Türkiye İsveç ve Finlandiya Arasında Daimi Ortak Mekanizmaya Dönüş

Türkiye, İsveç ve Finlandiya Arasında Daimi Ortak Mekanizmaya Dönüş

Daimi Ortak Mekanizma'nın üçüncü toplantısı içeriğinden ziyade müzakere sürecinin tekrar canlanması açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bundan sonraki süreçte sorumluluk İsveç karar alıcılarındadır. Türkiye üzerindeki baskılar devam edecektir ancak süreci somut kararlar ve taraflar açısından ortak kazanımlarla yürütmek tüm tarafların menfaatine olacaktır. Türkiye'nin varoluşsal güvenlik kaygıları konusunda esneklik göstermeyeceği tekrar tekrar vurgulanması gereken bir husustur. Türkiye'nin NATO'nun genişlemesini desteklediği vurgusu ise bir diğer önemli köşe taşıdır. Her iki vurgunun da dengeli ve eş zamanlı olarak yapılmaya devam etmesi gerekmektedir.

Türkiye-İsveç-Finlandiya Daimi Ortak Mekanizmasının üçüncü toplantısı, NATO karargahının bulunduğu Belçika'nın başkenti Brüksel'de 9 Mart'da gerçekleşti. Toplantıda Türkiye tarafını Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Burak Akçapar temsil etti. Yapıcı bir atmosferde geçtiği bildirilen toplantıda az da olsa mesafe alındığı bildirildi. Toplantı sonrası basına bilgi veren Büyükelçi Kalın: "Türkiye'nin güvenlik kaygıları NATO'nun kaygılarıdır. Biz nasıl onların güvenlik kaygılarını ciddiye alıyorsak, müttefiklerden aynı tutumu beklemek gayet doğaldır. Geçtiğimiz süre içinde atılan bazı adımlar memnuniyet verici ve ilerleme kaydedildi. Ancak süreç henüz bitmedi" şeklinde açıklamalarda bulundu. Kalın'ın açıklamasının olumlu yönü taraflar arasında Üçlü Muhtıra konusundaki ortak anlayışın ve bu doğrultudaki yol haritasının teyit edilmiş olmasıdır.

Olumsuz yönü ise özellikle İsveç tarafının yol haritası doğrultusunda adımlarını oldukça yavaş ve kararsız şekilde atmasıdır.Madrid Mutabakatının üzerinden geçen dokuz aylık süreç İsveç tarafından verimli bir şekilde kullanılmadığı gibi Türkiye'nin güvenini yıpratacak çok sayıda sorumsuzca adım atılmıştır. 26 Ağustos 2022 ve 25 Kasım 2022'de yapılan Ortak Mekanizma toplantılarında önemli ilerlemeler kaydedilmesine karşın İsveç'te yaşanan Türkiye ve İslam karşıtı provakatif eylemler, sürecin duraksamasına neden oldu. Bu adımlar sonunda Türkiye tarafı, İsveç ve Finlandiya'nın dosyalarının ayrıştırılması ve Muhtıra bağlamındaki sorumluluklarını yerine getiren Finlandiya'ya yeşil ışık yakılmasına daha sıcak bakan bir noktaya gelmiş durumdadır. Türkiye'de özellikle İsveç tarafının müzakereler bağlamında samimiyetini gösteren güven inşa edici hamlelerde bulunması beklentisi oluşmuştur. Bütün bu gelişmeler yaşanırken Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ilk yılını doldurmuş durumdadır. Avrupalı aktörler yaklaşan baharla birlikte savaşın yeniden tırmanmasını öngörmektedirler. Bu gelişme İsveç ve Finlandiyalı siyasetçiler üzerinde yoğun bir baskı oluşturmaktadır. Türkiye üzerinde ise başta ABD olmak üzere diğer üye ülkelerin baskısı artmaktadır.

Madrid Mutabakatı Neleri Öngörmekteydi

28 Haziran 2022 tarihinde NATO liderler zirvesi marjında yapılan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, İsveç Başbakanı Magdalena Andersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in katıldığı toplantıda Türkiye-İsveç ve Finlandiya arasında "Üçlü Muhtıra" imzalandı. Üçlü Muhtıra, uluslararası basında Türkiye'nin başarısı olarak sunuldu. Üçlü muhtıra kapsamında başta "PKK ve uzantılarıyla mücadelede Türkiye'yle tam işbirliği; Terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadelede Türkiye'yle dayanışma sergilenmesi ve PYD/YPG ve FETÖ'ye destek sağlamama taahhüdü" dahil olmak üzere çok sayıda konuda mutabakata varıldı. Varılan mutabakat Türkiye'nin güvenlik konusundaki kaygılarını tam olarak karşılamasının yanında hem NATO üyesi ülkeler, hem de iki aday ülkeyle güven inşa edebilecek bir ortam oluşturmaktaydı. Mutabakat aynı zamanda her iki ülkenin Türkiye'ye uyguladıkları askeri ambargoları da sona erdirmelerini ön görmekteydi. Mutabakat doğrultusunda oluşturulan ve güvenlik, istihbarat ve adalet kurumlarının katılımıyla oluşturulan Daimi Ortak Mekanizma, mutabakat sürecini takip edecek önemli bir süreç takip mekanizmasıydı. Madrid Mutabakatı Türkiye'nin güvenlik ve terörle mücadele konusundaki kaygılarını gidermeye yarayacak önemli bir referans metindi.

