SETA > Yorum |
Türk-Amerikan İlişkilerinde Stratejik Mekanizma nın Anlamı

Türk-Amerikan İlişkilerinde ‘Stratejik Mekanizma’nın Anlamı

Stratejik Mekanizma’nın iki ülke arasındaki perspektiflerin paylaşılması, politika farklarının netleştirilmesi, iş birliği alanlarının belirlenmesi ve kriz alanlarının yönetilmesi anlamında değerli olduğu yadsınamaz.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun meslektaşı Blinken’la görüşmek üzere gerçekleştirdiği Washington ziyaretinin geniş gündem maddeleri arasında F-16 satışı, NATO genişlemesi, Ukrayna’daki savaş ve Suriye konularının öne çıktığını söyleyebiliriz. Blinken’ın görüşme öncesindeki açıklamaları Washington’ın Ukrayna önceliğinin ve NATO’nun birliğinin vurgulanmasına matuftu. Çavuşoğlu’nun ise Ukrayna’yla birlikte ekonomik ilişkiler, F-16, terörle mücadele, Suriye, Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Kafkaslar vurgusu yapması Türkiye’nin önceliklerinin ne kadar geniş bir yelpazede olduğunu gösteriyordu. Bu ziyaretin belki de en önemli yanı iki ülkenin ikili ilişkilerinde uzun yıllardır eksikliği hissedilen stratejik diyalog mekanizmasının düzenli bir hale getirilmesi yönündeki açıklamalar oldu.

Türk-Amerikan ilişkilerinde birçok sorunlu alan var ve Biden yönetimi şimdiye kadar bu sorunları çözmeye çalışmak yerine mevcut kriz alanlarını dondurma politikasını tercih etti. Trump döneminden son derece inişli çıkışlı bir dış politika mirası devralan yönetimin bu yaklaşımı yeni krizlerin çıkmasını engelledi ancak sorunları çözmedi. Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’ni açıklamakta geciken ve açıkladığında da dişe dokunur bir strateji ortaya koyamayan yönetimin şu ana kadar en başarılı dış politika hamlelerinin Ukrayna’ya destek ve NATO’yu canlandırmak olduğunu söyleyebiliriz. Blinken’ın Türkiye’nin tahıl anlaşması gibi diplomatik başarılarına teşekkürünü tekrarlamasını da bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Biden’ın her iki partiden destek bulmakla kalmayıp Avrupa’nın da Rusya’ya net tavır koymasını sağlayan Ukrayna politikası en önemli önceliği olduğu için Türkiye’yle ilişkilerde de bu konu bir fırsat alanı olarak ortaya çıktı ve Stratejik Mekanizma’nın önemli gündem maddeleri arasına girdi.

2021 Ekim ayında Roma’daki NATO zirvesindeki Erdoğan-Biden görüşmesinde üzerinde anlaşılan Stratejik Mekanizma’nın ilk toplantıları 2022 Nisan ayında ekonomik ve ticari iş birliği üzerine odaklanarak gerçekleşmişti. Mayıs 2022’de bakanlar düzeyindeki ilk toplantısını New York’ta gerçekleştiren mekanizma, Eylül 2022’de de Bakan Yardımcıları seviyesinde Washington’da devam etmişti. Çavuşoğlu’nun 18 Ocak’ta bakanlar düzeyinde ikinci toplantısını Washington’da gerçekleştirdiği stratejik diyalog mekanizması sürecin sürekli kılınması anlamında önem taşıyor. Ancak bu mekanizmanın daha da etkin işlemesi için Amerikan tarafının artık sorun alanlarını çözme iradesini ortaya koyması gerekiyor zira sorun alanlarının yönetilmesinin stratejik diyalogla aynı şey olmadığı aşikâr. Bu mekanizmanın daha etkin ve sürekli hale getirilmesi Ukrayna gibi meselelerde iş birliğinin genişletilmesine ve iki ülke arasındaki sorunların çözümünün önündeki en büyük sorun olan karşılıklı güvensizliği gidermeye hizmet edebilir.

Stratejik Mekanizma’nın en önemli maddelerinden biri olan F-16 satışı sadece Türkiye’nin değil NATO’nun kapasitesini de ilgilendiriyor. Yönetimin Türkiye’ye F-16 satışıyla ilgili Kongre’ye yarı resmi bildirim yapması bu süreçte sona yaklaşıldığının habercisi oldu. Beyaz Saray’ın bu konuda siyasi pozisyonu Türkiye’nin istediği doğrultuda ve mesele Kongre üyelerinin herhangi bir blokaj koyup koymayacağına kilitleniyor. Biden yönetiminden gelen sinyaller Yunanistan’a F-35 satışını da Kongre’ye bildirerek özellikle Senatör Menendez’in muhalefetini yumuşatmak ve aşmak istedikleri yönünde. Menendez dışındaki bazı senatörlerin de İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda Türkiye’den olumlu sinyal beklentisi var. Türkiye F-16’larla NATO genişlemesi arasındaki ilişkilendirmeyi kabul etmiyor ancak zaten ilkesel olarak NATO’nun ‘açık kapı’ politikasını desteklemeye devam ediyor. Bu ülkelerle imzalanan üçlü mutabakatın koşullarının yerine getirilmesinde ısrar edeceğinin sinyalini veren Türkiye terörle mücadele konusundaki beklentilerine vurgu yapıyor.

Suriye konusunda ise iki ülke arasındaki, özellikle YPG konusundaki derin görüş ayrılığı devam ediyor. Türkiye’nin Esad rejimiyle ilk görüşmeleri Washington’daki Suriye ve Ortadoğu uzmanları arasında ilgi uyandırmış durumda. Türkiye’nin rejimle angajmandan ne beklediği ve rejimin beklentileri karşılama kapasitesi olup olmadığı öne çıkan sorular. Türkiye’nin rejimle konuşarak YPG’nin hareket alanını daraltması, mültecilerin güvenli bölgelere geri dönüş imkanının yaratılması ve Suriye’de çözüm için siyasi sürecin tekrar başlaması gerektiği gibi gerekçeleri var. Buna karşın Amerikan Dışişleri’nin rejimin ‘meşrulaştırılması’ konusunda kaygılı olduğu yönünde açıklamalarından öte bir önerisi yok. Washington’ın Suriye politikası belli olmadığı için somut bir öneri ortaya koyamadığını görüyoruz. IŞİD’le mücadele adına YPG’ye desteğin devamı politikasına saplanıp kalan Amerikan yönetimlerinin bu konuda stratejik diyaloğun hakkını verdiklerini söylemek pek de mümkün değil.

Stratejik Mekanizma’nın iki ülke arasındaki perspektiflerin paylaşılması, politika farklarının netleştirilmesi, iş birliği alanlarının belirlenmesi ve kriz alanlarının yönetilmesi anlamında değerli olduğu yadsınamaz. Ancak Ukrayna’dan tutun Ortadoğu’daki bölgesel meselelere, F-16 satışından savunma ilişkilerine kadar birçok ikili meselenin çözümüne odaklanacak mekanizmanın yapısal hale getirilmesi bu iki NATO müttefikinin çıkarına olacaktır.

[Yeni Şafak, 20 Ocak 2023]