2015 yılının ekonomi değerlendirmesini yaparken, dikkate alınması gereken bir gerçek var: Türkiye 2015 yılında 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri olmak üzere 2 genel seçim yaşadı. Seçim ülke ekonomisi için yalnızca maliyet demek değil, aynı zamanda seçim sonrasına ertelenen yatırımlar, planlar ve projeler de demek aslında.
Bu yüzden, 2014 yılının son çeyreğine yapısal reform rüzgarıyla giren Türkiye ekonomisi, 2015 yılının son çeyreğine kadar bu rüzgarı arkasına alarak hareket edemedi. Önce 7 Haziran sonrası oluşan siyasi belirsizlik, sonrasında 1 Kasım'a kadar süren “ekonomide ve siyasi ortamda uzun yıllar sonra istikrarsızlık mı hakim olacak" sorusu ekonomiyi gündemin ana konusu olmaktan çıkardı.
Ancak, 2015'in Kasım ayına kadar sirayet eden bu duruma rağmen ülke ekonomisi beklenenin üstünde bir performans göstermeyi başardı. Bu başarının en önemli göstergesi, yine ekonomik büyüme.
25. ÇEYREĞE BİR ÇEYREK KALA
2015 yılı üçüncü çeyrek büyüme rakamının % 4 gelmesiyle, Türkiye ekonomisi 24 çeyrektir süreçte büyümeye devam etti. Bu azımsanamayacak bir başarı. 2 genel seçim, siyasi belirsizlik riski, kaos oluşturma çabası, Suriyeli mülteci konusu, sınır topraklarında yaşanan çatışmaya rağmen es vermeyen bir ekonomik büyüme var. Bu büyümenin ardındaki temel gerekçe ise, 2002'den sonra adım adım kurulan ekonomiye güven algısıdır.
Ayrıca, yalnızca Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölgesel coğrafyadan kaynaklı ekonomik riskler altında değil, küresel ekonomik şartların da aleyhine geliştiği bir yılda büyüme devam etti. Bu şartların başında FED'in faiz artış kararı geliyor. “FED faizi artıracak, artırmayacak" kısır döngüsü içinde geçen uzun bir zamandan sonra faiz artış kararından piyasalar en başta olumsuz etkilense de, görünen o ki bu kararın etkisi abartıldığı gibi olmayacak.
Ekonomik büyüme dediğimiz zaman, ilk akla gelen enerji oluyor. Çünkü ekonomik üretimin artması için Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı var. 2015 yılında da beklenenin üstünde büyümesi olası olan ülke ekonomisinin büyüme rakamı, hedeflenen, olması gereken rakam değil ne yazık ki. Bu yüzden Türkiye'nin ekonomik büyüme hedefiyle enerji politikaları birbirini tamamlayan iki parça.
Bu yıl için enerjide olumlu ve olumsuz olmak üzere iki taraflı bir süreç yaşandı. TANAP projesinin temelinin atılması, Akkuyu Nükleer Santrali inşası, Kuzey Irak Kürt Bölgesi'nden gelen petrol konusunda yeni gelişmelerin yaşanması ve tabi ki beklenmedik şekilde petrol fiyatlarının 40 doların altına inmesi olumlu gelişmeler.
RUSYA'YLA KRİZ, ENERJİDE ÇEŞİTLİLİĞİ SAĞLAYABİLİR
Ancak, 1 Kasım'ın hemen akabinde siyasi tablo netleştikten sonra, en fazla doğalgaz ithal ettiğimiz Rusya'yla gerilen ilişkiler enerjide Türkiye'nin köklü reformlar yapması gerekliliğini ve büyük projelerin üstlenilmesi zorunluluğunu bir kez daha hatırlattı.
2015 yılını enerjide hem önemli hamleler gerçekleştirilen hem de enerji ortaklıklarını çeşitlendirmemizin zaruri olduğunu hatırlatan yıl olarak değerlendirebiliriz.
1 Kasım seçim sonucunda ülkedeki siyasi belirsizliğin bitmesinin temsili ise, Türkiye'nin ilk kez liderlik yaptığı G20 Zirvesi'nde gerçekleşti.
G20 Zirvesi'nin yanı sıra 2015'de AB ile açılan 17. fasıl ekonomi ve para politikalarıyla ilgili. Uzun bir aradan sonra AB ile müzakerelerde yeni bir faslın açılması önemli, ancak AB ile müzakereler, Türkiye'nin yapması gereken reformlar için yalnızca bir motivasyon. Yapısal reformların yazılı olmaktan çıkararak uygulanabilir hale gelmesi, hepimizin AB'den bağımsız ev ödevimiz. Bu ödevin amacı, 2002'den sonra başlayan ekonomik refah artışının ivme kazanarak devam etmesi.
2015 yılının ekonomi değerlendirmesi için, ekonomik istikrar için siyasi istikrarın ne denli önemli olduğunu, enerjide vakit kaybetmeden enerji ithalatı yapılan ülkelerin çeşitliliğinin zaruretini, Türkiye'nin siyasi tablosunda küçük bir belirsizliğin yalnızca Türkiye için değil, bölgedeki tüm ülkeler için risk oluşturduğunu fark ettiğimiz yıl oldu diyebiliriz.
[Yeni Şafak, 28 Aralık 2015]