Teresa May geldi. Merkel gelecek. Ortalık hareketlendi. Ziyaretler hızlandı. Yakın zamanda daha fazlasına şahit olacağız. Dünya siyaseti yeniden başlıyor. Herkes pozisyon alacak. Nasıl dönüşür çok belli olmaz ama herkes yalnız kalmaktan korkuyor. Teresa May'in ziyareti de bu çerçevede okunabilir. Hem savunma hem de ticaret konularında görüşmeler yapıldı. May'in Ankara temasları İngiltere'nin arayışlarının göstergesidir. Yeni dönemde İngiltere'nin dış politikasında en belirleyici unsur Avrupa Birliği'nden kopuş meselesi olacaktır. Uzun yıllardır kurulan AB bağları öyle kolayca sıyrılabilecek bir ilişki biçimi değil. Birçok açıdan İngiltere'yi etkileyecektir. Tam da bu sebeple İngiltere yeni ortaklıklar arayışında. Trump'a ilk ziyarete giden lider İngiltere Başbakan'ı oldu. Oradan doğruca Türkiye'ye geldi. Dikkat ederseniz, İngiltere Dış İşleri Bakanı da uzun süredir Türkiye'ye daha yakın açıklamalar yapıyor. May'in ziyareti sırasında yapılan anlaşmalar da gösteriyor ki, İngiltere ve Türkiye ilişkileri güçleneceğe benzer. Öbür taraftan Merkel'in de Türkiye ziyareti bekleniyor. Merkel zaten son zamanlarda Türkiye'yi oldukça sık ziyaret eder olmuştu. Mülteciler meselesi başta olmak üzere birçok konuda Türkiye ile işbirliğine ihtiyaç olduğunun farkında. İç kamuoyunu bazen kızdırmak pahasına da olsa, Türkiye ile pürüzsüz bir ilişki tesis etmeye çalışıyor. Çünkü aksi takdirde daha da zor şartlarla karşılaşabileceğini düşünüyor. Seçime doğru yol alırken, bir mülteci sorunuyla karşılaşmak istemiyor. Eğer Avrupa'ya mülteci akını başlayacak olursa bundan en çok Almanya etkilenir. Almanya etkilenirse Merkel'in iktidarı elinden gidebilir. İktidar arayışını sürdürecek olan Merkel'in her şeyi dondurmaya ihtiyacı var. Tabii bu konuda yapabilecekleri de sınırlı. Eğer ilişkileri tersine sarma şansı olsaydı bunu deneyebilirdi. Ancak şimdilik ne büyük bir atılım yapabilecek durumda ne de böylesi bir planlama için yeterli vakti var. Merkel elinden geldiğince Türkiye'yi tutmaya çalışacak. Ancak defalardır Türkiye'ye gelen Merkel'in buna karşılık pek bir şey sunmuyor oluşu ayrı bir sorun. Bu bir at pazarlığı değil. Ama Almanya öncülüğündeki AB, Türkiye ile ilişkileri germekten çekinmiyor. Almanya'da Ermeni soykırımına dair karar alınmış olması bir başka örnek. Son günlerde AB'nin tavrında bir yumuşama görülüyor ama Türkiye ile AB arasındaki müzakere süreci bütünüyle kesilmenin eşiğine geldi. Tüm bu alanlarda Merkel sessizliğini sürdürürken, Türkiye'den beklentileri var. Aksini düşünün. Bir Türk Başbakanı Almanya'ya böylesine ihtiyaç hissediyor olsaydı, Almanya bu durumu ne kadar sömürürdü. Buna rağmen Türkiye hala diplomatik görüşmeleri sürdürüyor. Vize muafiyeti anlaşmasının bir aldatmaca olduğu ortaya çıkmış olmasına rağmen Türkiye geri dönüş anlaşmasını bütünüyle çöpe atmadı. Halbuki AB tarafı üzerine düşen hiçbir yükümlülüğü yerine getirmedi. Bunlara rağmen Almanya'nın tutumunda bir değişim olmaması bu ziyarette Merkel'in elini oldukça zayıflatıyor. Dolayısıyla Almanya'nın yeni dönemde Türkiye ile yakınlaşmaya girip girmeyeceği net değil. Merkel'in tüm ziyaretlerine rağmen, Almanya ve AB'nin olumsuz tutumu devam edebilir. Bu durum da aslında İngiltere ve Türkiye'nin birbirine olan ihtiyacını daha da körüklüyor. Bu nedenle May'in ziyareti Türkiye için tercih edilebilir hale geliyor. Bu yeni yapılanmada Türkiye için en hassas başlıklardan birisi de Rusya ile olan ilişkileri olacak. Suriye'de Rusya ile varılan anlaşma Türkiye'nin hem ABD hem de Avrupalı ülkelerle olan ilişkilerine ayrı bir etki yapacaktır. Tüm bu karmaşanın içinde Türkiye gruplaşmaları iyi takip etmeli. Ve kendini bağlamaktan ziyade diğer ülkelerin birbiriyle kamplaşmalarını izlemeyi öncelik haline getirmelidir.
[Takvim, 31 Ocak 2017].