SETA > Avrupa Araştırmaları |
Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçiminde İbre Macron'u Gösteriyor

Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçiminde İbre Macron'u Gösteriyor

Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçiminin 23 Nisan'da yapılan ilk turunda beklenildiği gibi hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı ve en çok oyu alan Macron ile Le Pen ikinci tura kaldı.

İlk turun sonunda çıkan bu tablo birçok gelişmeyi beraberinde getirdi. Merkez sağın adayı Fillon ilk turu üçüncü, merkez solun adayı Hamon beşinci olarak tamamlayarak ikinci tura kalamadı. Bu sonuca göre, cumhuriyet tarihinde merkez sağ ve sol adaylar, ilk kez ikinci turda yer alamadı. Bir başka ifadeyle 2017 cumhurbaşkanlığı seçimi ilk tur sonuçları, Avrupa’da genel trendin bir devamı olarak Fransa’da da merkez siyasetin iflas ettiğini açıkça ortaya çıkardı.

Fransa’da merkez sağın ve solun bu noktaya gelmesinde şüphesiz birçok faktör önemli rol oynadı. Ancak bunlar arasında en çok dikkat çekeni, merkez sağ açısından bakıldığında Cumhuriyetçi Fillon hakkında ortaya çıkan skandallar ile merkez sol Sosyalist Parti’nin adayı Hamon’un radikal sol aday Jean-Luc Melenchon ile arasındaki rekabet nedeniyle başarısız olmaları. Buradan yola çıkarak Fransız seçmeninin bu seçimle birlikte tabuları yıkıp, siyasette yeni bir hareketlenme görmek istediği rahatlıkla söylenebilir.

AB SÜRECİ YAKINDAN TAKİP ETTİ

İlk tur sonuçlarıyla birlikte Avrupa’nın içinde bulunduğu duruma uygun olarak Fransa’da da aşırı sağın gücünü artırdığı gerçeği bir kez daha ortaya çıktı. Aşırı sağcı Ulusal Cephe, bu seçimde yüzde 21,3 oranında oy alarak 45 yıllık parti tarihinde cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı en yüksek oy oranına ulaştı ve Fransa siyasetinde konjonktürel bir akım olmadığını ispatladı. Bunun da ötesinde Ulusal Cephe’nin bu başarısını, aşırı sağın ana akım siyaseti temsil etme gücüne ulaştığı şeklinde yorumlamak da mümkün.

Her ne kadar Marine Le Pen öncülüğündeki aşırı sağın tarihi zirve noktasına ulaştığı ortaya çıkmışsa da son tahlilde ikinci turda Macron’un kuvvetle muhtemel cumhurbaşkanı seçilecek olması Brüksel’e de rahat bir nefes aldırdı. Birleşik Krallık’ın AB’den çıkması (Brexit) ve Avrupa’da son dönemde tırmanan aşırı sağ tehlikesine karşı bu seçime büyük önem atfeden Brüksel, süreci başından sonuna kadar yakından takip etti. Zira Le Pen’in Fransa’nın Avrupa Birliği’nden çıkmayı (Frexit) temel vaatleri arasına koyması, birliğin bütünleşmeye kaldığı yerden devam edebilmesi için Brüksel’i ciddi endişelere sevk etmekteydi. Nitekim ilk turdan kısa bir süre önce açıklama yapan AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, Frexit’in uygulamaya geçmesi halinde bunun AB için bir felaket olacağını ifade etmişti.

Le Pen'in bu yükselişine rağmen sonuçların Avrupa genelinde memnuniyetle karşılandığını da söylemek gerekir. Nitekim sonuçların belli olmasıyla birlikte AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, Komisyon Sözcüsü Margaritis Schinas, AB Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ve Almanya Sosyal Demokrat Parti Başbakan adayı Martin Schulz gibi Avrupa siyasetinin önde gelen siyasetçileri sosyal medya hesapları üzerinden Macron’u tebrik ettiler.

MACRON'UN TÜRKİYE AÇIKLAMALARI

İkinci turda seçilmesi halinde Fransa tarihinin en genç cumhurbaşkanı olacak Macron’un temel vaatleri arasında Avrupa’da kalıcı barışın devamı için Avrupa bütünleşmesinin yeniden canlandırılması, ABD ile Atlantik ötesi ilişkilerin güçlendirilmesi, mültecilere yönelik daha liberal politikaların uygulanması, Fransız ekonomisinin daha fazla liberalleştirilmesi, avro bölgesinin güçlendirilmesi, girişimcilerin ve serbest çalışanların işsizlik yardımından faydalanması, beş yıl içerisinde 50 milyar avroluk teşvik paketinin hayata geçirilmesi, çalışanların maaşlarındaki sağlık ve işsizlik fonu kesintilerinin kaldırılması ve mesleklere göre farklı yaşta emeklilik uygulaması yer alıyor.

