SETA > Yorum |
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kurucu Siyaset

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kurucu Siyaset

Siyasal yöntem olarak Erdoğan'ın kurucu siyasetinin temelinde, Erbakan'ın izlemiş olduğu “naif” siyasetin ötesinde, kendi değerlerine yönelik saldırılar karşısında daha etkili, ancak geniş toplumsal kesimleri bu mücadeleye ortak eden bir siyaset vardır.

Siyasi liderlerin, bireysel özellikleri, kiÅŸiliÄŸi, yetenekleri, deÄŸerleri, siyaset yapma tarzları ve stratejileri bir ülkenin siyasetinin, ekonomisinin, toplumsal refah düzeyinin ve dış iliÅŸkilerinin geliÅŸiminde ve dönüÅŸümümde son derece etkilidir. ÖrneÄŸin Türkiye demokratikleÅŸme tarihinde siyasal sistemin sunduÄŸu çerçevenin ötesinde, liderlik özellikleri sayesinde bazı liderler ülkenin geliÅŸiminde ve dönüÅŸümünde diÄŸerlerine göre daha fazla öne çıkmışlardır. Bu baÄŸlamda, 2002 sonrası Türkiye siyasetinde yaÅŸanan olaÄŸanüstü deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸümü, ErdoÄŸan’ın liderliÄŸinin siyasal anlam ve fonksiyonunu üzerinden anlayabiliriz.

ErdoÄŸan’ın siyasi kimliÄŸi ve vizyonu, Milli GörüÅŸ hareketi içinde oluÅŸmaya baÅŸlamış, zamanla geliÅŸip katmanlaÅŸarak bu vizyona yeni boyutlar eklemiÅŸtir. Siyasi liderliÄŸinin meÅŸruiyetini demokratik siyaset temelinde belirleyen ErdoÄŸan, bu meÅŸruiyetini Türkiye siyasetinin dinamiklerini belirleyen muktedirler üzerine yaslanarak deÄŸil, geniÅŸ toplumsal kesimleri siyasete taşıyarak inÅŸa etmiÅŸtir. Bu süreçte, özellikle çevreyi temsil eden toplumsal kesimlerin merkeze taşınması için verdiÄŸi mücadelede aldığı siyasal riskler halk nezdinde karşılık bulmuÅŸ ve demokratikleÅŸme yönünde attığı “reformist” adımlar her defasında halkın desteÄŸiyle onaylanmıştır. Siyasi desteÄŸin kalıcılığının saÄŸlanmasında ise, “hizmet siyaseti”ni öncelemesi, “vesayetle mücadele” etmesi ve “sahici bir liderlik” temelinde demokratik siyaseti sürdürmesi etkili olmuÅŸtur.

ErdoÄŸan’ın Türkiye siyasetine “reformist” bir aktör olarak dahil olması, 1990’larda dünya sisteminde ve Türkiye siyasetinde büyük kırılmaların yaÅŸandığı bir döneme denk gelmektedir. Bu dönemde, eski yapılar üzerinden siyaset yapan aktörlerin meÅŸruiyeti gittikçe azalmış, ortaya çıkan iktidar boÅŸluÄŸu, Türkiye siyasetini yoÄŸun bir krizin içerisine sürüklemiÅŸtir. Bu baÄŸlamda, siyasal alanda yeni deÄŸer, söylem ve politika önerisinde bulunan aktörleri halkın sahiplenmesi daha kolay olmuÅŸtur. Bu baÄŸlamda söz konusu dönemde siyasal yapı olarak Refah Partisi, aktör olarak ErdoÄŸan, siyasette yaÅŸanan boÅŸluÄŸu doldurabilecek yeni bir perspektifi Türkiye toplumuna sunarak, modern Türkiye tarihinin dönüÅŸümünde tarihsel bir konum elde etmiÅŸlerdir.

