Terör örgütü PKK, Maçka’da 16 yaşında ömrünün baharındaki bir kardeşimizi, Eren Bülbül’ü, şehit etti. PKK’lı teröristlerle girilen çatışmada, Eren’le birlikte 41 yaşındaki Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş Ferhat Gedik de şehit oldu.
Eren, Maçka’da bir evden hırsızlık yaparak erzak çalan PKK’lı teröristleri görüp güvenlik güçlerine haber vermişti. PKK’nın erzak çaldığı yeri güvenlik güçlerine gösterdiği sırada şehit düştü.
Daha önceki birçok terör saldırısında olduğu gibi maalesef, bazı çevreler daha şehitlerin cenazesi kaldırılmadan farklı bir tartışmayı başlattılar.
Terör örgütünün adını bile söyleyemeyen, terörle aralarına mesafe koyamayan ve hatta terörü lanetleyemeyen bu çevreler, terör örgütü PKK’nın gencecik bir delikanlıyı ve polisi şehit etmesini soramadan, Eren’in çatışma bölgesinde bulunmasını sorunsallaştırdılar.
Eren’in nasıl şehit olduğu ve oraya nasıl gittiği soruları ile hiç ilgilenmediler.
PKK’nın Maçka’da niçin bulunduğunu soramadıkları gibi.
HDP, her zaman olduğu gibi PKK’nın kanlı eylemini meşrulaştırıcı aparat görevini aksatmadan hemen yerine getirdi. “15 yaşında bir çocuğun çatışmalı bir ortama sürüklenmesi kabul edilemez. Eren Bülbül’ün hayatını kaybetmesinde sorumluluğu bulunanları kınıyoruz” diyerek sorumluluğu devlete yıkmayı tercih etti.
Terör örgütü PKK’nın tamamen siyasi aparatı olan bir partiden başkası beklenmezdi zaten. PKK ile arasında hiçbir fark olmadığını her terör saldırısında yeniden kanıtlama ihtiyacı duyuyor HDP’li siyasetçiler.
Bakmayın siz HDP’nin tutuklu bulunan eş başkanının PKK’nın geçmişteki bazı eylemlerine karşı yeterli tepkiyi vermediklerine dair pişmanlık açıklamalarına. Söz konusu açıklamalar, 7 Haziran seçimlerine gidilen süreçteki gibi sahte “barış söylemi”nin bir benzeri.
AK Parti karşıtı yeni blok arayışında CHP ile iş birliği yapabilmenin, onlara alan açmanın zeminini döşemekten başka bir şey değil, bu açıklamalar.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sosyal medyada üzerinden yayınladığı mesajda da maalesef saldırıyı gerçekleştiren terör örgütünün adı zikredilmeden şu şekilde bir açıklama yapılmış: “15 yaşındaki bir çocuğa kurşun sıkacak kadar alçaksınız! Hain terör saldırısında şehit düşen Eren Bülbül ve Ferhat Gedik’e rahmet diliyorum.”
Kılıçdaroğlu’nun bu sosyal medya mesajında terör örgütünün adının söylenmemesinin özel bir anlamı olup olmadığı başka bir tartışmanın konusu. Ama FETÖ’nün işgal girişimine “kontrollü darbe” dediği dikkate alındığında, bu açıklamayı da onların yanına koymak gerekiyor.
Türkiye’nin sol cenahında, her terör saldırısının ardından saldırıyı yapan terör örgütünün değil, devletin suçlanması bir alışkanlığa işaret ediyor.
Sol çevreler, eğer terörle ilgili bir şey söylemek zorunda kalırlarsa, “terör nereden gelirse gelsin” şeklinde muğlak bir dil kullanarak, saldırıyı gerçekleştiren terör örgütünü perdeliyorlar.
Herhangi bir terör saldırısının ardından sol tandanslı yayın yapan gazetelerin, terör saldırılarını nasıl haberleştirdiğine bakarak bu söylediklerim kolaylıkla test edilebilir.
Savcı Selim Kiraz’ı şehit eden teröristlerle yapılan bir röportajın, kendisini “sol Kemalist” diye tanımlayan (Cumhuriyet) bir gazetede “eylemci” nitelemesi ile yayınlanması hepimizin hafızasında taze.
Türk solunun, PKK ve diğer terör örgütleri ile arasına mesafe koyamamasını en somut şekilde bugünlerde Birgün gazetesi yazarı ve sinema eleştirmeni Cüneyt Cebenoyan dile getirmekte. PKK’lı bir teröristin bombalı saldırısıyla ablasını kaybeden Cebenoyan, “ablasının katili olan PKK’nın kendi mahallesinde saygı gördüğünü” şu şekilde açıklıyor: “Benim mahallemin PKK’yı hoş görmesinin üzerimde çok ciddi psikolojik olumsuz etkileri var ve o katil ablanızı öldürmüş, çevrede dolaşıyor. Onunla her gün karşılaşıyorsunuz ve mahalledeki herkes ona saygı gösteriyor.”
Cebenoyan, ablasını PKK’nın öldürdüğünü her dile getirdiğinde mahallesinde kendisine “sopa” gösterildiğini de sözlerine ekliyor.
Solun geçmişi aynı zamanda şiddeti yücelten, şiddeti benimseyen ve ona “kuruculuk” atfeden bir tarihe dayanıyor. Bu alışkanlık günümüzde tam da Cebenoyan’ın belirttiği gibi sol çevrelerde PKK’yı ve terörü normalleştirme şeklinde tezahür ediyor.
[Türkiye, 15 Ağustos 2017].