SETA > Perspektif |
Perspektif Türkiye'nin AB Süreci'nde Yeni İletişim Stratejisi

Perspektif: Türkiye'nin AB Süreci'nde Yeni İletişim Stratejisi

Türkiye neden yeni bir AB stratejisine ihtiyaç duyuyor? Yeni bir iletişim stratejisi ihtiyacının temelinde yatan faktörler neler? Türkiye - AB ilişkilerinde bundan sonra neler yapılabilir?

Siyasi ve ekonomik açıdan Türk dış politikasının en önemli sütunlarından birini oluşturan AB ile ilişkiler son birkaç yıldır hem AB içinde birlik ve genişleme karşıtı, ırkçı, milliyetçi siyasi hareketlerin yükselmesi hem de Türkiye siyasetinde yaşanan gelişmelerin Avrupalı çevrelerde yansıma ve okunma biçimlerinden dolayı bir durgunluğa sahne oldu. Basın özgürlüğü ve yargı gibi alanlarda Avrupalı yetkililerden gelen olumsuz açıklamalar ve ardından özellikle Gezi eylemlerini takip eden süreçte Türkiye’ye siyasilerden ve medyadan yöneltilen eleştiriler olumsuz bir imaj çizilmesine neden oldu. Yaşanan gerilimler önümüzdeki dönemde güçlü mesajların verilmesi, sağlıklı bilgi akışı sağlanması ve aktif diyalog içeren bir iletişim stratejisi izlenmesi yoluyla uluslararası kamuoyunda yanlış algıların gün yüzüne çıkartılması, düzeltilmesi ve ilişkilerin olumlu seyretmesi için faydalı olabilir. Ticaret, enerji ve güvenlik alanlarında sahip olunan karşılıklı çıkarlar göz önüne alındığında ilişkinin kaygan bir zeminden çıkarılması taraflar açısından faydalı olacaktır.

2008 yılından bu yana Avrupa’nın birçok ülkesini vuran küresel ekonomik kriz, genişlemeye yönelik bakışı olumsuz etkilerken, bütünleşme ve genişleme karşıtı siyasi hareketlerin de oy arttırmasına neden olmuştur. Ekonomik krizin olumsuz etkilerinin beraberinde getirdiği siyasi ve sosyal sorunlar göçmenleri de hedef haline getirmiş ve AB politikalarının bir ölçüde içe kapanmasına yol açmıştır. Ayrıca Türkiye’nin iç siyasetinde yaşanan bir takım gerilimlerin ve atılan adımların da Avrupalı çevrelerde algılanma biçimleri tartışmalar doğurmuş, bunlar da doğal olarak Türkiye’nin müzakere sürecine bakışı olumsuz etkilemiştir.

Türkiye’nin özellikle son dört yıldır durgunlaşan AB ile ilişkilerine ivme kazandırmak için AB stratejisine yeni bir çerçeve çizilmesi ihtiyacı doğmuştu. Bu durum özellikle aktif bir iletişim stratejisi geliştirilmesi için nasıl bir manevra alanı oluşturulabileceği sorusunu beraberinde getirmektedir. Üç ana bölümden oluşan Türkiye’nin yeni AB stratejisini değerlendirmek yakın süreci öngörmek açısından önem taşıyor.