; örneğin Kaideye Monteli Stinger (KMS), KORKUT, TF-2000 projelerinin yanı sıra, Alçak İrtifa Hava Savunma (HİSAR-A) ve Orta İrtifa Hava Savunma (Hisar-O) füze sistemleri geliştirildi. Bugün vakıf şirketleri Aselsan ve Roketsan, T-LORAMIDS projesini milli olarak üretebilecek bir kapasiteye ve donanıma haizdirler. Nitekim Türk savunma sanayiindeki ana ve/veya alt yüklenicilerin kat ettiği mesafenin farkındalığı hasebiyle Ankara, T-LORAMIDS için beş temel kriter masaya koydu. Bunlar; ortak üretim, teknoloji transferi, yerli katkı payı, teslim süresi ve fiyat avantajıydı. Özellikle 2014 Aralık’ındaki SSİK toplantısında Komite, firmalara hazır alımda mutlak suretle iş payı istediğini bildirmişti. Şu zamana kadar Çin’i ihaledeki diğer rakiplerinden ayrıcalıklı kılan da zaten Ankara’nın defaatle olmazsa olmaz şeklinde vurguladığı ortak üretime ve teknoloji transferine yanaşmasıydı. Ancak Çin’in, Ankara’nın bu kriterlerinde talep ettiği yüzdelik pay oranlarını yeteri kadar karşılamaması veya Türkiye’nin Çin’in sunduğu pay oranlarını artık tatminkâr seviyede bulmaması söz konusu olabilir.
İkincisi, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, ihaleyi iptal etmek suretiyle; T-LORAMIDS projesi için farklı bir modelleme sistemi de hazırlamış olabilir. Farz-ı mahal; alternatif mahiyette olabilecek bir T-LORAMIDS projesinin, tamamen milli kaynaklarla, ilgili tüm Türk firmalarından oluşacak bir yapı (yeni bir işbirliği/konsorsiyum modeli) kurularak geliştirilmesi, ancak gereksinim duyulduğu takdirde yabancı teknik destek sağlayıcılarından istifade edilmesi gibi. Veya NATO Füze Kalkanı Projesi’ndeki ‘Avrupa Aşamalı Uyum Yaklaşımı (EPAA)’ modelindeki safhalar gibi, T-LORAMIDS de milli bir sistem projesi olarak temel safhalara bölünerek aşamalı teknolojik yükseltmeyle geliştirilebilir. Böylece sistemin Çin’den alınması halinde yaşanacak olan en önemli problemlerden, NATO’yla entegrasyon sorunu ortadan kalkmış olacaktır. Zira Ankara, Çin’in FD-2000 füze savunma sistemini aldığı takdirde, IFF yazılımı Aselsan tarafından geliştirilmiş dahi olsa, yine de NATO sistemine entegrasyonuna müsaade edilmeyecekti. Dolayısıyla Türkiye’nin, T-LORAMIDS projesini tamamen kendi imkanları ve NATO’nun itiraz etmeyeceği ülkelerden sağlayacağı teknik destekle gerçekleştirmesi halinde, NATO’nun Link 16 terminallerine bağlanma konusunda bir entegrasyon sorunu yaşanmayacaktır.
4.Peki, Türkiye T-LORAMIDS ya da onun yerine ikame edebileceği aşamalı hava savunması öngören yeni bir projeyi, ne zaman sonuçlandırıp, hizmete sunabilir?
Milli projelerin geliştirilmesi takdire şayan olmakla birlikte; bunların prototiplerinin üretilmesi, envantere kazandırılması vs. asgari 10 yıllık bir sürece işaret eder. Dahası bir milli projenin aksamasının; diğer projeleri de olumsuz yönde etkilemesi olasılığı yüksektir. Örneğin Hava Savunma Harbi Fırkateyni (TF-2000) Projesi başarıyla tamamlandıktan sonra, Türkiye fırkateyn üzerine konuşlandıracağı füze sistemlerini nereden tedarik edecektir? Zira bu TF-2000’in amacı düşünüldüğünde; temelde iki unsur karşımıza çıkar. İlki, hava savunma sistemlerinizi konuşlandıracağınız fırkateyn olup; diğeri de savunma işlevi görecek füze savunma sistemleridir. Dolayısıyla hedeflenen bütüncül amaca ulaşmak için her iki unsurun tamamlanması gerekir. Bu açıdan bakıldığında; uçak, helikopter ve balistik füzelere karşı savunma füzeleri taşıyacak TF-2000 gibi bir milli projenin tamamlanmasına rağmen; örneğin bunun üzerinde orta-uzun menzilli balistik füzelere karşı etkili, gemiden ateşleme yeteneği bulunan füze sistemlerinizi nereden, hangi nitelikte ve ne şekilde tedarik edeceksiniz? Diğer bir ifadeyle, birbirini destekleyen ya da birbirine bağımlı görünüm arz eden projelerin, bir tarafının milli olurken, diğer tarafının dışarıya bağımlı kalması, projenin tamamını ‘milli olma’ niteliğinden uzaklaştırmaktadır. Ne var ki, bu niteliği de ancak imkanlarınız doğrultusunda karşılama şansınız olacaktır. Somut olarak ifade etmek gerekir ise, T-LORAMIDS projesinin akıbeti; Türkiye’ye kazandıracağı tecrübe, birikim, know-how vs. gibi artı değer yaratıcı hususlar göz önünde bulundurulduğunda, diğer milli projeleri de doğrudan/dolaylı bir şekilde ilgilendirmektedir.
5.Son olarak, sizce T-LORAMIDS projesinin rafa kaldırılma ihtimali var mı?
T-LORAMIDS, sonuçlandırılamayan bir milli proje olarak kalırsa; işte o zaman emek, kaynak, itibar ve zaman kaybı söz konusu olacak, Türkiye’nin imajını da olumsuz yönde etkileyebilecektir. Stratejik hava savunmanızı milli projelerle geliştirdiğiniz sistemlerle destekleyebilmek için; her halükarda, zengin bir entelektüel sermayeye ve sağlam bir teknolojik altyapıya ve tabii ki maddi kaynağa sahip olmanız gerekir. Ancak bütün bu kriterleri karşılasanız bile; bu kadar kritik savunma sistemlerini geliştirip üretmeniz, oldukça uzun bir zaman alacaktır. Bu nedenle Türkiye’nin; T-LORAMIDS ihalesini iptal ederken, mevcut güvenlik açığını kapatabilecek tedbirleri ve acil ihtiyaçlarını, kısa sürede, nereden ve nasıl sağlayabileceğinin tespitini yapması gerekir. Fakat her koşulda, açık ve net olan bir şey vardır ki; o da Türkiye’nin, kendi ‘milli füze savunma sistemi’ niyetinden ve projesinden asla vazgeçmemesidir.