Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türk dış politikasını daha bağımsız bir çizgiye taşıma çabası yüzünden uluslararası medya tarafından nasıl hedef tahtasına oturtulduğunu biliyoruz. Bu medya ve onun arkasındaki aktörlerin, Türkiye içerisindeki uzantılarını da harekete geçirip, Erdoğan’a yönelik karalama kampanyasına onları da dâhil ettiğini gördük.
Halkın büyük bir çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş, üstelik kendisinden sonra gelen partinin neredeyse iki katı oy almış bir lider her türlü karalama kampanyasına ve itibar suikastına maruz bırakıldı. Batı’nın en çok okunan gazete ve dergileri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı her türlü olumsuz sıfatlarla tanımlayarak manşet yaptılar. İçerideki uzantıları da bu sürece destek verdiler.
Bütün bu karalama kampanyalarının hedefi, Erdoğan’ı gayrimeşru yollarla iktidardan devirmek için harekete geçtiklerinde gerek uluslararası gerekse Türkiye kamuoyunda bekledikleri desteği bulmak ve demokrasi eleştirilerinde bulunacak çatlak sesleri ortadan kaldırmaktı.
Türkiye’yi Batı yörüngesinden çıkarıp kendi bağımsız yolunu çizmeye çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saldırmanın yollarından biri de, etrafındakileri koparmaya çalışmak, ona sadık kalanları ise aynı linç kampanyalarının hedefi hâline getirmek oldu.
Bu politika çerçevesinde öncelikle, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesi açısından kilit öneme sahip kurumlar ve yöneticileri hedef seçildi. Hedef seçilen kurumlardan biri İletişim Başkanlığı ve başındaki kişi Fahrettin Altun.
İletişim Başkanlığı, şimdiye kadar kendisine karşı yürütülen uluslararası karalama kampanyalarına karşı büyük ölçüde savunmasız olan Türkiye için güçlü ve etkili bir savunma mekanizması oluşturuyor.
Cemal Kaşıkçı cinayeti sırasında, Fahrettin Altun başkanlığındaki İletişim Başkanlığı’nın başarılı çalışması olmasaydı Türkiye’nin ne tür suçlamalara maruz kalacağını düşünürsek, bu kurumun önemi daha iyi anlaşılır. Aynı şekilde başta Zeytin Dalı Harekâtı olmak üzere Türkiye’nin Suriye’deki sınır ötesi operasyonları sırasında ülkemizi hedef alan karalama kampanyalarına karşı da çok başarılı bir savunma gerçekleştirdi İletişim Başkanlığı.
İletişim Başkanlığı’nın gerek Türkiye’yi gerekse Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan karalama kampanyalarına karşı başarılı çalışmaları, doğal olarak hem Türkiye’yi hem de Erdoğan’ı hedef alan çevreleri rahatsız etti.
Bu rahatsızlık, kurumun başındaki Fahrettin Altun’a yönelik linç kampanyasının başlatılması için yeterli oldu. Saldırı her zaman olduğu gibi, itibar suikastı şeklinde gerçekleşiyor.
Türkiye’nin bağımsızlık yolunda önemli bir görev üstlenen İletişim Başkanlığı’nın başında kim olursa olsun aynı karalama kampanyasına maruz kalacaktı. Zira bu saldırıyı gerçekleştirenler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bağımsızlığı esas alan politik çizgisine sadık olanlara vurmanın Erdoğan’a vurmak olduğunu biliyorlar. Onların arkasındaki aktörler ise, Erdoğan’ı yalnız bırakarak Türkiye’ye diz çöktürmek yolundaki hedeflerine bir adım daha yaklaşacaklarını biliyorlar.
Bu yüzden, Türkiye düşmanı çevreler tarafından hedef seçilenler, doğru yolda oldukları için saldırıya uğradıklarını bilsinler ve üzülmesinler.
[Türkiye, 22 Nisan 2020].