SETA > Yorum |
Sürgün Afrika'dan Başkentler Başkentine

Sürgün Afrika'dan Başkentler Başkentine

Sahra Altı Afrika'da özellikle son 10 yılda gözlenen bu olumlu tablonun ana dinamikleri, altyapı yatırımları ile hizmetler ve tarım sektörlerindeki gelişmeler.

Türkiye’nin, 2005 senesini “Afrika Yılı” ilan ederek, öncesinde tohumlarını ektiÄŸi Afrika iliÅŸkilerini bir aÅŸama daha ileri götürmesi, eleÅŸtirilere sahne olmuÅŸtu.

EleÅŸtiri okları fırlatanlar, bir tarafta ihmal edilmiÅŸ bu köÅŸenin yeÅŸertilmesine gözlerini kaparken, öte tarafta dünya ise, 2010 sonrası ortaklığa evirilen Türkiye-Afrika iliÅŸkilerini hayretle izleyerek kendine pay biçmekteydi.

Zira bu dönemde, Kuzey Afrika kadar Sahra Altı bölgeye olan ilgimiz de dikkat çekiciydi. Özellikle DoÄŸu Afrika’ya insani yardım vurgusuyla el uzatan Türkiye’nin, birilerini rahatsız ettiÄŸi sır deÄŸil.

Türkiye’nin MogadiÅŸu’ya ilk büyükelçisini ataması üzerine, Ä°ngiltere de tam 21 yılın ardından kendi atamasını yaptı. Somali’ye dışiÅŸleri bakanlığı düzeyinde, 1992’den sonra ilk kez 2012’de ayak basan Ä°ngiltere’nin, ziyaret sırasında söyledikleri de gayet netti: “Somali’yle müÅŸterek çıkarlarımız var”.

Tabii Somali ve diÄŸer D. Afrika ülkelerine göz diken, sadece Ä°ngiltere deÄŸil. Malum, ABD, Fransa ve Çin de, ortalıkta cirit atıyor.

Büyük güçlerin, geleceÄŸini tapusu altına almaya çalıştığı bölgenin durumuna, taze Afrika ziyaretimiz vesilesiyle, gelin bugün bir göz atalım ve Türkiye’nin çabalarının ne kadar anlamlı olduÄŸuna ÅŸahit olalım.

DÜNYANIN EN HIZLI BÜYÜYEN 2. BÖLGESÄ°

Önce geniÅŸ bakalım: Sahra Altı Afrika, Asya’dan sonra dünyanın ekonomik anlamda en hızlı büyüyen 2. bölgesi. Son yıllarda ortalama %5-6 bandında GSYH artışı sergileyen bölgenin bazı düÅŸük gelirli ülkelerinde %8 üzeri büyüme rakamları görmek zor deÄŸil. Hatta Etiyopya gibi, %10’u aÅŸan ekonomiler de var.

Sahra Altı Afrika’da özellikle son 10 yılda gözlenen bu olumlu tablonun ana dinamikleri, altyapı yatırımları ile hizmetler ve tarım sektörlerindeki geliÅŸmeler. Önümüzdeki dönemde de, bölgenin bu faktörlerle ivme kazanması bekleniyor.

Bununla birlikte, Sahra Altı’nda telekomünikasyon ve su yatırımlarının daha etkili adımlar attığını, ancak elektrik sektörünün yavaÅŸ ilerlediÄŸini görüyoruz. Dünya Bankası verilerine göre, toplam 1,1 milyar nüfusluk 48 Sahra Altı ülkesi, 47 milyon nüfuslu Ä°spanya ile aynı seviyede elektrik üretiyor!

CÄ°DDÄ° ALTYAPI AÇIÄžI

Dolayısıyla bölge, toplam yatırım stokunda kayda deÄŸer bir ilerleme göstermekle birlikte, enerji ve ulaÅŸtırma baÅŸta olmak üzere, kapatılması gereken ciddi bir altyapı açığına sahip. Bu gerçek, Sahra Altı’ndaki mevcut sorunların yanı sıra, geliÅŸim potansiyelinin de bir göstergesi.

Türkiye’nin, bölgenin kalkınmasına verdiÄŸi önemi zaten biliyoruz. Öte yandan bu fırsat, Çin ve Hindistan gibi kıtada ayak izlerine çokça rastlanan yükselen ekonomiler için de oldukça çekici.

Çin’in, 2007-2012 arasında bölgedeki altyapı finansmanını 3 katına çıkarması ve bunun katkısıyla karşılıklı ticari iliÅŸkilerini de keskin bir ÅŸekilde artırması, bu baÄŸlamda en anlamlı örneklerden...

CÄ°DDÄ° GÜVENLÄ°K AÇIÄžI

Ancak Sahra Altı’na uzanan giriÅŸimleri sekteye uÄŸratan bir gerçeklik var. O da, bölgedeki güvenlik açığı.

