Birleşik Krallık, 23 Haziran'da AB'yle bundan sonraki ilişkisinin ne olacağını oylayacak. "Britain" (Britanya) ve "Exit" (Çıkış) kelimelerinden oluşan Brexit referandumunun sonucuna göre, hem Birleşik Krallık hem de AB yeni bir yol haritası belirleyecek.
Birleşik Krallık'ın AB üyeliğinde kalıp kalmama konusundaki ilk ikilemi değil bu durum. AB'ye üye olduğu 1973 yılından kısa bir süre sonra, yani yalnızca 2 yıl sonra "Birlik içinde kalmalı mıyız?" sorusunun cevabını bulmak için seçim yaptı. Karar o zaman "evet, kalalım" şeklinde çıktı ama, görünen o ki tarih tekerrür ediyor. Bugün halen üye kalıp kalmama konusundaki mütereddit ve ikircikli tutumu devam ediyor.
Birleşik Krallık'ın AB içindeki durumu ya da kendini konumlandırdığı pozisyon biraz farklı. Kendine özgü statüsüyle hem AB'nin içinde hem de AB'nin dışında görüyor kendisini. Birliğin ekonomik simgesi olan ortak birimi Euro'yu değil, kendi para birimi Sterlin'i kullanıyor, yani Euro bölgesinde değil.
Tek farklılık bu değil tabii ki. Birleşik Krallık, AB üye ülkeler arasında vize kolaylığı sağlayan Schengen Anlaşması ve Ekonomik ve Parasal Birlik dışında kalmayı tercih ediyor. AB ile bütünleşme çabalarında hep mesafeli bir duruş gösteren Birleşik Krallık'ın, tavrı, hep "yarı müstakil" diyebileceğimiz bir yandan bağımsız bir yandan da bağlı bir duruma benziyor.
PEKİ, BİRLEŞİK KRALLIK AB'DEN NEDEN AYRILMAK İSTİYOR?
Birleşik Krallık'ın, baştan beri AB hikâyesine karşı negatif bir bakışı var. Son yıllarda da, AB'nin artık cazip tarafının kalmadığı, hantal yapısı, göçmenler konusu ve ulusal devletlerden aldığı yetkiler nedeniyle Birleşik Krallık'ın hoşnutsuzluğu had safhaya ulaşmıştı.Yine Birleşik Krallık gibi AB üyesi olan ama Euro'yu kullanmayan üyenin söz hakkının olmaması gibi durumlar sorunların daha da büyümesine neden oldu.
AB için önemli kırılma noktası ise, Euro Bölgesi'nde büyük bir krize yol açan 2008 yılı. AB'ye üye ülkeler kriz karşısında tek başına bir karar alıp uygulayamadılar. AB ülkeleri tüm bölgeyi saran ekonomik krizin etkilerini bertaraf etmek ve yeni krizleri engellemek için daha fazla entegrasyonun gerekli olduğunu düşünüyorlardı, Birleşik Krallık ise tam tersini.
Diğer taraftan, Euro Bölgesi krizinde birlik üyesi ülkelerinin de krizle savaşmak konusunda bir şey yapamamaları, adeta elinin kolunun bağlanması ciddi soru işaretlerine yol açtı. Ekonomik krize çözüm bulamayan, krizin etkilerini ortadan kaldıramayan, büyüyemeyen ve adeta dar boğazda olan birlik, gelecek için pek de ümit vermiyor.
Üstelik bir de Yunanistan örneği yaşandı. Yunanistan iflas noktasına gelmişti ve tamamen üçlü troykaya teslim olmuştu ayakta kalabilmek için. Tüm bunlar Birleşik Krallık'ın, AB üyeliğini yeniden gözden geçirmesine neden oldu. Birleşik Krallık, bağımsızlığını AB kurumlarına teslim etmek istemiyor. Hatta Euro bölgesi krizinde işbirliği alanlarındaki yetkilerini tekrar geri almak istiyor.
Bu yüzden Birleşik Krallık, AB'nin geleceğini ve dolayısıyla kendi geleceğini sorguluyor.
AB SORGULANIYOR
AB ülkeleri için, Birleşik Krallık'ın, birlikten çıkması AB'yle ilgili kuşkuların doğru olduğunu gösterecek. Avrupa'nın bölünmesini ve referandum yoluyla bir hükümetin AB'yi terk etmesini istememeleri bu yüzden. Çünkü, referandumdan evet çıkarsa birlikten çıkmak isteyen diğer ülkeler için örnek olacak.AB için böyle bir kırılma yaşanması, birlik algısını temelden sarsabilir. Çünkü AB ülkeleri, Yunanistan'ın ekonomideki çöküşünü Yunanistan'ın hatası olarak görmelerine rağmen, yüksek miktarda borç vermekten geri durmadılar.
Yunanistan'ı iflastan kurtarmak için bu denli uğraşmalarının sebebi, AB'nin bir bütün olduğunun mesajının verilmesi değil miydi?
Ancak görünen o ki, AB'de bir sızma başladı. Dolayısıyla AB üyeliği konusundaki sorgulamalar ve AB'ye dair kurumsal kuşkular artacak.
BREXİT NE GETİRİR?
Brexit sonucunun ne olacağını şimdiden tahmin etmek zor. Eğer sonuç ayrılmayı işaret ederse, sonucun etkisi birçok alanda hissedilecek.En önemlisi, birçok ekonomik sıkıntıları yaşayan ve can çekişen dünya ekonomisinde başlayan güç dengesinin gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere evrimle sürecini hızlandırabilir.
Ayrıca, AB üyesi olmayan, küresel finans piyasaları içinde tarihi yeri olan ve Ortadoğu'nun Avrupa'daki finans merkezi olan Birleşik Krallıkı’n, finans merkezi cazibesi ortadan kalkabilir, dolayısıyla Londra'ya alternatif yeni finans merkezleri için fırsat oluşabilir.
Böyle bir durumda, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler, ayağına gelen bu fırsatı iyi kullanmalı.
[Yeni Şafak, 20 Haziran 2016].