Yaklaşık sekiz yılın ardından 5-6 Mayıs tarihlerinde Türkiye ile Mısır arasında üst düzey müzakereler yeniden gerçekleşti. Müzakerelerin amacı kısa vadede ilişkilerin normalleşmesi orta vadede ise sorun alanlarında mutabakat sağlanarak iş birliği alanlarına çevrilmesi olarak ifade edilebilir.
Bu hedeflere ulaşıp ulaşılamayacağı konusunda net bir şey söylemek şimdilik kolay değil. Ancak hem Türkiye hem de Mısır tarafından gelen açıklamalar müzakerelerin olumlu atmosferde gerçekleştiği ve devam edeceği yönünde. Bu ortak yaklaşım, müzakerelerin geleceğine dair iyimser olmaya zemin hazırlıyor. Her konuda çok kapsamlı mutabakata varılmasa da ilk etapta ilişkilerin normalleşmesini beklemek abartılı olmayacaktır.
Görüşmelerin içeriği tam olarak açıklanmasa da Doğu Akdeniz, Libya, Türkiye'deki Müslüman kardeşler üyesi kişiler ve organizasyonların faaliyetleri ve geleceği ve ayrıca Filistin meselesinin müzakere konusu olduğu biliniyor. Uzun bir sürenin ardından gerçekleşen bu tarz görüşmelerde taraflar sorunların içeriği ve çözüm tekliflerinden ziyade birbirinin niyetini gözlemlemeye ve kendi pozisyonunu anlatmaya çalışır.
Söz konusu alanlar üzerindeki anlaşmazlıklar ve yeni pozisyonlara göz atarak müzakerelerin geleceği ve sonuçları üzerinde bir akıl yürütme yapmak mümkün.
Müslüman Kardeşler konusu ikili ilişkileri etkileyen başlıca konulardan biri. 3 Temmuz darbesinin ardından Mısır yönetiminin Müslüman Kardeşleri terör örgütü ilan etmesi ve ağır bir bastırma sürecini başlatması, bu yapı ile bir şekilde bağı olan kişilerin birçok ülke ile birlikte Türkiye'ye de gelmelerine yol açtı. Türkiye'nin bu kişilerin ülkede kalmalarına izin verirken Mısır'a karşı bir faaliyete girmelerine izin vermemesi ve Mısır'a karşı politik bir araç olarak kullanmamasına dikkat çekmek gerekir. Müzakereler başlamadan önce de söylem ve faaliyetlerinde daha dikkatli bir dil ve yaklaşıma sahip olması gerektiğine haberler de müzakerelerin başlamasını kolaylaştırdı. Bu yaklaşım, Müslüman Kardeşler başlığının müzakereleri baltalayacak bir mesele olmaktan çıktığı şeklinde yorumlanabilir. Mısır'ın da bu konu ile ilgili atacağı yapıcı adımlar, hem meselenin çözümü hem de müzakerelerin sonuca ulaşmasına katkıda bulunacaktır.
Libya ve Doğu Akdeniz konularında da müzakerelerden önce kat edilen mesafe bu konular üzerindeki mutabakatı kolaylaştıran bir faktör. Nitekim Türk istihbarat yetkililerinin Mısırlı mevkidaşları ile başlattığı arka kapı diplomasisi hem Libya hem de Doğu Akdeniz konusunda diplomatik müzakerelerin başlaması konusunda etkili oldu.
Mısır'ın Yunanistan'la imzaladığı anlaşma ve çıkarılan ruhsat ihalelerinde Türkiye'nin hassasiyetlerini gözetmesi ve konu ile ilgili açıklamaları da süreci kolaylaştıran bir faktör olmuştur. Libya meselesinin de BM çatısı altında çözümü sürecinde de benzer bir dinamiğin işlediğini tahmin etmek zor değil. Nihayetinde geçici hükümetin kurulması, Türkiye ile Mısır arasındaki makas farkının bütünüyle olmasa da bir nebze kapandığına işaret.
Özetle 2013'ten itibaren gerilen ve bölgesel sorun alanlarında karşılıklı konumlanmaya evrilen Türkiye-Mısır ilişkileri bir yıl öncesine nazaran daha olumlu bir noktada ve normalleşmeye de oldukça yakın. Türkiye'nin zamanında ve yeterince sarf ettiği çabalara Mısır'ın da karşılık vermesi bu pozitif atmosferin oluşmasında rol oynamıştır. Bu sürecin devam etmesi konusunda tarafların müzakere sürecini devam ettirmesi ve ilk etapta karşılıklı olarak büyükelçilerin atanması sürpriz olmayacaktır.
Bu adım, Doğu Akdeniz ve Libya gibi jeopolitik meselelerde mutabakata varılmasını ve bu sorun alanlarının fırsata çevrilmesini de kolaylaşacaktır.
[Sabah, 8 Mayıs 2021].