SETA > Enerji |
Yunanistan ı Cesaretlendiren Kim

Yunanistan’ı Cesaretlendiren Kim?

Doğu Akdeniz’de Mısır’la imzaladığı deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasıyla Türkiye’nin kıta sahanlığı üzerinde hak iddiasında bulunan Yunanistan tehlikeli bir oyun oynuyor. Hâlbuki Atina söz konusu anlaşma ile hak iddia ettiği deniz alanlarını koruyabilecek güce sahip değil.

Doğu Akdeniz’de Mısır’la imzaladığı deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasıyla Türkiye’nin kıta sahanlığı üzerinde hak iddiasında bulunan Yunanistan tehlikeli bir oyun oynuyor. Hâlbuki Atina söz konusu anlaşma ile hak iddia ettiği deniz alanlarını koruyabilecek güce sahip değil.

Mısır’la imzalamış olduğu anlaşma Yunanistan’ı, ana karasından çok uzakta bulunan ve çok sayıda uluslararası mahkemenin örnek kararları doğrultusunda bakıldığında Türkiye’nin kıta sahanlığına dâhil olduğu, üzerinde kuşku bulunmayan deniz alanlarını savunmak zorunda bırakıyor.

Şimdi Türkiye’nin ilan ettiği yeni Navtex ile Oruç Reis gemisini sismik araştırma için göndermiş olduğu bu bölge üzerinde hak iddia eden Yunanistan’ın Türk savaş gemilerinin refakat ettiği Oruç Reis’e müdahale etmesi gerekiyor. Yani Atina, Mısır’la imzaladığı haksız anlaşma ile kendi kendini zora sokmuş oldu.

Doğu Akdeniz’de Yunanistan tarafından savunulan deniz yetki alanlarının paylaşım haritasına bakan herkes bu haritada ciddi bir sorun olduğunu görür. Bölgede en uzun kıyı şeridine sahip olan Türkiye’nin, Yunan adalarına da ana kara ülkesi gibi deniz yetki alanı tanınmak istenmesi yüzünden küçük bir deniz alanına sıkıştırılması kabul edilebilecek bir durum değil.

Türkiye bu yüzden, uluslararası deniz hukukunda genel kabul gören ilkeler doğrultusunda hareket ederek, Yunan adalarının Türkiye’nin kıta sahanlığını kesemeyeceği prensibi çerçevesinde kendi kıta sahanlığını ilan edip bu bölgede deniz tabanında petrol ve doğalgaz arama faaliyetleri yürütüyor. Bunu yaparken de bütün kıyı devletlerini Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının hakkaniyetli bir paylaşımı için anlaşmaya çağırıyor. Ankara ayrıca bölge ülkelerinin ortak hareket etmesinin çıkarılan doğalgaz ve petrolün Avrupa pazarlarına ulaştırılması için de zorunlu olduğunu ve Türkiye’nin bu konuda da iş birliğine hazır olduğunu söylüyor.

Türkiye’nin bu çağrılarına rağmen Yunanistan’ın çatışma ve gerginlik yolunda ilerlemesinin nedeni nedir?

Atina yönetimi, Türkiye ile askerî bir çatışmayı göze alıyor olabilir mi?

Yunanistan’ın Türkiye ile bir askerî çatışmayı göze alabileceğini söylemek mümkün değil. Böyle bir çatışmanın Yunanistan’a zararı Türkiye’ye olduğundan çok daha fazla olur.

Bu durumda Atina hükûmetinin Ankara ile gerginliği tırmandırıp AB ve NATO nezdinde Türkiye’yi saldırgan ve suçlu gösterip, zayıf olduğu Doğu Akdeniz’de ABD ve Avrupa ülkelerinin desteğini arkasına almayı planladığını söyleyebiliriz.

Seçtiği bu yolda Yunanistan’ı kimin cesaretlendirdiğine gelince, öncelikle başta Fransa olmak üzere Türkiye’nin dış politikasından rahatsız olan bazı AB ülkelerinin Yunanistan’ı öne sürüp Ankara’ya karşı yeni bir baskı ve yaptırım dalgasını başlatmak istedikleri görülüyor. Ankara’nın Doğu Akdeniz sorunu konusundaki tezlerini görmezden gelerek, Türkiye’nin iki AB üyesini (Yunanistan ve GKRY) sıkıştırdığı ve Brüksel’in AB çatısı altındaki “müttefiklerine” yardım etmesi gerektiğini ileri sürüyorlar.

AB içerisindeki bu Türkiye karşıtı şahinler, değişik nedenlerden AK Parti ve Erdoğan hükûmetine karşı olan bütün kesimleri bir araya getirip, Amerikan kongresinde olduğu gibi, Ankara’ya karşı çok sert kararlar alınmasını sağlamaya çalışıyorlar. Mesele Yunanistan’a sahip çıkmak olunca Avrupalıların duygusal davranacağını ve Türkiye’ye karşı rasyonel olmayan politikalara yönelip baskıyı artıracaklarını düşünüyorlar.

Anlaşılan Atina’daki karar vericiler de böyle düşünüyorlar ki, bu çevrelerin ayartmasıyla maksimalist taleplerini artırdılar.

Mısır, BAE, Suudi Arabistan ve İsrail’deki Türkiye karşıtlığı da onların bu konudaki cesaretini artırmış olabilir. Türkiye’ye karşı bu ülkelerin ve Yunanistan topraklarında yeni üsler kurma yolunda olan ABD’nin de katılımıyla geniş bir cephe kurabileceklerini düşünüyor olmalılar.

Ama unutmamaları gereken iki şey var: Çıkar ittifakları kurulduğu kadar hızlı dağılabilir ve günün sonunda Türkiye karşısında yalnız kalabilirler. Ayrıca Türkiye haklı olduğu bir meselede geri adım atacak bir ülke değildir.

[Türkiye, 12 Ağustos 2020]

.