Bugün Türkiye’de “ErdoÄŸan siyaseti” olarak adlandırabileceÄŸimiz bir siyaset tarzı ortaya çıkmıştır. Devletin restore edilerek normalleÅŸtirilmesi, devletle milletin barışması, Türkiye’nin refah toplumu haline getirilmesi ve uluslararası arenada etkin ve itibarlı bir aktör olmasını amaçlayan bu siyaset tarzı, uzun dönemli ve birbirini tamamlayan ve güçlendiren bir siyasal mücadelenin sonucunda ortaya çıkmıştır. ErdoÄŸan’ın siyasal anlam ve fonksiyonu büyükÅŸehir belediye baÅŸkanlığı, AK Parti kuruculuÄŸu, baÅŸbakanlık ve CumhurbaÅŸkanlığı dönemi ÅŸeklinde bir tasnif üzerinden daha iyi anlaşılabilir.

ErdoÄŸan’ın Türkiye siyasetinde baÅŸarılı ve kalıcı olmasını saÄŸlayan önemli unsurlardan biri Ä°stanbul büyükÅŸehir belediye baÅŸkanlığı döneminde üretmiÅŸ olduÄŸu siyaset tarzı ve mirasıdır. Bu anlamda, belediye baÅŸkanlığı döneminde iki önemli nokta onun siyasal liderliÄŸinde kurucu bir yere tekabül etmektedir. Bunlardan ilki ErdoÄŸan’ın seçim kampanyası döneminde kullandığı “siyasal iletiÅŸim tarzı”, ikincisi ise belediye baÅŸkanlığı döneminde uygulamış olduÄŸu “yönetim anlayışı ve proje belediyeciliÄŸi”dir.

Daha önce hiçbir partinin güçlü bir ÅŸekilde nüfuz edemediÄŸi orta-alt gelir seviyesin sahip yeni kentlilerle geliÅŸtirdiÄŸi model ve partili kadınları seçim sürecine yoÄŸun bir ÅŸekilde dahil etmesi siyasal iletiÅŸim tarzı olarak ErdoÄŸan’ın sonraki siyasi baÅŸarılarında etkili olan önemli unsurlardır.Belediye baÅŸkanlığı döneminde uygulamış olduÄŸu “yönetim anlayışı ve proje belediyeciliÄŸi”, markalaÅŸarak yerel yönetimler konusunda bir çığır açacaktır.

Ä°stiÅŸare mekanizmalarının iÅŸletilerek iÅŸi ehline verme siyaseti bu dönemin öne çıkan siyaset etme biçimidir. Dolayısıyla yerel yönetimle ortaya çıkarılan yönetim modeli daha sonradan Türkiye siyasetine model olarak uygulanacaktır

ErdoÄŸan’ın siyasi kariyerinde elde ettiÄŸi her bir baÅŸarı bir sonraki adımda bir tecrübeye dönüÅŸerek, siyasi mücadelesi için yol haritası olmuÅŸtur. Belediye baÅŸkanlığında göstermiÅŸ olduÄŸu baÅŸarıyı Türkiye siyasetinde de gösterilebileceÄŸine inanarak AK Parti’nin kuruluÅŸ çalışmalarını baÅŸlatmıştır.ErdoÄŸan’ın belediye baÅŸkanlığı öncesinde baÅŸlayan ve baÅŸkanlık döneminde yoÄŸunlaÅŸarak devam eden daha çok “irtica” temalı kampanyalara karşı yürüttüÄŸü siyasi mücadelenin siyasal sonucu AK Parti’nin kurulmasıdır. Çünkü ErdoÄŸan’a göre, içinden geldiÄŸi toplumsal ve siyasal harekete yönelik “topyekûn” yürütülen kampanyaya karşı ancak yeni bir siyasal yöntem, anlayış ve yapıyla karşılık verilebilirdi.

Siyasal yöntem olarak ErdoÄŸan’ın kurucu siyasetinin temelinde, Erbakan’ın izlemiÅŸ olduÄŸu “naif” siyasetin ötesinde, kendi deÄŸerlerine yönelik saldırılar karşısında daha etkili, ancak geniÅŸ toplumsal kesimleri bu mücadeleye ortak eden bir siyaset vardır. ErdoÄŸan’a göre, Türkiye’de Ä°slami hareket sadece yapı olarak deÄŸil aynı zamanda siyasi içerik ve anlayış olarak da kendini yenilemeliydi. Ancak böyle bir yenilenmeyle 1990’ların siyasal kriz üreten kutuplaÅŸtırıcı ve çatışmacı devlet yapısı ve de siyaset biçimi, demokratik siyaset üzerinden dönüÅŸtürülebilirdi.

