SETA > Yorum |
Doğrudan Yabancı Yatırımlar için Yeni Bir Hamle Lazım

Doğrudan Yabancı Yatırımlar için Yeni Bir Hamle Lazım

Türkiye, sahip olduğu ekonomik ve siyasi istikrar ile doğrudan yabancı yatırımların yönleneceği, yabancı yatırımlar için merkez olacak ülkelerin başında gelmektedir.

Küresel koşulların belirsizleştiği ve risklerin artığı bu dönemde, Türkiye ekonomik büyümesini oranı artırarak sürdürmek zorunda. Bunun için de ihtiyaç duyduğu sermayeyi uluslararası piyasalardan iyi koşullarda ve sorunsuz bir şekilde sağlamalı.

Çünkü kısa sürede gerekli finansman ihtiyacını iç tasarrufları artırarak karşılama imkânı bulunmuyor. Bu sebeple Türkiye, sahip olduğu ekonomik ve siyasi istikrar ile doğrudan yabancı yatırımların yönleneceği, yabancı yatırımlar için merkez olacak ülkelerin başında gelmektedir.

Bölgede siyasi ve ekonomik istikrarın merkezi olan Türkiye'nin bölgedeki ağırlığını da göz önünde bulundurduğumuzda, bunun ne kadar önemli olduğu açıktır.

TÜRKİYE'NİN GÜÇLÜ POTANSİYELİ VAR
Bölgede politik belirsizliği olmayan, Avrupa ülkeleriyle yalnızca siyasi ilişkiler değil ticari ve ekonomik ilişkiler de kurabilen, aynı zamanda İslam coğrafyasındaki ülkelerle de yakın bir etkileşim içinde bulunan ülke, Türkiye.

Az gelişmiş ülkelerle kardeşlik ve dostluk bağı kuran da, Latin Amerika ülkeleriyle ekonomik işbirliği olan da Türkiye. Aynı zamanda Türkiye, Balkan coğrafyasında geçmişin sağladığı yüksek bir prestije de sahip.

Aslında Türkiye'nin son yıllarda sağladığı bu çeşitliliği görebilmek için, yabancı yatırımların geldiği ülkeleri haritaya yerleştirmek yeterli. Bu ülkelerin çeşitliliğin artması önemli. Bu önem yalnızca Türkiye ile sınırlı değil. Farklı sektörler için gelen yabancı yatırımlar, hem Türkiye ekonomisini hem de bölgesel ekonomiyi olumlu etkileyecek güce sahip.

Bu nedenle, 2016 yılında jeopolitik risklerin, FED'in faiz artışının ve dünya ekonomisinin gelişimine dair kaygıları da göz önünde tutarak, Türkiye'nin yabancı sermaye için cazip ülke konumunu güçlendirecek adımlara ihtiyaç var.

Çünkü yabancı yatırımlar, üretim için gereken sermayeyi sağlama, katma değerli üretimin gerçekleşmesi gibi etkilerinin yanı sıra, yerli ve sürdürülebilir inovasyon ekosisteminin de kurulmasına yardımcı olacak.

NE YAPILMALI?
Tüm gelişmekte olan ülkelerin birbirleriyle yarıştığı ve dünyada dolaşan doğrudan yabancı yatırımlardan pay almak istediği, ülkelerin de yabancı yatırımcılara cazip bir ortam sunabilmek için çalıştığı bir dönemde, Türkiye de yabancı yatırımcılar için bürokratik belirsizlerin azaldığı bir iş ortamı hazırlamalı ve alternatif tercihler sağlamalıdır.

Bunun için, özellikle Ar-Ge alanına dair özel bir programın geliştirilmesi gerekiyor. Türkiye ne yazık ki, son dönemler hariç, geçmişte AR-GE ve inovasyona kısıtlı kaynak ayırdığı için yeterli ve sürdürülebilir bir inovasyon ekosistemi oluşturamadı.

Dolayısıyla daha yüksek GSYH'ye ulaşmak ve yüksek gelirli ekonomiler içeresinde yer alabilmek için gerekli olan yüksek katma değerli üretimin olmazsa olması farklı bir ekosistemin kurulmasıdır.

Böyle bir ekosistemin kurulduğu Türkiye'de hızlanacak ekonomik üretim süreci, domino taşı etkisiyle diğer ülkelerle de işbirliği ve ortaklığına zemin hazırlayacaktır. Başta finans olmak üzere, enerji ve otomotiv alanlarında yabancı sermayeyi Türkiye ne kadar fazla çekebilirse, ülkenin hem risk priminin düşmesine hem de kredi notunun yükselmesine de o kadar katkı yapmış olacaktır.

Bu nedenle, stratejisi belirlenmiş, teknoloji-yoğun sektörlere ve teknoloji-yoğun alanlara yönelik uluslararası doğrudan yatırımları ülkeye çekmek için gereken koşullar ve uygun ortam oluşturulmalıdır.

Yabancı yatırımların gerekliliğine bir de bu açıdan bakmak gerek.

1950-2002 yılları arasında toplamda ancak 20 milyar dolar yabancı sermaye alan bir ülke, yalnızca 2007 yılında 22 milyar dolar değerinde doğrudan yabancı yatırım çekebilmişse, yine hatta daha da fazlasını başarabilir.

[Yeni Åžafak, 11 Ocak 2016].