Anayasa Mahkemesi üyesinin paylaştığı tweet'in tek bir anlamı var. Darbe imasından da öte. Açıkça bir tehdit. Akli melekelerinde sorun olmayan herhangi bir vatandaş bunu bilir. Tarihimizde bunun benzerleri vardır.
Darbe tehdidi bu ülkede iki türlü yapılır. Birincisi "genç subaylar rahatsız" manşeti atmaktır. Bir mesajcı gazeteci bulunur. Onun üzerinden haber yapılır. Bu sadece bir ima falan değil açık tehdittir. Hükümet ayağını denk almalı anlamına gelir.
İkincisi de "Genelkurmay'ın ışıkları sabaha kadar sönmedi" haberi yapmaktır. Askerler işi gücü bıraktı darbe planı hazırlıyor demektir.
Bunları bilmesek belki de geçiştirebilirdik. Ama maalesef bu ülkenin tarihinde var. Anayasa Mahkemesi üyesinin de buna benzer bir mesaj vermesi doğrudan bir tehdittir. Yok öyle! Maksadını aşan bir ifade falan değil. Taammüden işlenmiş bir suç. Bahsettiğimiz kişi bir trol falan da değil.
Anayasa Mahkemesi üyesi. Her şeyin farkında. Gayet bilinçli.
Zaten bundan önceki eylemlerine de baktığınızda uzun süredir benzer bir sembolizm izlediğini görürsünüz. Mahkeme üyesi olduğunu unutmuş gibi siyasetle kavga veriyor. Daha önce de bisikletli fotoğraflar falan paylaşıyormuş. Açıktan siyasete müdahil olmayı alışkanlık haline getirmiş.
Herkes bu üyenin kim olduğunu ve neden böylesi densiz bir işe kalkıştığını anlamaya çalışıyor. Halbuki bu iş o kadar da karmaşık değil. Maalesef bu kadar yaşanmışlığa rağmen birilerinin hâlâ aklı başına gelmiş değil.
Lanet bir darbeci zihniyet bunların beynine kazınmış çıkmıyor. Devlet adına hükümetten bağımsız söz söylemeyi veya davranışta bulunmayı mubah görüyor. Hükümetleri gidici, kendini kalıcı görüyor. Milletin devlete verdiği yetkiyi kendisinin sanıyor.
15 Temmuz öncesinde de bu ülkede darbe ihtimalinin çok zayıf olduğunu düşünüyorduk. Ama buna cüret eden bir çete varmış. Yargı eliyle darbe mi olur diyenler de olabilir. Hiçbir şeyden ders almadılarsa 17-25 Aralık sürecini hatırlasınlar. Bu ülkede bakanları ve başbakanı tutuklamaya kalkacak kadar cüretkâr yargıyı hatırlasınlar.
Bunlar boş hikâye değil. Bitmediler. Akıllanmadılar. Öğrenmediler. Sadece sindiler. İlk fırsatını bulduklarında da kafalarını soktukları delikten çıkarmak için hazırlık içindeler.
Öyle kolay değil. Bu ülkede çok uzun yıllar önce kurulmuş vesayet mekanizmalarını ortadan kaldırmak beş on senede olacak iş değil. Mekanizmayı kaldırmayı becerseniz bile bu çürük zihniyeti dönüştürmek çok daha zor. O yüzden hep tetikte olmak en doğrusu.
Anayasa Mahkemesi'nin bu skandala dair en kısa süre içerisinde bir çözüm bulması ve en azından kendi içindeki kurumsal mekanizmayı işletmesi gerekir. Aksi takdirde Mahkeme'nin kendisi zan altında kalır.
[Sabah, 15 Ekim 2020].