YENÄ° SÄ°YASET Ä°NÅžAASI VE AK PARTÄ°

Yeni kurulacak parti, anlayış olarak kutuplaÅŸma ve çatışmadan uzak, “kolektif bir siyasi akla dayanan” bir siyaset tasavvuru üzerine inÅŸa edilmeliydi. Hukuk ve seçmenlerin tercihi dışında herhangi bir makamdan vize alınmamalıydı. Laiklik, kiÅŸisel özgürlükleri sınırlamayan bir ÅŸekilde yorumlanmalı ve toplum tarafından benimsenen ve toplumu merkeze koyan demokratik bir siyasal rejim inÅŸa edilmeliydi.

Siyasetin yapısal olarak da deÄŸiÅŸmesi gerektiÄŸine inanan ErdoÄŸan, yeni kurulacak partinin ortak akılla yönetilmesini, partinin organlarına seçimle gelinmesini ve önceden belirlenmiÅŸ dönemler boyunca görevde kalınmasını önemsemekteydi. Siyasetin ve toplumun kodlarını iyi okuyan ErdoÄŸan, 1990’ların siyasal krizleri, genelde partilerin kendi liderlik, kadro ve yönetim anlayışlarını yenileyememesinden kaynaklandığını düÅŸündüÄŸü için önerdiÄŸi bu yeni siyasi etiÄŸin Türkiye siyasetine ve kendi partisine yerleÅŸmesini önemseyerek AK Parti’yi kuracaktır.

ErdoÄŸan’ın 12 yıllık siyasi iktidar tecrübesinde Türkiye’de öncülük ettiÄŸi deÄŸiÅŸim paradigması daha önceki siyasi liderlerle karşılaÅŸtırıldığında etkisi oldukça önemlidir. ErdoÄŸan ülke siyasetindeki kronik sorunlara yapısal çözümler üretmekle kalmadı aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası görünürlüÄŸünde radikal bir deÄŸiÅŸiminin öncülüÄŸünü yaptı. Türkiye’nin ekonomik büyümesine yönelik uygulamaya geçirdiÄŸi politikalar ülkesinin uluslararası platformlarda “sayılan” bir aktör olarak yer almasını saÄŸladı. Enerjisini ülkenin demokratik konsolidasyonu ve iç düzenin yeniden inÅŸa edilmesi için harcayan ErdoÄŸan, sivil-asker iliÅŸkilerinden Kürt meselesine ve din-devlet iliÅŸkilerine erken cumhuriyet döneminin bakiyesi bir dizi meydan okumayla yüzleÅŸerek Türkiye’nin iki yüzyıllık “restorasyon” tarihinin son on yıllık döneminin ÅŸekillenmesinde önemli bir rol oynadı. ErdoÄŸan’ın siyasal fonksiyonu iç politika ve uluslararası siyasetteki karşılığına bakılarak anlaşılabilir.

SÄ°YASETÄ°N RESTORASYONU

ErdoÄŸan’ın baÅŸbakanlık döneminde gerçekleÅŸen iç siyasetteki dönüÅŸüm ve restorasyonu iki farklı baÄŸlam üzerinden ele almak mümkündür. Bunlardan ilki Türkiye’deki yerleÅŸmiÅŸ siyaset felsefesi alanındaki dönüÅŸümdür. Bu dönüÅŸüm, sivil iradenin, askeri ve bürokratik mekanizmalar baÅŸta olmak üzere her türlü iktidar ve vesayet odaklarının baskısından kurtulmasını amaçlayan, insanların zihninde siyasetin ve demokrasinin anlam ve önemini deÄŸiÅŸtiren, en genel anlamda ise siyasetin alanını geniÅŸleten daha kapsamlı bir restorasyonu içerir. Asker sivil iliÅŸkilerinin normal seyrine oturtulmasından, Kürt meselesinin güvenlik dilinden kurtarılarak çözümüne yönelik bürokratik ve toplumsal zihniyetin hazır hale getirilmesine ve demokratikleÅŸmenin bir istisna olmaktan çıkarılarak, tüm siyasal dönüÅŸümün çerçevesine oturtulmasına kadar birçok alanda ErdoÄŸan’ın liderlik özelliÄŸinin etkisini göz ardı etmemek gerekir. Korumacı ve devletçi ekonomik politikalardan daha açık bir pazar anlayışına doÄŸru devam eden bir ekonomik sistem tasavvurunun yanı sıra, sosyal ve siyasi alanda da daha özgürlükçü, katı Kemalist anlayıştan uzak bir politika izlenmeye çalışılmasını da buraya eklemek gerekir. Ayrıca, ekonomik ve siyasal alandaki devralınan krizlere çözüm üretebilen ve Türkiye’nin tabu olarak görünen sorunlarına eÄŸilen bir lider olduÄŸunun da ayrıca altı çizilmesi gerekir.

