Türkiye’nin Avrupa BirliÄŸi macerasında dış konjonktür her zaman önemli olmuÅŸtur. Avrupa’nın büyük devletlerinde yapılan genel seçimler ise bu konjonktürde en keskin deÄŸiÅŸimlere yol açan etkenlerdendir. Almanya’da Eylül 1998 seçimleri sonunda Helmut Kohl liderliÄŸindeki on altı yıllık Hıristiyan Demokrat-Liberal koalisyonun yerini Gerhard Schröder’in Sosyal Demokrat-YeÅŸiller koalisyonuna bırakması adaylık statümüzdeki deÄŸiÅŸime ivme kazandırmıştı. Almanya’da böyle bir iktidar deÄŸiÅŸikliÄŸi olmasaydı, Türkiye’nin AB adayı ilan edildiÄŸi 1999 Helsinki Zirvesi farklı sonuçlanabilirdi. Bugün Almanya’da yapılacak genel seçimler Türkiye’de bu sefer tam tersine, kötümser beklentilere yol açmış durumda. Almanya’nın Eylül 2005 seçimlerinde yeniden bir iktidar deÄŸiÅŸikliÄŸine gitme ihtimalinin Türk kamuoyunu kaygılandırması boÅŸuna deÄŸil. Seçimler sonunda, AB’nin amiral gemisi hükmündeki bu ülkede Türkiye’nin AB üyeliÄŸini desteklemeyen Hıristiyan Demokrat ve Hıristiyan Sosyal BirliÄŸi (CDU/CSU)’nin içinde yer alacağı bir hükümetin kurulması Türkiye’ye neye mal olacaktır? Tam da AB müzakerelerine baÅŸlayacağı sırada Almanya’da Türkiye’nin üyeliÄŸine karşı çıkan bir saÄŸ iktidardan süreç nasıl etkilenir?
AB üyeliÄŸine adaylık talebini Aralık 2004’te müzakere tarihi alarak karşılayan Türkiye’yi kaygılandıran uluslararası geliÅŸmeler zinciri aslında dört ay önce baÅŸladı. Mayıs ayında Fransızların ve Hollandalıların AB Anayasası’nı reddetmeleri yetmezmiÅŸ gibi, Almanya BaÅŸbakanı Gerhard Schröder ülkesinde gelecek yıl yapılması gereken seçimleri öne aldığını ve 18 Eylül’de erken seçime gidileceÄŸini ilan etti. Schröder, koalisyon ortakları Sosyal Demokrat Parti (SDP) ile YeÅŸiller’in önemli bir eyalet seçimini kaybetmesinden hemen sonra alınan erken seçim kararının Türkiye’nin başını bu kadar aÄŸrıtacağını tahmin etmemiÅŸtir. Zira o zaman henüz Türkiye Gümrük BirliÄŸi’ni yeni AB üyesi ülkelere teÅŸmil eden Ek Protokol’ü imzalamamış ve bunu imzalarken (Güney) “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni tanımadığını ilan etmemiÅŸti. Schröder’in saÄŸcı muhalefet lideri Angela Merkel ile son günlerde girdiÄŸi televizyon düellolarından açık farkla galip ayrılması, Japonya’da güven tazelemek için erken seçime giden BaÅŸbakan Koizumi’nin seçimleri kazanması ve ardından Norveç’teki genel seçimlerin sosyal demokratların zaferiyle sonuçlanması Almanya’da koalisyon ortaklarını umutlandırdı. Ancak Alman halkı iliklerine kadar hissettiÄŸi iÅŸsizlik sorununu kesinlikle sandığa taşıyacak ve muhafazakâr bir iktidara yol vereceÄŸe benziyor. Almanlar Schröder’den önceki BaÅŸbakan Kohl’un ekonomide ve dış politikadaki yükseliÅŸ günlerini arıyorlar.
Merkel-Kohl, Çiller-Demirel Bir zamanlar Türkiye’yi de saran “ilk kadın baÅŸbakan” heyecanı Merkel’in hemcinslerini romantik bir kuÅŸatma altına almış durumda. Partisindeki geleneksel Katolik Batı Alman egemenliÄŸine son vermeyi baÅŸaran 51 yaşındaki DoÄŸu Almanya kökenli Protestan kimya profesörü Angela Merkel’in Helmut Kohl ile iliÅŸkisi, Süleyman Demirel-Tansu Çiller iliÅŸkisine benziyor: Geçen yıl partide patlayan bir rüÅŸvet skandalından sonra, kendisini parlatıp bugünlere getiren Kohl ile iliÅŸkilerini ilk kesen Merkel oldu. Eski Sosyal Demokrat BaÅŸbakan Helmut Schmidt’in Türkiye’nin üyeliÄŸi ile ilgili olarak sabık partisinin görüÅŸü yerine Merkel’in d