Yeni dönemde Türkiye ekonomisinin potansiyel büyümesini gerçekleştirebilmesi için iki temel parametre kritik olacak. Biri, yapısal reformların da dahil olduğu paradigma değişikliklerine gitmek ve buna, Ar-Ge'den finansa kültür silkinmeleri geçirmek de dahil. Diğeri ise, bunların bir anlam kazanabilmesi için olmazsa olmaz istikrar ve güven ortamını pekiştirmek.
Bu iki temel konunun alt dinamiklerine sık sık değiniyoruz. Bugün ise, her iki meseleyi de birleştiren bir konuyla karşınızdayım. Hep yazdıklarımıza ilişkin pratik bir örnek mahiyetinde, Borsa İstanbul'un son hamlesine dikkatlerinizi çekeceğim.
KAYNAK TEK YERDE DEĞİL
Daha önce de vurgulamıştım: Ekonomimizin sürdürülebilir büyümeye kavuşması için paradigma değişimlerinden biri, kaynak arama zihniyetinin değişmesi olacak. Zira kaynak temini, geleneksel banka kanalı dışında, piyasalardan da yapılabiliyor. Bu bağlamda, firmaların sermaye piyasasında yer alması, bir yandan daha düşük maliyetli kaynaklar, bir yandan da uzun vadeli bir yaklaşım sağlıyor. Kurumsallaşmayı da beraberinde getiren ilgili süreçler, firmaların hem sıçrama yapması hem de uzun ömürlü olması için eşsiz bir fırsat.
Piyasa kanalıyla kaynak temini, makro anlamda ise, kırılganlıkları önemli ölçüde azaltan bir kanal... Bu nedenle de, gerek büyümeye destek gerekse makro istikrar açısından ihmal edilmemesi gereken bir mekanizma. Türkiye için bu mekanizmanın kalbinde ise, malum, Borsa İstanbul (BİST) yatıyor.
GÜÇLÜ BİST VİZYONU
BİST yönetiminin bu doğrultuda; Borsa İstanbul, sermaye piyasası ve Türkiye ekonomisinin çarklarını etkileşimli bir şekilde hızlandıracak bir yaklaşım benimsediğine yakinen şahit olmaktan duyduğum memnuniyeti öncelikle belirtmek isterim. Zira tüm bu kümelerin birbirinden beslenmesi şart…
Bunu başarabilmek için ise BİST'in, piyasadaki hem arz hem de talebi canlandırma gereksiniminin altını çizen bir vizyonla ilerlemeyi hedeflediğini görüyoruz. Bununla örtüşen bir diğer hedef ise, teknoloji ve insan kaynağını en etkin düzeyde kullanmak. Bu çerçevede katkı sağlayacak ve aynı zamanda network oluşturacak uluslararası işbirlikleri ise, çoktan başladı ve ilerliyor.
Öte yandan BİST yönetimi, güven konusunun altını çiziyor ve bu konuya da eğilmeyi görev biliyor. Çok da haklılar… Nitekim Türkiye olarak ciddi bir potansiyelimiz var ve gerek yerli yatırımcıyı cesaretlendirmek, gerekse yabancı yatırımcıyı çekmek için güveni artırmamız şart.
EBRD'NİN TÜRKİYE HEYECANI
Yeni dönemin bu anlamda kritik olacağını ve yabancı yatırımcının gözünün ülkemizde olduğunu daha önce belirtmiştim. Zira yapılan çeşitli görüşmelerde, özellikle seçim sonrası için bir sermaye akımı hevesi görebiliyoruz.
Bakın, daha dün bunun bir ispatını yaşadık ve Türkiye'nin potansiyeline duyduğu güçlü inançla yatırım yapmaya gelen Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası - EBRD (European Bank for Reconstruction and Development) ile BİST arasında imzalanan işbirliği anlaşmasına şahit olduk.
Ülkemizin de kurucu üyelerinden olup yönetiminde yer aldığı EBRD, BİST'e ortak olup ülkemizde uzun vadeli bir yatırım yapmayı amaçlıyor. Dünyanın hatırı sayılır kuruluşlarından olan EBRD, çeşitli bölgelerde gösterdiği faaliyetlerle de, karşılıklı işbirlikleri yaratma fırsatı sunuyor. Bu ise hiç şüphesiz, İstanbul Finans Merkezi'nin bölgesel kimlik çalışmaları için de kıymetli bir fırsat niteliğinde… Velhasıl çiçeği burnunda anlaşma, gerek Borsa İstanbul'un gerekse Türkiye ekonomisinin stratejik hedefleriyle birebir örtüşüyor.
Bu maddeler arasında bence hepsinden önemlisi, bu heyecanın, potansiyelimize duyulan global inancı bir kez daha göstermiş olması. İzlenimlerimiz, seçimden çıkacak istikrar mesajıyla, ekonomimize olan yabancı ilginin daha da gün yüzüne çıkacağı yönünde. Bunu iyi yönetebilmemiz gerektiğinin ise altını önemle çizmem gerek. Dolayısıyla Türkiye'yi, iyi değerlendirmesi gereken yeni bir dönem bekliyor. Yapmamız gereken ise, söz konusu potansiyelden maksimum düzeyde faydalanmak için doğru adımlar atmak olacak.
[Yenişafak, 30 Mayıs 2015]