Dün Avrupa'da flash enflasyon verileri açıklandı. Enflasyon verisi günleri oradaki hava, bizdekinin tam tersi malum… Bizim ürktüğümüz yukarı yönlü hareketler, oralarda dört gözle bekleniyor. Dün de öyle oldu. Euro Bölgesi Temmuz tüketici enflasyonu %0,2 oranında 6 ayın en yükseği seviyesinde gelince, veriye pek kıymet verildi. Enflasyon bölgeye geri mi geliyor, hoş geliyor cinsinden umutlara da şahit olduk. Hâlbuki önceki döneme göre topu topu 0,1 puan yükseldiğini ekleyeyim. Çekirdek enflasyon deseniz, o da %0,9 seviyesinde kendini yineledi. Zaten uzun süredir inişli çıkışlı ruhsuz bir görünüm sürdürüyor.
Oysa bölgenin hedefi ne? %2 sularına doğru kürek çekmek… Bunu gerçekleştirebilmek için de, elden ne gelirse yapılmaya çalışılıyor. Bu kapsamda Avrupa Merkez Bankası ECB'nin en ünlü hamlelerinden biri, bildiğiniz gibi negatif faiz… İlgili düz mantığı basitçe hatırlatacak olursam; bankaların fazla rezervlerini Merkez'e getirmemesi ve müşterilerine döndürmesi amaçlanıyor. Böylece banka daha çok kredi verirken, müşteri tüketir yatırır, ekonomi canlanır, enflasyon kanlanır diye düşünülüyor.
ECB'nin iki yaz önce enflasyonu canlandırma ümidiyle hayata geçirdiği eksi faiz sürecinde bugün geldiğimiz noktada enflasyon hala inandırıcı bir görünüm sergilemezken, bölgede talep ve büyüme performansı ise bir miktar toparlandı. Tabii arka planda faiz dışı çeşitli faktörler de rol oynarken, ECB'nin son söylemleri, negatif faiz uygulamasının net etkisinin pozitif olduğu yönünde…
BUNDAN SONRASI
Burada “net etki" hususu, anahtar kelime... Nitekim Mart başında kaleme aldığım “Sıfırın Altında Faiz" başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, negatif faiz uygulaması, artısıyla eksisiyle tartışmalı bir mesele ve hafızalarda yer almamasının da etkisiyle, etkinliği sindirile sindirile anlaşılmaya çalışılıyor. Bu bağlamda, uygulamanın risklerini iyi anlamak da önem taşıyor. Nitekim bu saatten sonraki bir diğer bağlantılı mühim mesele, negatif faizin daha derine inip inmeyeceği ve uygulamanın ne kadar müddet hayatta kalacağı olacak.Bu soru işaretleriyle ilgili olarak, önceki yazımda da belirttiğim gibi, birkaç belirgin risk beliriyor. Bunlardan biri, bankaların, maliyetlerini müşteriye kanalize edip etmeyeceğiyle ilgili… Zira etmemeyi tercih etmeleri durumunda daralan net faiz marjları, bankaların karlılığına baskı yaparak uygulamanın bir ölçüde ters tepebilmesi riskini beraberinde getiriyor. Örneğin bu etki, ekstra rezervleri yoğun ya da karlılığı zaten parlak olmayan bankacılığa sahip ülkeler için daha bir önem teşkil ediyor.
Öte yandan, hadi bankalar cüret etti ve maliyetleri hissettirdi diyelim. Bu durumda da finans sisteminden kaçışların tetiklenmesi hiç tuhaf olmayacaktır. Nitekim nominal getirisi sıfır olan parayı tutmak, misalen eksi getirili mevduattan yeğ görülebilir. Bununla birlikte, böyle bir durumda nakde döndürmenin de, arka plandaki maliyetleri nedeniyle ne derece tercih edileceği bir soru işareti olarak beliriyor. Ya da hangi orana kadar tahammülün zorlanabileceği…
FİNANSAL İSTİKRAR
Özetlemek gerekirse de, finansal istikrarı bozucu bir risk ufukta da olsa var. Bu kapsama, pozitif kazanç sevdasıyla riskli alternatiflere yönelme güdüsü hususunu da ekleyeyim. Dolayısıyla da ECB'nin, kaş yaparken göz çıkarmamak için, zedelenmelere mahal vermeyecek şekilde davranması gerekiyor. O halde, oranın daha da aşağılara çekilmesi, çok dikkatle hesap edilmesi gereken riskli bir mevzu olarak karşımıza çıkıyor. Bunun ehemmiyeti, negatif faizde bir diğer ilgili mevzu olan “süre" meselesinin de çok kısa tutulmayacağını hissettiğimiz şu ortamda, daha da artıyor.İşte bu noktada, hem riskleri önlemek hem de canlandırmaya devam etmek adına ECB'nin önümüzdeki dönemde yeni genişletici adımlar atması garip olmayacaktır. Dün açıklanan Temmuz ayı ECB Para Politikası Toplantısı tutanakları “şimdilik bekleyelim" görüşüne dair detayları ortaya çıkarmakla birlikte görünen o ki; banka özellikle Brexit rüzgârının şiddetini anlamaya çalışacak ve daha olgunlaşmış bir ortamda en sağlıklı kararı vermeye çalışacak.
[Yeni Şafak, 19 Ağustos 2016].