SETA > Strateji Araştırmaları |
Tahran Zirvesi Sonrası İdlib

Tahran Zirvesi Sonrası İdlib

Zirve gerçekleşti fakat İdlib için bir yol haritası çıkmadı. Rusya ve İran masaya bu amaçla oturmadığını zirve boyunca fazlasıyla belli etti.

Zirve gerçekleşti fakat İdlib için bir yol haritası çıkmadı. Rusya ve İran masaya bu amaçla oturmadığını zirve boyunca fazlasıyla belli etti.

Bu durum her bir aktörün kendi hesabı çerçevesinde hareket etmeye devam edeceği anlamına geliyor.

Peki bu hesaplar İdlib'e nasıl yansıyacak?

Zirvenin hemen öncesinde ve sonrasında askeri operasyonlar devam etmesi Rusya-İran-rejim üçlüsünün askeri operasyon seçeneğini kullanmaya devam edeceği anlamına geliyor.

Üç gündür bazı noktalara askeri uçaklar ve helikopterlerle saldırı düzenlenen noktalar ise yalnızca HTŞ veya Huraseddin gibi terör örgütü olarak kabul edilen yapıların kontrolü altındaki bölgelere yönelik gerçekleştirilmedi. Diğer silahlı grupların etkin olduğu bölgeler de ateş altına alındı.

Bu tür saldırıların Cenevre sürecine kadar devam edeceğini de ifade etmek mümkün. Cenevre'de rejim ve müttefiklerini askeri seçenekten caydıracak bir sonuç çıkmazsa daha da ağır operasyonlarla devam etmeyi tercih edecektir.

Önce küçük çaplı operasyonlarla muhalif grupların yıpratılması yöntemine başvuracak. Uygun bir konjonktür yakaladıklarında ise daha kapsamlı saldırılara başvuracaklar. Bu konjonktür ne zaman ve nasıl oluşacağı ise hayati önemde.

Türkiye ve silahlı grupların tavrı burada belirleyici olacak.

Muhalif gruplar meseleyi varlık-yokluk düzleminde değerlendirmekte. Esed rejiminin insafına düşmek ile savaşarak ölmek arasında büyük bir fark görmüyorlar. Dolayısıyla anlamlı bir müzakere sürecinde bir aktör olmak dışında her hangi bir vaati dikkate alacaklarını söylemek zor. Kaldı ki yazının başında ifade ettiğim gibi rejim ve müttefikleri yalnızca HTŞ ve benzeri unsurları değil bütün grupları terör kapsamında değerlendirmekte ve kendilerine karşı askeri seçenekten başka bir yöntemle yaklaşmamakta. Bu durumda silahlı grupların aynı yöntemle karşılık vermekten başka bir seçenekleri kalmıyor. Aşiretler de olası bir çatışmaya katılacağını açıklaması rejimin işini daha da zorlaştıracak.

HTŞ'nin kendini feshederek diğer gruplar içinde eritmesi de bu sonucu değiştirmeyecek.

Bu tablo Astana sürecinin öncesine dönülmesi anlamına geliyor.

Rusya-İran-rejim üçlüsünün somut kapasite anlamında hava gücü ve İran'ın tedarik ettiği Şii yabancı savaşçılar bir avantaj gibi duruyor.

Sivil katliamları ile baskı aracı olarak kullanma ahlaksızlığından da kaçınmıyorlar.

Bu durumda kritik kararlar alması beklenen Türkiye'yi de bağlayıcı herhangi bir anlaşma kalmayacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zirve sonrasında Türkiye'nin olası bir katliama ortak olmak bir yana kenardan izlemeyeceklerine dair ifadeleri de atabileceği adımlara işaret ediyor.

Rusya'nın mülteci meselesine ilişkin Türkiye'yi teskin etmeye dair bazı önerileri dile getirdiği biliniyor. Ancak İdlib Türkiye için yeni mülteci akınlarının oluşmasından ibaret değildir.

Türkiye'nin bu endişelerinin kulak arkası edildiği ve sahada muhaliflerin yok edilmesi pahasına yürütülecek bir operasyon Rusya, İran ve rejimin de büyük kayıplar yaşayacağı bir sürece dönüşecek.

[Fikriyat, 10 Eylül 2018].


Etiketler »