Cumartesi gecesi Gaziantep'te gerçekleştirilen terör saldırısı, Türkiye düşmanlarının hiçbir kural, en küçük bir ahlaki değer taşımadıklarını bir kez daha gösterdi. Terör saldırısının sivil insanlara yönelik olması, üstelik bir düğünün hedef alınması, karşı karşıya olduğumuz terörün tek amacının ülkeyi istikrarsızlaştırmayı amaçladığını gözler önüne seriyor.
Türkiye, 2013 yılı öncesinde de defalarca istikrarsızlık girişimine maruz kalmıştı. Ancak 2013 sonrasında, Türkiye'nin istikrarsızlaştırılması için gerçek manasıyla ülkeye karşı ekonomik ve siyasi bir terör ittifakı yaşanıyor. Üstelik bu terör ittifakında her yol ve her araç deneniyor artık.
Türkiye'yi istikrarsızlaştırma çabası, kimi zaman “özgürlüklerin tehlike altında olduğuna" dair kasıtlı söylemlerini Batı'ya pazarlamada, hatta yalvarmada karşımıza çıkıyor, kimi zaman 17-25 Aralık yargı darbe girişimiyle ve kimi zaman da “ekonomik kriz" balonunun şişirilmesiyle.
FETÖ'nün gerçekleştirdiği 15 Temmuz darbe girişimi ile bu çabalar, açık bir terör şekliyle ortaya çıkıyor.
Ancak tüm bu çabalara ve çırpınışlara rağmen Türkiye sahip olduğu güçlü ekonomik göstergeler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın güçlü liderliği ve her türlü müdahale ve kaos girişimlerine karşı geleceğe dair olumlu ve ümitli beklentilerini değiştirmemiş olan halkın desteğinin sayesinde, bölgede siyasi ve ekonomik istikrarını korumaktadır.
EKONOMİK TETİKÇİLİK
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde başarısız olması nedeniyle, bu kez başka unsurlar devrede. Ekonomik tetikçiler dediğimiz bu unsurlar, hem içerde hem de dışarda Türkiye'yi çevrelemek ve kıskaç altında tutma girişimlerini sürdürecek.Dış aktörlerden uluslararası finansal kuruluşlar, kredi derecelendirme kuruluşları ve bunların sahibi ve ortakları olan fon sahipleri, Türkiye aleyhine başlattıkları negatif algıyı devam ettirmek için çok ısrarlılar.
En son Fitch kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye'nin notunu değiştirmemesine rağmen not görünümünü negatife çevirdi. Bu durum, negatif algı oluşturma sürecinin halen devam ettiğinin bir göstergesidir. Üstelik Fitch, Türkiye'yle ülke anlaşması olan bir derecelendirme kuruluşu.
İçerde de Türkiye'yi kıskaca almak isteyen başta FETÖ, PKK ve DAEŞ olmak üzere, terör örgütleri kaos oluşturma peşindeler.
Terör saldırılarına karşı yalnızca ekonomik ve siyasi dinamiklerini değil, toplumsal dinamiklerini de korumuş Türkiye'ye karşı, önemli merkezlerden Van, Diyarbakır, Elazığ ve en son Gaziantep'te topyekûn bir terör kardeşliği yürütülüyor. Neden?
Nedeni belli. Türkiye'de kaotik ortam oluşturmak, Türkiye'de halkın huzurunu baltalamak, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık oluşturmak.
Sahi, DAEŞ, PKK ve FETÖ terör örgütlerinin isimlerinin farklı olmasının bir anlamı var mı? Adları farklı olsa da yapısal kodları ve hedefleri aynı.
Vardiya sistemine geçmiş gibi, birinin bıraktığı yerden diğeri başlıyor.
Peki, Türkiye tarihinde görülmemiş bu terör ittifakına karşı ne yapmalıyız?
ÜMİTSİZLİĞE KAPILMADAN YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ
FETÖ, PKK veya DAEŞ, kim olursa olsun, ülke içinden veya dışından Türkiye düşmanlığı yapanlara ve ülkede istikrarsızlık oluşturmak isteyenlere verilecek en iyi cevap, Türkiye'nin refahı, kalkınması ve geleceği için başlatılan bu yeni süreci devam ettirmek.Türkiye'nin başladığı ekonomi hikâyesini, gerçekleştirilen projelerle, bulunduğu bölgede geçmişte olduğu gibi teslim olmayıp farklı ülkelerle geliştireceği ilişkilerle yeni entegrasyonlar ve işbirlikleriyle yazacak, tamamlayacak.
Biliyoruz ki, bu bölgede olmanın maliyeti var. Ancak maliyetin yanı sıra, bir de bu bölgede Türkiye'nin farklı kutuplardan yeni ittifaklar oluşturma potansiyeli var. Bu da ülke ekonomisi için büyük bir avantaj demek.
15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra, Rusya ile var olan krizin bitirilmesi ve kriz öncesi döneme geri dönüş konusundaki iki tarafın mutabık kalması bile, birçok ekonomik ve siyasi dengeyi değiştirmişe benziyor.
Aslında, Rusya ile yakınlaşma Türkiye'deki saldırıların bu kadar artmasının en önemli sebeplerinden birisidir. Çünkü, egemen güçler ve ekonomik tetikçiler, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi sonrasında Türkiye'yi sıkıştırmak, yalnız bırakmak ve ülkenin teslim olmasını bekliyorlardı. Yani Türkiye'nin bölgede ne ekonomik olarak ne de siyasi olarak bir aktör olmasını istemiyorlar.
Ancak, milletten aldığı destekle Türkiye, bölgede dünden daha güçlü olacaktır.
[Yeni Åžafak, 22 AÄŸustos 2016].