Atatürk Havalimanı'ndaki DAİŞ katliamından sonra içeride ve dışarıdaki bazı aklı evveller, DAİŞ'in bu kadar güçlenmesinin sorumlusunun Türkiye olduğu yönünde yayınlar yaptılar. Amaçları AK Parti iktidarını ellerine geçen her fırsatta kötülemek olan bu arkadaşlara göre Türkiye, DAİŞ töristlerinin Suriye'ye akın etmesine göz yummuş. Aslında bu propaganda yeni değil.
DAİŞ henüz görünür bir örgüt değilken Gülen çetesinin kalemşorları ve Batı basınındaki hempaları Türkiye'nin El-Kaide'yi desteklediğine dair propaganda savaşı yürütüyorlardı. DAİŞ güçlendikten sonra bu sefer DAİŞ masalına dört elle sarıldılar.
Türkiye'deki mevcut iktidarı köşeye sıkıştırmak için var güçleriyle bu hikayeyi şişirmek için ne taklalar atmadılar ki. Seymour Hersh gibi uluslararası üne sahip ciddi bir gazeteci bile Türkiye'nin, Suriye'deki kimyasal saldırıda kullanılan silahların Suriye'ye geçirilmesinde rol oynadığı yalanını piyasaya sürdü. Gülen çetesi ise devletin içine sızdırdığı ajanları vasıtasıyla Suriye'de müttefiklerimize gönderilen MİT TIR'larına operasyon yaptı.
Senaryosu profesyonellerce yazıldığı belli olan bütün bu tiyatro oyununa kendinizi kaptırmayıp azıcık kenara çekildiğiniz vakit gerçekler bütün çıplaklığıyla ayan beyan ortaya çıkıyor. Ortadoğu'yu kasıp kavuran şiddet dalgası ve kaosun yarattığı DAİŞ'in güçlenmesinden Türkiye'yi sorumlu tutmak için kötü niyetli olmak yetmez, açık açık yalan söyleyip gerçekleri eğip bükmek gerekiyor.
Öncelikle şunu belirtmek lazım ki Türkiye, Suriye'ye geçen yabancı savaşçılar için tek rota değil ve Türkiye bu savaşçıları durdurmak için elinden geleni başından itibaren yapıyor. Bize yutturulmaya çalışılan yalanın aksine aslında Avrupa ülkeleri uzunca bir süre DAİŞ sempatizanlarının kendi ülkelerini terk ederek Suriye'ye gitmelerine göz yumdular ve Türkiye'ye bu şahıslarla ilgili gerekli istihbaratı vermediler. Böylece Avrupa devletleri, bu radikalleşmiş kesimlerden temiz bir şekilde kurtulmuş olduklarını düşündüler.
Diğer taraftan DAİŞ'in ortaya çıkmasındaki ana etkenin öncelikle Irak'ta ortaya çıkan kaos olduğunu artık sağır sultan bile duydu. ABD ve İngiltere yalanlar ve işkence sonucu alınmış itiraflar üstüne bina ettikleri iddialarla Irak'ı işgal ettiler. İşgalin hemen ertesinde ise kimilerine göre bilinçli bir şekilde, kimilerine göre ise bilinçsizce Irak ordusunu lağvederek ve Irak'ta uzun yıllardır zulüm gören Şii çoğunluğun Sünnilerden öç alma amaçlı politikalarına göz yumarak Irak'ı koaso sürüklediler.
Bu bağlamda çarşamba günü Birleşik Krallık'ta yayınlanan ve Irak savaşını araştırma komisyonunun yedi yıllık araştırmasının sonucu olan yedi bin sayfalık Chilot Raporu, malumun ilamından başka bir şey değil. Rapora göre Tony Blair yalan söyleyerek ve savaş sonrasını planlamayarak İngiltere'yi Amerika'nın yanında savaşa sürükledi. Şimdi İngiliz kamuoyu, Irak savaşında hayatını kaybeden 179 askerin ne için öldüğünü sorguluyor. Bu arada ölen yüz binlerce Iraklının kimsenin umurunda olmadığı ise gayet açık.
El-Kaide, DAİŞ, El-Şebab gibi eli kanlı örgütlerin ortaya çıkmasında birinci dereceden sorumlu olanın Amerika Birleşik Devletleri olduğunu ispat etmek için çok fazla gayret göstermeye gerek yok. ABD daha Sovyetler Afganistan'ı işgal etmeden Sovyetler'i Afganistan'a çekmek için Afganistan'daki mücahitlere silah yardımı yapmaya başlamıştı. Sonuçta ABD, müttefiki Suudi Arabistan'ın desteklediği Vahhabi Selefi ideoloji üzerinden İslam dünyasında Afganistan'dan başlayarak bir terör dalgası yaratmayı başardı. Ardından Körfez Savaşı sonrasında Irak'a yıkıcı bir ekonomik ambargo uygulayarak bir milyona yakın sivilin Irak'ta ölmesine neden oldu. 2001'de terör saldırılarını bahane ederek Afganistan'ı, 2003'te Saddam'ın kitle imha silahları ürettiği yalanını bahane ederek Irak'ı işgal etti. Bu süre boyunca da İslam dünyasında diktatörlerin yanında ve demokratikleşmenin karşısında oldu. Sonuçta ABD, Ortadoğu'yu İslam tarihinde görülmedik katliamlara imza atan terör örgütlerinin kol gezdiği bir şiddet sarmalının içine çekmeyi başardı.
Şimdi dönüp aynı soruyu tekrar soralım; güya iki-üç bin yabancı savaşçının Suriye'ye geçmesine izin vererek bütün bunların sorumlusu Türkiye oldu öyle mi? Gülen çetesi ve Avrupa basınındaki hastalık derecesinde Erdoğan karşıtı olanlar bir sorumlu arıyorlarsa öncelikle ABD ve İngiltere'ye yönelsinler.
[Zaman, 8 Temmuz 2016].