Türkiye’nin dönüÅŸümünün diÄŸer bir ayağını icraatlar üzerinden deÄŸerlendirmek mümkündür. Burada da eÄŸitim, saÄŸlık, altyapı ve sosyal hizmetler alanındaki devletin vatandaÅŸlara sunduÄŸu imkânların artması ve aynı zamanda vatandaşın devletten bu imkânları talep edebilmesi bu dönüÅŸümün önemli bir parçasıdır. Ayrıca, Kürt meselesindeki ve azınlıkların hakları konusundaki ilerlemeler, kamusal alanda dini özgürlüklerin önünün açılması, hukuk alanında yaÅŸanan dönüÅŸümler, ErdoÄŸan’ın Türkiye siyasal hayatındaki fonksiyonunun daha iyi anlaşılabilmesinde bakılması gereken önemli icraatlardır.

Ä°ç siyasetteki baÅŸarısı, ErdoÄŸan’ın tasavvur ettiÄŸi dış politika yaklaşımı ile birlikte Türkiye’yi farklı bir konumda dünyaya tanıtarak yeni bir Türkiye imajını uluslararası siyasete sundu. ErdoÄŸan, iç ve dış siyasette yakalamış olduÄŸu baÅŸarıyla sadece kiÅŸisel liderliÄŸini inÅŸa etmekle kalmadı aynı zamanda OrtadoÄŸu ve Ä°slam coÄŸrafyasına bir kalkınma biçimi olarak AK Parti metodunu ve modelini sunarak bir “ErdoÄŸan etkisi” oluÅŸturdu.

Kendine güveni olan açık sözlü bir lider olarak ErdoÄŸan, uluslararası toplumda göz ardı edilen haksızlıklara karşı daima sesini yükseltti. Uluslararası sorunlara hızlı tepki verebilen ve krizlerin çözümünde ülkesinin inisiyatif almasını isteyen ErdoÄŸan, ülkesini bazen “arabulucu” bazen de “kolaylaÅŸtırıcı” bir ülke olarak konumlandırdı. Reel politik yerine “ahlaki bir siyasetin” yerleÅŸmesini ülkeler arası siyasete rehberlik etmesini savundu. Ulusal çıkar tanımlamasını ahlaki temelden soyutlamak yerine “küresel barış vizyonu” için normatif bir temel oluÅŸturmaya çalıştı. Batı ile Ä°slam dünyası arasında yeni bir dilin geliÅŸmesi için çaba harcayan ErdoÄŸan “aşırılığı” deÄŸil “ılımlılığı” teÅŸvik etti ve özellikle Ä°slamofobi’nin “insanlık suçu” olması gerektiÄŸini yüksek sesle dile getirdi. Dolayısıyla sadece Türkiye’nin dış politikasında deÄŸil aynı zamanda küresel toplumu ilgilendiren bütün sorunlarda bir farkındalık ve duyarlılık oluÅŸturdu. Bir bütün olarak bakıldığında ErdoÄŸan uluslararası politikada vizyonerliÄŸi, reformistliÄŸi ve küresel sorunlara dikkat çekici özelliÄŸi ile önemli bir karşılık bulmuÅŸ bu karşılık Türk dış politikasının daha dinamik bir ÅŸekil almasını saÄŸlamıştır.