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın ziyaretinde Somalili mevkidaşı Åžeyh Mahmud’un, “Terör var diyerek ülkemize gelmemezlik etmeyin” sözleri de, iÅŸte Afrika’nın geleceÄŸine taÅŸ koymaya çalışan bu kritik soruna iÅŸaret ediyor.

Peki, bölge kaostan neden kurtulamıyor?

Bu, aslında ilgili ekonomik geliÅŸimi incelerken yöneltilmesi gereken soruların en başında gelmeli diye düÅŸünüyorum.

Temelde benzer saikler olsa da, bölge ülkelerinin dinamikleri birbirinden farklı. Bu nedenle, biraz spesifik devam edip Afrika Boynuzu’na ve “Türkiye’ye mesaj” bombaların patladığı Somali’ye odaklanarak durumu anlamaya çalışalım.

AÇ BIRAKAN IMF PROGRAMI

90’ların başında iç savaÅŸa sürüklenen Somali, bildiÄŸiniz gibi, savaÅŸ öncesi ve sonrasında açlık krizleriyle sarsıldı. Fakat aslına bakarsanız, 70’lere kadar ülke pek bir gıda sıkıntısı yaÅŸamamış. Peki bu iÅŸ nasıl baÅŸladı diye incelediÄŸimizde ise, 80’lerin başında uygulamaya giren IMF programının izlerine rastlıyoruz.

Zira program, “ekonomik çare” sloganıyla girdiÄŸi ülkenin tarım sektörünün çökmesine ve gıdada ithalat ile yardımlara bağımlı hale gelmesine büyük katkı saÄŸlamış. Ortaya çıkan açlık ve ekonomik çöküÅŸ ise, 1991’de savaşın çıkmasına zemin oluÅŸturmuÅŸ.

Tabii bu arada 80’ler biterken, Batı’ya yakın Devlet BaÅŸkanı Barre’nin, ülkedeki potansiyel petrol sahalarının önemli bölümünü ABD’li petrol ÅŸirketlerine tahsis ettiÄŸini de ekleyelim. Barre’nin savaÅŸla aÅŸağı inmesi ise, ABD’nin, ülkedeki varlığını “insani yardım ve terörle savaÅŸ” ÅŸemsiyesi altında sürdürmesine sebep olmuÅŸ.

BÄ°R BATI KLASİĞİ: ÇATIÅžMA MÜHENDÄ°SLİĞİ

Öte yandan BM bugün ülkedeki savaÅŸ ve terörü, açlığın baÅŸ sebebi olarak gösteriyor. Ana dayanağı ise, El-Åžebab yapılanmasının, gıda ithalatı ve yardımlarına müdahale etmesi... Türkiye ziyareti sırasındaki saldırıyı da üstlenen El-Åžebab’ın, Somali içiÅŸlerine yapılan müdahaleler karşısında varlığını güçlendirdiÄŸini hatırlatalım.

Ancak El-Şebab hareketinin, S. Arabistan tarafından fonlandığına ve Batı istihbaratınca desteklendiğine dair de bolca bilgi var!

Yine bir Batı klasiÄŸi: Bu ve benzeri tehditlerin varlığı, ABD ve müttefiklerinin, “teröre karşı savaÅŸ” argümanını hayatta tutarak bölgede kalmasını saÄŸlıyor.

Bakın; Bush’un 2007’de kurduÄŸu AFRICOM (Afrika BirleÅŸik Komutanlığı) Cibuti’den Afrika Boynuzu’nu kollarken, bölgenin stratejik noktası Somali’de ise ABD ve AB destekli on binlerce AMISOM (Afrika BirliÄŸi Somali Görevi) askeri kol geziyor.

Velhasıl, doÄŸal kaynağı bol, jeopolitik önemi yüksek bölge, “denizde korsan, karada El-Åžebab” gibi bahanelerle, emperyalist güçlerin kurguladığı “çatışma mühendisliÄŸiyle” baskı altında tutuluyor.

YÄ°NE ENERJÄ°, YÄ°NE ÇÄ°N

AFRICOM’un misyonunda “açık açık belirtilen” birkaç madde arasında, (terör ve suçlarla mücadele gibi) amaç deÄŸil de araç olan kamuflaj bölümünü geçersek, geriye ne kaldığını söyleyeyim:

Bölgedeki doÄŸal kaynakları korumak (!) ve Çin’in artan etkisine müdahale etmek...

Bu noktadan sonra daha fazlasını yazmama, ne yer ne de lüzum kalıyor.

Afrikalıların da dediği gibi;

Yılan evin içindeyse, mevzuyu uzun uzadıya konuÅŸmaya gerek yok...

Ancak iÅŸin acı yanı, yılan öyle kolay müdahale edilecek cinsten deÄŸil.

Bu dramatik tablo içinde Türkiye ise, bölge insanı için “kalbinde merhamet adlı bir çınar olan” yemyeÅŸil bir umut.

Öyle ya; mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır.

Sürgün ülkeden baÅŸkentler baÅŸkentine selam olsun...

[Yeni Åžafak, 27 Ocak 2015]