Cumhurbaşkanı Erdoğan ve lideri olduğu AK Parti’nin Türkiye’ye dair en büyük hedefinin bağımsızlık olduğuna kuşku yok.
Bu hedef doğrultusunda Türkiye’yi her türlü bağımlılıktan kurtaracak, kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacak adımları atmanın gayreti içerisinde oldu. Türkiye’yi kendi nüfuz alanı içerisinde görmek isteyen küresel aktörlerin onun bu hedefini fark ettiklerinde engel olmak için hangi yollara başvurduklarını ise çok iyi biliyoruz.
Küresel güçlerin Türkiye’yi bağımsızlık yolundan döndürmek için ne tür yöntemlere başvurduklarını burada tekrarlamaya gerek yok. Biz Türkiye’nin bu yolda attığı adımlara ve bu adımlar içerisinde enerjinin yerine değinelim.
Savunma sanayii alanında kaydedilen büyük başarı Türkiye’yi bu alanda dışa bağımlılıktan kurtarmayı hedefliyor. İHA/SİHA/TİHA teknolojisinde Türkiye’nin geldiği nokta başta olmak üzere, hava, deniz ve kara gücünün yerlileştirilmesi konusunda geliştirilen silahlar hem Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılıyor hem de bir kısmı ihraç edilerek ülkemizin ekonomisine katkıda bulunuyor.
En son “Defense News Top 100” listesine yedi Türk savunma şirketinin girmiş olması bu alandaki başarının açık göstergesi. ASELSAN’ın 2,1 milyar dolarlık satış geliriyle 48. sıraya yükseldiği bu listede AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında hiçbir Türk şirketi yoktu. Satış gelirleri 6,2 milyar doları bulan bu şirketler hem Türkiye’nin savunma sanayisine hem de ekonomisine ciddi katkı veriyorlar.
AK Parti döneminde Türkiye’nin bağımsızlık yolunda attığı adımlardan biri de, uzun zamandır ülkemize karşı bir baskı unsuru olarak kullanılan terörün ortadan kaldırılması konusunda elde edilen başarıdır. Gerek içeride alınan tedbirlerle gerekse Suriye ve Irak topraklarında gerçekleştirilen önleyici müdahalelerle PKK terör örgütünün Türkiye’ye zarar verme kapasitesi ciddi oranda azaltıldı.
Bağımsızlık denince Türkiye açısından akla gelen bir başka alan ise enerjidir. 2020 itibarıyla ülkemizin enerji tüketiminde en üst sıralarda yer alan petrol, doğalgaz ve kömür konusunda ciddi bir dışa bağımlılığı söz konusu.
2019 verilerine göre, Türkiye tükettiği petrolün ancak yüzde 5,5 kadarını, doğalgazın yüzde 1 kadarını, kömürün ise yüzde 41 kadarını kendisi üretebiliyordu. Bu fosil yakıtların Türkiye’nin toplam enerji tüketiminde yaklaşık yüzde 86’lık bir paya sahip olduğu düşünüldüğünde enerji açısından dışa bağımlılığın hangi boyutlarda olduğu daha iyi anlaşılır.
Yenilenebilir (hidro, rüzgâr, güneş, biyokütle) kaynaklardan elde edilen enerji dâhil edildiğinde bile Türkiye’nin enerjide yaklaşık yüzde 70’ten fazla bir dışa bağımlılığı söz konusuydu. Covid-19 salgını sırasında, bazı ürünlerde dışa bağımlılığın ne tür felaket sonuçlara yol açabileceğinin görüldüğü hatırlanırsa, enerji alanında bu derece dışa bağımlılığın ülkemiz açısından ciddi bir risk teşkil ettiği görülür.
İşte bu yüzden Türkiye, dış politikada bağımsızlığın, savunma sanayii alanında olduğu gibi, enerji alanındaki bu bağımlılıktan da kurtulmaktan geçtiği düşüncesiyle hareket ederek ciddi enerji yatırımlarına imza attı. Bu çerçevede bir yandan Türkiye’nin petrol ve doğalgaz tedarikçilerinin sayısı artırılıp bu alanda bazı ülkelere olan bağımlılık azaltılmaya çalışılırken, bir taraftan yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimine büyük yatırımlar yapıldı, diğer taraftan ise deniz ve karada petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerine ağırlık verildi.
Özellikle denizlerde enerji arama faaliyetleri konusunda atılan adımlar sayesinde Türkiye bugün iki sismik araştırma üç de derin sondaj gemisiyle dünyanın en güçlü enerji filolarından birine sahip oldu. 2012 yılında satın alınan Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemisinin ardından, 2017 yılında Fatih, 2018’de Yavuz ve 2020’de alınan Kanuni derin sondaj gemileri bu filoya eklendi. Bu alanda belki de en önemli gelişme ise 2017’de filoya katılan Oruç Reis gemisinin Türkiye’de yerli teknolojiyle inşa edilmiş olmasıydı.
Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın enerji bakanlığı sırasında bu filonun oluşturulması konusunda gösterdiği çabanın özellikle altını çizmek gerekir. Ondan bayrağı devralan Fatih Dönmez’in de aynı kararlılıkla çalışmaları sürdürdüğünü belirtelim.
Enerji alanında dışa bağımlılıktan kurtulmak için kendi enerji kaynaklarını bulma yolunda bu kadar çaba sarf eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibi “gayret bizden, tevfik Allah’tandır” düsturuyla yola çıktığı için bu çabanın karşılığını alacağına inanıyordu.
Karadeniz’de keşfedilen Sakarya Gaz Sahası işte bu çabanın ürünüdür ve Türkiye’nin bağımsızlık yoluna “enerji” katacaktır.
[Türkiye, 22 Ağustos 2020]