1. Irak’ta ‘başbakanlık’ merkezli siyasi kriz sürecine nasıl gelindi?
Irak siyasetinin günümüzdeki karmaşık halini anlamak için kısa bir özet yapmak gerekir: 2006’da Cumhurbaşkanı Celal Talabani tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen Nuri el Maliki, iktidarı boyunca, mensubu olduğu Şii mezhebinin yönlendirdiği bir başbakan oldu. 2007’nin Ağustos ayında Yezidilerin karşı karşıya kaldığı katliamdan, 2010 seçimlerine kadar geçen sürede, özellikle Sünniler kendilerini dışlanmış ve aşağılanmış hissetti. Devlet kurumlarındaki ‘temizlik’ ve Sünnilerin kamusal alandan tümüyle dışlanması, keyfi olarak tutuklanan binlerce insana uygulanan işkenceyle at başı gitti. 2011’de önce Maliki yönetimi aleyhine kitlesel gösteriler, ardından da Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi hakkında tutuklanma kararının çıkması tansiyonu zirveye taşıdı. Sonrasındaysa, El Kaide ve IŞİD sahneye çıktı. 2013, 9 bin 475 sivilin öldürüldüğü, 2008’den sonraki en kanlı yıl olarak kayıtlara geçti. 2014 başından itibaren de Felluce ve kısmi olarak Ramadi’nin IŞİD tarafından işgal edilmesiyle günümüze uzanan süreç başlamış oldu.
2. Irak’ın yeni Cumhurbaşkanı Fuad Masum, görevi devraldıktan sonra Maliki yerine hükûmeti kurmakla Haydar Abadi’yi görevlendirdi ve Masum’un bu hamlesi siyasi krizin fitilini ateşledi. Öncelikle, Abadi nasıl bir aktör ve Irak siyasetinde karşılığı nedir?
Haydar Abadi’nin nerede durduğunu görmek için, kendisini kimin desteklediğine bakmak lazım. İran ve ABD kendisine hemen destek ve tebriklerini sundu, ülke içindeki Şiilerin kahir ekseriyeti de ondan yana görüş bildirdi. Bu noktada, Irak’ta birçok sorunun kaynağı konumundaki Maliki sorununun çözümüne yönelik olarak Abadi’nin bir umudu temsil ettiğini söyleyebiliriz.
3. ABD ve İran’ın Abadi’ye desteği sonrası daha fazla direnemeyen Başbakan Maliki istifa etti. Maliki’nin istifası ve Abadi’nin başbakanlığını Irak’ın geleceği açısından nasıl yorumluyorsunuz?
Son gelişmeler, özellikle de Abadi’nin seçim süreci, İran’ın Irak siyaseti üzerindeki kontrol ve etkisinin hâlâ devam ettiğini gösteriyor. ABD biraz mecburiyetten ve Maliki’den iş çıkmayacağını gördüğünden Abadi’den yana tavır aldı; ama İran’ınkinin çok daha ince hesaplanmış ve derin düşünülmüş bir stratejik tercih olduğu görülüyor.
4. Türkiye’nin mevcut tablo karşısındaki pozisyonu nedir ve Irak ile ilişkilerin geleceği adına mevcut tutum ne ifade ediyor?
Doğrusunu söylemek gerekirse, Türkiye bölgede önemli bir aktör; ama bölgenin kendi içyapısından ve dengelerinden kaynaklanan nedenlerle Türkiye’nin şu anda Irak siyasetini tamamıyla yönlendirme gücü bulunmuyor. Irak-Türkiye ilişkilerinin geleceği, Türkiye’nin Kürt bölgesiyle kurmakta olduğu ilişkilerin geleceğine bağlıdır diye düşünüyorum.
5. Abadi yönetimindeki Irak, IŞİD sorununa karşı yeni bir denklem ve çare oluşturabilir mi?
Abadi döneminde Irak’ın tamamen değiştiğini ve sorunların çözüm bulacağını düşünmek hayalcilik olur. Irak’ta devletin yapısı, kurumsal örgüsü ya da ideolojik arka planı değişmedi; sadece başbakanlık koltuğuna oturan isim değişti. Nuri el Maliki’nin istifa açıklamasını yanına Abadi’yi alarak yapması da sembolik önemdeydi. Maliki, “Koltuktan kalktım, ama ben hâlâ varım ve denklemde yerimi koruyorum” dedi. Zaten Irak’tan gelen haberler de Maliki’nin gayri resmi olarak da olsa, önemli bir konumda kalmaya devam edeceğini gösteriyor.
* Taha Kılınç, Sabah Gazetesi Dış Haberler Müdürü.
[Söyleşi: Sadık Şanlı]