Çok uzağa değil, bundan 20 gün öncesine, 25 Şubat'a gidelim. PKK'nın elebaşlarından Duran Kalkan, o gün bir açıklama yaptı. Kendince "Martta büyük bir direniş"in başlayacağını, "zafer ve başarının çok yakın" olduğunu ve "2016 baharının Kürdün baharı olacağı"nı müjdeledi. Bu sözümona "müjdeli haber" bütün gayrı milli unsurları heyecana boğdu.
Aynı günlerde Anayasa Mahkemesi'nin Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutukluluğunun sonlandırılmasına hükmetmesi bu heyecanı katladı.
Bu kararı PKK'lılar da, Paralel Devlet Yapılanması mensupları da, müstemleke yazar-çizer takımı da alkışladılar.
"Erdoğan'ın ilk yenilgisi" olarak niteledikleri bu kararı "Surda açılan ilk gedik" diye tarif ettiler. Bu ortam, "hava da tam darbe havası ha!" propagandası olmasa eksik kalırdı. Nitekim Cengiz Çandar'ından Metin Münir'ine "askeri müdahalelerin önemi"ne dikkat çeken yazılar yazdılar.
Adam "generalleri özlediniz mi" diye yazı yazdı, daha ne olsun! 4 Mart'ta Emre Uslu sosyal medya hesabından "Ey havuz ve saray tetikçileri ne kadar çırpınırsanız çırpının bahar gelecek. Cemre düştü artık" diye bir mesaj paylaştı.
5 Mart'ta Mehmet Altan bir kâhin edasıyla yazdı: "Hava dönüyor, bunlar kasırga ekiyor, siklon biçecekler!" 7 Mart'ta KCK elebaşları Bese Hozat ve Cemil Bayık bir ara gazı verip, "birlik, beraberlik vurgusu" yaptılar. "Bahar mesajları"nı verip, "kararlılık"larını yinelediler!
Üç gün sonra paralel yapı medyasının önde gelen ismi Abdullah Aymaz, Fetullah Gülen'in 1980'de yazdığı "Nevbahar Mesajı" isimli yazıyı taşıdı köşesine. O yazı, Safvet Senih takma adıyla, 12 Eylül darbesinden tam 2 ay önce yazılmıştı. Aymaz, bir "müjdeli zaman"dan, bir başka "müjdeli zaman"a taşıdı o yazıyı.
Bu gerekçeyle yazının sonuna "şimdi de 36 sene sonra, diyorum ki: Yusuflara müjdeler olsun" ifadesini ekledi. Kime, ne mesaj verdi acaba?
Bu yazıdan bir gün sonra HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ, "çiçekleri koparabilirsiniz ama baharın gelişini durduramazsınız" diye bir başka "nevbahar mesajı" verdi. PKK'ya destek veren HDP'lilerin dokunulmazlıkları meselesi tartışılırken bu sözü sarfetti Yüksekdağ.
Aynı günlerde Cemil Bayık, Times'a verdiği röportajda "Erdoğan bizi saf dışı bırakırsa, kazanır; onun rüyalarının önündeki tek engel biziz" mesajını tekrar etti. Müstemleke yazarları da bu "farkındalık"la bahar edebiyatını büyütmek için bütün birikimlerini seferber ettiler.
Ahmet Altan, Hasan Cemal ve avaneleri yeni yeni kavramlarla halkı devlete karşı isyana çağırdılar. Kendilerince "umut aşıladı"lar, "baharı muştuladı"lar! 13 Mart'ta Ankara'nın ortasında, bir PKK'lı cani kendisini patlattı. Onlarca masum insanımızı katletti.
Peki bu saldırı sonrasında PKK'ya güvenip "bahar edebiyatı" yapan ve PKK'ya "elverişli bir terör ortamı" sunmak için elinden geleni ardına koymayanlar ne yaptılar?
"Yaşanan katliamların kökeninde savaş politikalarında ısrar eden Cumhurbaşkanı ve Hükümetin yer aldığı" propagandasını yaptılar. "Ülkede yönetim zafiyeti olduğu" tezviratını yaymaya çabaladılar.
Hiçbir sonuç elde edemedikleri "iç savaş" söyleminin yerine, "askeri darbenin koşullarının oluştuğu" argümanını ikame etmeye gayret ettiler. Ne var ki bütün bu gayretleri süresince, çok ama çok büyük kayıplar verdiler.
Tarihin ve milletin nazarında kaybettiler. Daha da kaybedecekler....
[Sabah, 16 Mart 2016].