Türkiye’nin Suriye’de terörle mücadelesinden rahatsız olan Batılı devletler birbiri ardına Türkiye’ye karşı yaptırım kararları açıklıyorlar.
İsveç, Hollanda, Finlandiya, Almanya ve Fransa, Türkiye’ye silah satışını durdurduklarını açıklarken Avrupa Birliği de Barış Pınarı Harekâtı'nı kınama kararı aldı.
Amerikan Hazine Bakanlığı da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Millî Savunma Hulûsi Akar ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ile Millî Savunma Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını hedef alan yaptırım kararlarını açıkladı. Ayrıca Türkiye’den ABD’ye ihraç edilen çelik için söz konusu olan gümrük vergileri yeniden yüzde 50’ye çıkarıldı. Bunların yanında iki ülke arasındaki ticaretin 100 milyar dolara çıkarılması için yürütülen görüşmeler sonlandırıldı.
Bu yaptırım kararları neden alındı?
Suriye’den askerlerini çekip ülkesine gerçek meydan okumaların geldiği bölgelere odaklanmak isteyen Amerikan Başkanının bu meseleden dolayı Türkiye’ye yaptırım uygulamak istemediğini biliyoruz. Ama ülkesindeki PYD/PKK destekçilerinin ve Erdoğan karşıtlarının ne kadar yoğun bir çaba içerisinde olduğunu da biliyoruz.
Bunların yanında meseleyi Trump’ı iç siyasette yıpratmak için kullanılabilecek bir fırsat olarak görenler de var.
Amerikan Başkanı ülkenin “müttefiklerini satan” bir basiretsiz siyasetçi olarak resmediliyor Amerikan medyası tarafından.
Müttefik kavramının içini nasıl doldurdukları ya da boşalttıklarının önemi yok. Önemli olan bu söylemle birlikte gündem oluşturup Trump üzerinde baskı kurabilmeleri ve bunu da kısmen başardılar.
Gelen baskılar karşısında geri adım atan Trump, Türkiye’nin operasyonu durdurmasını talep etti ve yine Türkiye ekonomisini çökertmekten bahsetmeye başladı. Bu tehditlerle de yetinmedi ve Türkiye’ye karşı yukarıda değinilen yaptırımların uygulanmasına karar verdi.
Peki bu yaptırımlar Türkiye ekonomisini çökertecek yaptırımlar mı?
Kuşkusuz hayır.
Aslında yaptırımların Türkiye karşıtları ve PKK/YPG destekçilerinin istediği kadar ağır olmaması, Başkan Trump’ın bu kesimlere karşı direnmeye devam ettiğinin ve bu mesele kapandıktan sonra Türkiye ile sağlıklı bir ilişki geliştirmek istediğinin göstergesi.
Ancak Erdoğan karşıtlığından dolayı PKK/YPG destekçiliğine sürüklenenlerin ABD’de geniş bir koalisyona evrilmesi Trump’ın Türkiye konusunda rasyonel bir çizgide kalmasını giderek zorlaştırıyor.
Avrupa Birliği’nin tavrına gelince, pazartesi günü yapılan dışişleri bakanları toplantısında bazı ülkelerin çabalarına rağmen Türkiye’ye silah ambargosu uygulanmasına yönelik bir ortak karar alınamadı. Bu, AB’nin de Türkiye ile ilişkiler konusunda temkinli hareket etmek istediğini gösterse de, gerek söz konusu toplantıda alınan kınama kararı gerekse bazı AB üyelerinin Türkiye’yi hedef alan tek taraflı silah ambargosu kararları Avrupalı “müttefiklerimizin” her zamanki gibi teröre karşı dayanışmadan yoksun bir tavır içerisinde olduğunun ispatıydı.
Tahmin edilebileceği gibi, harekâtın durdurulmasını ve Türk askerlerinin Fırat’ın doğusundan çekilmesini talep eden AB’nin bu bölgedeki PKK varlığına karşı ise herhangi bir çözüm önerisi yoktu.
Türkiye’nin, sınırlarının ötesinde kurulacak bir PKK/YPG devletine razı olmasını istiyorlar. Böyle bir devletin, kendilerinin de terör örgütü olarak tanımladıkları PKK tarafından kurulacak olmasına dair çelişkiyi ise açıklama zahmetine dahi katlanmak istemiyorlar.
Peki, ABD ve Avrupa ülkelerinin bu tavrı Türkiye’ye geri adım attırır mı?
Ankara, kuşkusuz ABD ve Avrupa ülkeleriyle ilişkilerinin daha da gerginleşmesini istemiyor. Ancak onların bu tepkileri yüzünden teröre karşı mücadelesini durdurmak gibi bir seçeneği de söz konusu değil.
Fırat’ın doğusunda yürütülen harekât, bölgede bir terör devleti kurulmasını engellemeye yönelik bir harekâttır ve bu terör devleti, 35 yıldır Türkiye’nin güvenliğine karşı saldırılar gerçekleştiren PKK tarafından kurulmaya çalışılmaktadır.
Bu gerçek ortadayken Türkiye’nin teröre karşı başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’ndan geri adım atmaya niyeti yoktur. Her devlet gibi Türkiye de; halkının ve bölgenin güvenliği için attığı bu adımın sonuçlarını hesap etmiştir.
[Türkiye, 16 Ekim 2019]