Türkiye'nin temel beklentisi Madrid Mutabakatı ilkelerinin tamamen hayata geçirilmesidir. Bu konuda sorumluluğunu yerine getirmesi gereken tarafın ise Türkiye'nin muhatapları olduğu vurgusu önemlidir. Özetle Türkiye, atılan adımlardan memnundur ancak bu adımlar Madrid Mutabakatında yer alan maddeleri karşılamanın oldukça gerisindedir. İsveç ve Finlandiya, hem terörle mücadele konusunda yeni yasaların çıkarılması hem de bu yasaların uygulanması konusunda gerekli adımları tam olarak atabilmiş değillerdir. Üstelik geçen zaman içerisinde yaşanan bir takım olumsuz olaylar özellikle Türkiye-İsveç ilişkilerini bir çıkmaza sokmuştur. İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğini parlamentolarında onaylamış olan diğer NATO üyesi ülkeler ise Türkiye ve Macaristan üzerindeki baskılarını artırmaktadırlar. Brüksel'deki toplantı gündemi itibari ile taraflar arasında yeniden güven inşa etmeyi hedefleyen aynı zamanda da mutabakat metni konusunda atılan somut adımların değerlendirildiği bir toplantı oldu.

Taraflar Arasındaki Tıkanıklık Noktaları

İsveç tarafı terörle ve terör örgütü PKK ile mücadele konusunda beklenen adımları atmaktan kaçındı. Bu konuda yapılması gereken kanuni düzenlemeler vaktinde yapılmadı. Güvenlik birimleri de Madrid Mutabakatına rağmen Türkiye'yi hedef alan terör örgütlerine yönelik anlamlı bir mücadeleyi hayata geçirmedi. Terörün finansmanı ve terör propagandasının engellenmesi konusunda adımlar atılmadı. İsveç güvenlik birimleri kendi ülkelerindeki terör örgütü sempatizanlarının Türkiye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı hedef alan provakatif eylemlerini engellemedikleri gibi eylemcileri koruma kalkanına aldılar. Bu görüntüler Türkiye kamuoyunda infiale neden oldu ve İsveç'e yönelik algının olumsuz şekil almasını pekiştirdi.

Türkiye somut beklentilerini dile getirince Batı ülkelerinin basın ve kamuoyları Türkiye karşıtı oldukça saldırgan bir kampanya başlattılar. Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alan yayınlar başta ABD olmak üzere Batı mahreçli basın yayın organları ve düşünce kuruluşları tarafından yoğun bir şekilde pompalandı. Marjinal siyasi aktörler ve bazı ana akım siyasetçiler Türkiye ve Erdoğan karşıtı söylem ve demeçlere başvurdular. Bütün bu saldırgan ve uzlaşmaz üslup Türkiye'yi köşeye sıkıştırıp bir oldu bittiye getirmeyi hedefliyordu. Hatta meseleyi medeniyeler ve dinler arası bir gerilime dönüştürmek için kutsal kitabımızı ve dini değerlerimizi hedef alan saldırılar Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği önünde yapıldı. Bütün bu olumsuz gelişmeler taraflar arasındaki diyalog kanallarının yıpranmasına neden oldu. Türkiye ile İsveç arasındaki gerilimin İsveçli siyasetçiler tarafından kültürel ve dini bir düzleme çekilmesi çabası oldukça riskli bir hamleydi. Batı ülkelerinde İsveç'e destek verenler olsa da İslam toplumları İsveç'in sorumsuz adımlarına oldukça eleştirel yaklaştılar.

Kuran'ı Kerim'e yönelik saldırılar sonrasında durdurulan müzakereler. Türkiye'de yaşanan 6 Şubat depremleri sonrasında doğal bir erteleme ile neticelendi. AB dönem başkanı İsveç ve Finlandiya, Türkiye'de arama kurtarma ve insani yardım faaliyetlerine ciddi katkılarda bulundular. İsveç ve Finlandiya'nın Türkiye ile dayanışmaları ve insani yardım konusundaki samimi tavırları diplomatik ortamdaki gerilimi de yumuşattı. AB ve NATO ülkeleri de Türkiye ile dayanışma gösterdiler. Yaşanan bu gelişmeler taraflar arasındaki soğukluğu tam olarak ortadan kaldırmasa da karşılıklı anlayışı pekiştirecek olumlu bir momentumun yaşanmasına olanak sağladı. En nihayetinde Daimi Ortak Mekanizma'ya dönüş yaşandı ve taraflar yeniden müzakere ve istişare masasına döndüler.

Toplantı sonrası Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın'ın "NATO'nun genişlemesine olan desteğimizi sürdürüyoruz, tarafların PKK ile mücadele konusunda atmış olduğu adımlardan memnunuz ancak bu adımları yeterli görmüyoruz" şeklindeki açıklaması önemliydi, zira bu açıklamadan müzakerelerin tekrar asli mecrasına döndüğü anlaşılmaktadır. Daimi Ortak Mekanizma'nın üçüncü toplantısı içeriğinden ziyade müzakere sürecinin tekrar canlanması açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bundan sonraki süreçte sorumluluk İsveç karar alıcılarındadır. Türkiye üzerindeki baskılar devam edecektir ancak süreci somut kararlar ve taraflar açısından ortak kazanımlarla yürütmek tüm tarafların menfaatine olacaktır. Türkiye'nin varoluşsal güvenlik kaygıları konusunda esneklik göstermeyeceği tekrar tekrar vurgulanması gereken bir husustur. Türkiye'nin NATO'nun genişlemesini desteklediği vurgusu ise bir diğer önemli köşe taşıdır. Her iki vurgunun da dengeli ve eş zamanlı olarak yapılmaya devam etmesi gerekmektedir.

[Sabah, 11 Mart 2023].