Ayrıca Fransız halkı nezdinde siyasette taze kana duyulan ihtiyacın kendini uzun süredir hissettirmesi sebebiyle bağımsız aday Macron’un, haziran ayında yapılacak genel seçimlere kadar yeni bir siyasi parti kurması bekleniyor. Nitekim Macron ilk turun ardından basına verdiği mülakatta bunun işaretlerini verdi.

MACRON'UN SÖYLEMİNDE RADİKAL DÖNÜŞÜM

Bunun yanı sıra ilk tur sürecinde Türkiye ile ilgili söylemlerinde kısmen dengeli bir görüntü çizen Macron, ilk tur sonrasında medyanın kendisini şimdiden cumhurbaşkanı ilan etmesi sebebiyle bu politikasından radikal bir dönüş yaparak Le Pen seçmenine kayması muhtemel Fillon taraftarlarına da göz kırpmaya başladı. Türkiye’de 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan anayasa referandumunu 'otoriterleşme' olarak yorumlayan Macron, cumhurbaşkanı olması durumunda Türkiye’nin AB müzakerelerinde herhangi bir ilerlemenin olmayacağını söyledi. Macron, ayrıca Fransa Ermenilerinin desteğini almak amacıyla 1915 olaylarının 102. yıldönümü sebebiyle Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen anma törenine katılarak, 7 Mayıs’ta yapılacak ikinci tur seçimlerini kazanması durumunda sözde Ermeni soykırımının dünyada tanınması için mücadele vereceğini ifade etti.

Macron’un Türkiye özelindeki bu açıklamaları dikkate alındığında iki tur arasındaki süreçte oy potansiyelini arttırmak için her yolu denemeye çalıştığı ortaya çıkıyor. Aslında bu yöntemin daha önce Hollanda seçimlerinde kısmen başarılı olduğu görülmüştü. Zira mart ayında Hollanda genel seçimleri yaklaşırken görevdeki Başbakan Mark Rutte, ırkçı aday Geert Wilders’ın oylarını devşirebilmek için Türk ve yabancı düşmanlığına soyunmuş ve kendisini en az Wilders kadar yabancı karşıtı olarak göstermeye çalışmıştı. Fransa’da da ikinci tur yaklaşırken bağımsız Macron’un aşırı sağcı Le Pen’in ve kararsızların oylarını devşirebilmek için benzer yöntemi izlediğini görmekteyiz.

LE PEN'İN 'BAĞIMSIZ ADAY' KARTI

Diğer taraftan, aşırı sağcı Le Pen’in temel vaatleri arasında Avrupa bütünleşmesinden, Atlantik ötesi (ABD ile) ilişkilerden ve NATO politikalarından uzaklaşarak küresel siyasette ağırlığı giderek artan Rusya ile ilişkilerin güçlendirilmesi, Kırım’ın Rusya’nın parçası olarak tanınması, yıllık 10 bin kişilik göçmen kotasını uygulamaya koyarak göçmen sorununun kontrol altına alınması ve ülkedeki laik yapının devam edebilmesi için 'siyasal İslam' ile mücadele edilmesi gibi başlıklar yer alıyor.

İlk tur sonuçlarına bakıldığında ülkenin daha çok doğu bölgesinden oy aldığı görülen Ulusal Cephe lideri aşırı sağcı Le Pen, bu sonuçların tarihi olduğunu söyleyerek kendisini Fransız halkını kibirli elitlerden kurtaracak kişi olarak tanımladı. Bunu ispatlayabilmek için Le Pen, ilk turdan hemen sonra sürpriz bir hamle yaparak parti başkanlığından ayrıldığını ve ikinci tura Macron gibi bağımsız olarak gireceğini açıkladı. Le Pen’in bu kararı almasında ilk turun hemen ardından kendisini gevşek bir kampanya izlemekle suçlayan Ulusal Cephe’nin kurucusu "Baba Le Pen’in" de etkili olduğu analistler tarafından tartışılan bir husus.

İkinci tur için Macron ile karşılaştırıldığında Le Pen’in kendi seçmeni dışında oy alabileceği nispeten kısıtlı bir taban bulunuyor. İlk turda yüzde 4 oy alan muhafazakar aday Nicolas Dupont-Aignan seçmeninden oy alması beklenen Le Pen’in radikal sol seçmene hitap etmeye çalıştığı da görülüyor. Zira ikinci tur için Le Pen taraftarlarınca hazırlanan bazı afişler incelendiğinde Le Pen ve Melenchon arasındaki ortak yönlere atıf yapılarak sol seçmenin “kapitalist sisteme hizmet eden” Macron’a değil, ulusalcı Le Pen’e oy vermesi gerektiği anlatıldı.