CUMHURBAÅžKANLIÄžI DÖNEMÄ°

Halkın seçtiÄŸi bir cumhurbaÅŸkanı olarak ErdoÄŸan, CumhurbaÅŸkanlığını fiili olarak anayasada belirlenmiÅŸ usuller çerçevesinde daha etkin kullanacağı bir sisteme dönüÅŸtürecektir. Yapısal bir deÄŸiÅŸim hemen mümkün olmayacağı için fonksiyonel bir deÄŸiÅŸim üzerinden CumhurbaÅŸkanlığının Türkiye siyasetinde yeniden inÅŸası için ErdoÄŸan, kurucu bir misyona sahip olacaktır. Dolayısıyla Türkiye siyasetinde bir parti baÅŸkanlığının ötesinde geniÅŸ toplumsal kesimlerin liderliÄŸini üzerinde taşıyan ErdoÄŸan’ın CumhurbaÅŸkanlığı, inÅŸa etmiÅŸ olduÄŸu liderlik misyonunu devam ettireceÄŸi bir yapı ve siyaset üzerinden devam edecektir.

2007’de Abdullah Gül’ün Türkiye’nin 11. CumhurbaÅŸkanı seçilmesinin ardından, CumhurbaÅŸkanlığı makamı “rejimin bekçisi” olmaktan sıyrılarak, demokratik bir kuruma dönüÅŸmeye baÅŸlamıştı. ErdoÄŸan’ın CumhurbaÅŸkanlığında, söz konusu makam ikinci bir dönüÅŸüm yaÅŸayarak, yaÅŸanmakta olan restorasyon sürecine aktif bir ÅŸekilde müdahil olan bir kimliÄŸe bürünecektir. CumhurbaÅŸkanı olarak, ErdoÄŸan,liderlik ettiÄŸi restorasyon sürecini daha ileri bir noktaya taşıyarak, siyasi sistemin çağın ÅŸartlarına uygun bir ÅŸekilde yeniden yapılandırılması için çalışacaktır.

Ä°ç siyasetin “demokratikleÅŸme” eksenindeki tahkiminin sürdürülmesi, ekonomi alanında “refah”, “kalkınma” ve “ÅŸehirleÅŸmenin” devam ettirilmesi, dış politikada ise Türkiye’nin yükseliÅŸinin ve uluslararası sistemdeki gücünün konsolide edilmesi üzerine yükselen restorasyonun tamamlanması ErdoÄŸan’ın öncelikleri arasındadır. Dolayısıyla ErdoÄŸan, etkin bir cumhurbaÅŸkanı olarak AK Parti’nin reformist ve restorasyoncu siyasi kimliÄŸini, “icra” makamlarını da “yönlendirici ve ÅŸekillendirici” bir konuma taşıyarak devam ettirecektir.

2023 vizyonunu hayata geçirmek için enerjisini bu yöne kanalize edeceÄŸi kesindir.

2023 vizyonunun köÅŸe taÅŸlarından biri olan Kürt meselesinin kalıcı bir barışa kavuÅŸturulması Türkiye’nin kimlik restorasyonuna iliÅŸkin ErdoÄŸan’ın cumhurbaÅŸkanı olarak daha fazla inisiyatif almasına neden olacaktır. Ayrıca ErdoÄŸan’ın sivil-asker iliÅŸkilerini demokratikleÅŸtirilmesi sırasına mücadele ettiÄŸi askeri vesayetten büyük ölçüde kurtulmasına raÄŸmen, yeni ortaya çıkan vesayetlerden de kurtulmak için siyaset kurumunu cesaretlendiren bir konumda bulunacağını ÅŸimdiden ilan etmiÅŸtir. Bu durum cumhurbaÅŸkanlığı sırasında bu mücadeleyi devam ettireceÄŸi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla cumhurbaÅŸkanlığı makamını fiili olarak siyasetin merkezine yerleÅŸtirecek olması ErdoÄŸan’ı bir dizi sistem ve anayasa tartışmasıyla karşı karşıya bırakacak olsa da, siyasal alanda yaÅŸanacak bu tip bir tartışma siyasal sistemin dönüÅŸümüne yardımcı olması bakımından anlamlıdır. Bu tartışmalar sorun olmaktan öte dönüÅŸüm için elzemdir.

[Star Açık GörüÅŸ, 17 AÄŸustos 2014]