Geçen hafta Türkiye ekonomisi, küresel gelişmelerden iki habere yoğunlaştı. İlki FED kararı. Son FED toplantısında faiz artış kararı zaten beklenmiyordu, merak edilen faiz artışının başlayacağı tarihe yönelik bir ipucuydu. FED açıklamasına göre, 2015 yılının ikinci yarısına kadar gelişmekte olan ekonomilerin elinin rahat olduğunu söyleyebiliriz.
Türkiye ekonomisini yakından ilgilendiren diğer bir haber de Fitch kredi derecelendirme kuruluşundan geldi. Fitch, 2002’den sonra Türkiye’nin ekonomi yönetiminde gösterdiği başarıyı ancak 10 yıl sonra görerek Kasım 2012’de Türkiye’ye “yatırım yapılabilir” notunu verebilmişti. En son 2014 yılının Ekim ayında değişiklik yapmayarak aynı
not ve kredi görünümüyle Türkiye’yi notlandıran Fitch, 20 Mart’ta da Türkiye değerlendirmesini sabit tuttu.
SEÇİM ÖNCESİ KRİZ BEKLEYENLERİN ÜMİTLERİ TÜKENİYOR
Fitch Türkiye’nin notunu değiştirmemesine, Türkiye’nin kamu maliyesinin gücünü, bankacılık sisteminin iyi olmasını ve Haziran seçimleri öncesinde herhangi bir sorun görünmediğini gerekçe gösterdi. Bu üç başlık, aslında Türkiye’de ekonomik kriz bekleyenlerin sürekli olarak ileri sürdükleri ekonomik ve siyasi istikrarsızlık argümanlarını tam anlamıyla çürütüyor.
Yalnızca birkaç hafta önce, döviz kurundaki hareketliliğin bir kriz habercisi olduğunu iddia edenlere karşı, bu sürecin spekülatif ataklardan kaynaklandığını, Türk Lirası’nın dolar karşısında değer kaybetmesinin küresel konjonktüre bağlı olduğunu ve ülkenin makroekonomik göstergelerinin güçlü olduğunu ifade etmiştik.
Geldiğimiz nokta, tahminlerimizde haklı olduğumuzu gösterdi. Hem FED hem de Fitch açıklamaları, dış kaynaklı olası negatif bir durumu ortadan kaldırdı. Ayrıca Türkiye ekonomisi, eskiden olduğu gibi en küçük bir değişkenlikten etkilenen kırılgan yapısından uzak. AK Parti iktidarıyla birlikte, hem ulusal hem de küresel gelişmelere dayanıklı ve hazırlıklı bir ekonomik yapı inşa edildi.
2002’den sonra ekonomide yazılan başarı hikâyesi de bu temel üstünde yükseldi. Ancak görünen o ki, Türkiye’nin ekonomide sağladığı istikrarı belli kesimler hala kabullenmiş değil. Tarafsızlığı gelişmiş ülkeler tarafından bile sorgulanan, 2008 küresel kriz öncesindeki değerlendirmeleriyle tam bir hayal kırıklığı yaşatan kredi derecelendirme kuruluşlarından Fitch’den bir beklenti içine girilmesi de bu yüzden.
Dikkat çeken husus, kendi yolunda ilerleyen, hem ulusal hem de uluslararası ekonomik ve siyasi politikalarını kendisi tayin eden, halkı temsil eden ekonomik ve siyasi aktörlerin, Fitch kararlarını önemsemekle birlikte, bu kararlara çok büyük anlamlar yüklememesi.
İşte bu tavır, Türkiye ekonomisinin sahip olduğu özgüveni gösteriyor. Notun düşmesinden korkulmadığı gibi, verilen notun yeterli olmadığını ve Türkiye ekonomisinin daha iyi bir notu hak ettiğinin dile getirilmesi, bu özgüvenden kaynaklanıyor.
Diğer tarafta ise, Fitch’in bile kabul ettiği seçim öncesi siyasi ve ekonomik herhangi bir olumsuz durumun mevcut olmadığına dair pozitif algıyı kırmak isteyenler var. Bu kesim, FED ve Fitch kararlarından da beklediklerini bulamadılar.
HAZİRAN’DAN SONRA EKONOMİDE YENİ DÖNEM
Haziran’daki genel seçimler sonrasına dair siyasi istikrarın devam edeceğine yönelik güçlü inanç, seçim öncesinde kaos oluşturmak isteyenlerin ardı ardına gelen girişimlerinin sebebini açıklıyor. Çünkü genel seçimler sonrasında Türkiye’deki siyasi ortama dair bir soru işareti yok, hem siyasi aktörler açısından hem de ekonomi çevrelerinde.
Bu durum, Türkiye ekonomisindeki başarı çıtasının yeni dönemde daha da yükseleceği anlamına geliyor. Genel seçimlere rağmen açıklanan yapısal dönüşüm reformları, hâlihazırda devam eden projeler ve yapılması planlanan yatırımlar, siyasi istikrarın süreceğine dair güvenin en belirgin işaretleri. Bu süreç, orta ve uzun vadeye yönelik programlarla desteklenerek, Haziran sonrasında Türkiye ekonomisinde yeni bir hikâyenin başlayacağını gösteriyor.
Genel seçimlerden sonra yeni bir seçimin olmaması, ekonomideki yapısal dönüşüm için siyasi iktidara yeterli zaman vereceği gibi, vesayet odaklarının gücünü kaybetmesiyle siyasi iktidarın hareket alanını da genişletmiş olacak.
Son olarak, Türkiye ekonomisindeki yeni hikâyenin başrollerinden birinin Çözüm Süreci olduğunu da belirtmeliyiz. Yıllardır süren çatışmanın tamamen bitmesi ve ülkemizin her bölgesinde refah ve huzurun hâkim olması için hepimiz üstümüze düşen sorumlulukla hareket etmeliyiz.
[Yeni Şafak, 23 Mart 2015]