Öte yandan Le Pen'in Rusya tarafından desteklendiği tartışmaları da devam ediyor. Seçim kampanyası sürerken ortaya atılan Ulusal Cephe'nin ırkçı ve anti-semitik geçmişinden dolayı Fransız bankalarının partiye borç vermeyi reddettiği ve Rusya'nın Le Pen'in partisini fonladığı iddialarına, ilk turun hemen ardından bir yenisi daha eklendi. Fransız basını, Rus askeri istihbaratına bağlı ve kendisine “Pawn Storm” (Piyon Fırtınası) ismini veren bir grup siber saldırganın e-posta yoluyla kimlik elde etme yollarını kullanarak Macron’un kampanyasını hedef aldığı haberlerine geniş yer ayırdı. Bu siber saldırının Fransa Siber Güvenlik Ajansı (ANSSI) tarafından doğrulanmasıyla birlikte ikinci tur öncesi aşırı sağ aday Le Pen’in Rusya tarafından desteklendiği tartışması bir kez daha gündeme geldi.

FİLLON VE SARKOZY'DEN MACRON'A DESTEK

Yüzde 78 oranında katılımın olduğu ilk turun ardından kamuoyu nezdinde oluşan atmosfere göre, şu an için Macron’un Elysee Sarayı’na cumhurbaşkanı olarak girmesine kesin gözüyle bakılıyor. Zira Sosyalist Parti’nin adayı Hamon ve radikal solun çatı adayı Melenchon ilk turdan önce Le Pen’e karşı olduklarını ifade etmişler ve ilk turu geçememeleri halinde Le Pen’in karşısında olacaklarını açıklamışlardı. Ancak ilk turun ardından Melenchon Macron-Le Pen ikilisinden hangisine destek vereceğini uzun bir süre açıklamaktan geri durdu ancak kamuoyunun yoğun baskısı sebebiyle ikinci tura az bir süre kala yaptığı açıklamada taraftarlarına Le Pen’i desteklememe tavsiyesinde bulundu. Melenchon’un kampanya ekibi tarafından yapılan eğilim anketine göre, Melenchon seçmeninin yüzde 29’unun ikinci turda oy kullanmayacağı, yüzde 35’nin Macron’a oy vereceği ve geri kalan yüzde 36’sının ise boş oy kullanacağı öngörülüyor.

İki tur arasında Le Pen ve Macron ikilisinden hangisini destekleyeceği merak edilen Cumhuriyetçilerin adayı Fillon da ilk turun hemen ardından yaptığı açıklamada destekçilerinden Macron’a oy vermelerini istedi. Görevdeki Cumhurbaşkanı Hollande ve Başbakan Bernard Cazeneuve, eski Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy ve eski Başbakan Alain Juppe de ikinci turda Emmanuel Macron’a oy verilmesi çağrısında bulundu.

TELEVİZYON DÜELLOSUNUN GALİBİ MACRON

Son olarak çarşamba günü Le Pen ile Macron, Fransa devlet televizyonunda karşı karşıya geldiler ve iki buçuk saat boyunca işsizlik, ekonomi, terör, eğitim, hukuk, vergi, emeklilik, AB ve uluslararası siyaset konuları ile ilgili soruları cevapladılar. Bu düello Macron ve Le Pen arasındaki şimdiye kadarki en sert tartışma olarak kayıtlara geçti. Program boyunca Macron sıklıkla Le Pen’i “yalancı”, Le Pen de Macron’u “sırıtkan bankacı” olarak suçladı. Program devam ederken BFM TV’nin yaptığı sanal anket, Fransız seçmeninin yüzde 63’ünün Macron’u, yüzde 34’ünün ise Le Pen’i daha inandırıcı bulduklarını gösterdi.

Mevcut tabloya göre ikinci turda Le Pen’in karşısında heterojen bir bloğun yer alacağı ortaya çıkıyor. Böylece matematiksel bir hesaplama yapıldığında Macron’un 7 Mayıs 2017 tarihinde gerçekleşecek ikinci turda yüzde 60-70 arasında oy oranı ile Fransa’nın yeni cumhurbaşkanı olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Ancak anketlerde Macron önde görünse de kararsız seçmen oranının büyüklüğü, zayıf da olsa bir sürpriz ihtimaline kapı aralıyor.

[Anadolu Ajansı, 5 Mayıs 2017].